Geçen hafta ABD'de çok önemli bir karar alındı. Önce Obama'nın vetosuna rağmen senatoda sonra da Temsilciler Meclisinde üçte iki çoğunlukla bir yasa kabul edildi.
"Terörizmin Sponsorlarına Karşı Adalet Yasası"(JACTA) adıyla kabul edilen yasaya göre, yabancı bir devletin "terörizme sponsorluk yaptığı iddia edilen" kişi ve kurumların Amerikan mahkemelerinde yargılanmasının önü açılmış oluyor. Terör saldırısı denildiğinde, Amerikalıların aklına ilk gelen 11 Eylül saldırısı olduğuna göre bu yasa doğrudan ve en fazla Suudi Arabistan'ı etkiliyor.
ABD'de toplam 750 milyar dolarlık yatırımı bulunan Suudi Arabistan, daha önce konunun yasallaşması halinde ABD'de bulunan yatırımlarını geri çekeceklerini duyurmuştu. Ve yasanın onaylanmasının ardından geçtiğimiz günlerde, 11 Eylül saldırılarında eşini kaybeden ABD'li bir kadın, açtığı davada Suudi Arabistan'ın El Kaide'ye maddi destek verdiğini dolayısıyla Suudi Arabistan'ın saldırıdan sorumlu olduğunu ileri sürdü.
Trump'la da araları pek iyi olmayan Suudi milyarderlerin, ABD'deki paralarına el konulması gibi sonuçlarıyla yakın geleceğin belki de en önemli gelişmesinden bahsediyoruz. Ufak bir zihin egzersizi ile önce paranın boyutunu tespit edelim. Suudi'nin ABD bankalarındaki parası, Türk Lirası karşılığı ile yaklaşık 2,3 trilyon lira. Yani dünyanın en büyük on yedinci ekonomisine sahip olan Türkiye'nin bile mevcut bütçesinin neredeyse 5 katı kadar.
Peki, ABD bu kadar bol süt veren bir ineği kasaba niye versin ki? Bırakın elindeki ineği, inek neslinin belki de binlerce yıllık tüm sütüne el koyduktan sonra o ineğin etinden de istifade etmek fikri, bize absürt gibi gelebilir ama demek ki büyük şeytan için reel politik bir durum.
Dünyadaki toplam petrol rezervinin yüzde 19'u yani en fazlası Suudi Arabistan topraklarında idi. Ancak en hızlı tükenen bölge de orası. Öyle ki verilere göre, şu anda ABD'deki rezerv, Suud'dakinin iki katı kadar ve düşürülen fiyatlar bir yana, elli yıl sonrası için dünya, -şayet ayakta kalırsa- petrolü bitmek üzere olan bir Suudi Arabistan gerçeğini konuşacak.
Peki, parasına el koyduğunda Suudi'nin yapacağı şey nedir? Çevresindeki ülkelerde zaten fazlasıyla var olan kendi ülkesindeki ABD üslerini kapatmak mı, daha önceki savaşlarda yenildiği ve nükleer silahlarla dolu israil'i rahatsız etmek mi, ABD aleyhine ittifaklar yapmak mı? Bunların hiç biri ABD'yi öyle zora sokacak şeyler değil.
Suudi gibi bölgede sinsiliği ve şımarık zenginliği ile yalnızlığa mahkûm bir ülkeden ne postlar çıkaracağını düşünen ABD neoconlarının(üst aklın) hem bu yasayı çıkarıp, hem de Suud ile eskisi gibi iyi ilişkilerin devam edeceğini hesap etmeleri de gerçekçi olmadığına göre Suriye'dekinden çok çok büyük bir kazanın altını yaktıklarını söyleyebiliriz.
Gayemiz felaket tellallığı yapmak değil ancak Winston Churchill'in; 'Bir damla petrol, bir damla kandan daha değerlidir' sözünde de özetlediği gibi, batının bir damlalık menfaati için tüm Müslümanların kanının dökülmesini hiç umursamayacakları gerçeğini de unutmamak gerek.
Varlığını ABD ve israilin varlığına armağan eden Suud'dan, en azından bundan sonra şahsiyetli bir tutum beklemek de tabi ki, çölde serap görmek gibi olacaktır. Fakat kader-i ilahi, eğer Suud'un alnından yakalamışsa, yapacağı tüm şirinlemeler de onu kurtarmaya yetmeyecektir.
İman ve salih amelle hakkı sabrı tavsiye edenler dışında herkesin hüsranda olduğu ahir zamandayız. Türkiye'de son yaşanan süreçte Adl-i ilahi'nin nasıl tecelli ettiğini görünce, Suud veya diğerlerinin kaçıp kurtulacaklarını düşünmek körlükten başka nedir ki?
Elhasıl, büyük zalimin yıkılıp gideceği konusunda hiç kimsenin tereddütü yok. Tıpkı, Kahhar-ı Zülcelal'in, o zalimi yıkmadan önce onunla nice zalimden intikam alacağından da şüphemiz olmadığı gibi...