İnsanoğlu hayatı boyunca sürekli bir şeyler öğrenmektedir. Öğrenilen bilgiler, zihninde insan mantığına uygun bir tarzda şekillenmektedir. İnsanoğlunun düşüncelerinin çelişki barındırdığı noktada, paradoks kavramı devreye girmektedir. Beşeri ideolojiler için bu paradoks hali mümkün iken, Kitabullah'ın ve Resulullah (s.a.v)'in insanlığa verdiği mesajlar için bu hal muhaldir. Yani olamaz.
İnsan zihninde var olan ve doğruluğuna kesin olarak inanılan bilgilerin ya da ifadelerin, kendi içerisinde tezat barındırması veya insan mantığının sınırlarını zorlaması da paradoks olarak ifade edilmektedir. Veyahut kesin bir yargı içermeyen, tartışmaya açık, karşıtlık barındıran, yani kişinin işin içinden çıkamadığı düşünceler de bir çeşit paradoks halini barındırmaktadır.
Ayrıca herhangi bir ifadenin veya ön görünün, eyleme geçmesiyle öngörülenin tam tersi sonuçlar vermesi de paradokstur. Bu noktada, mantıklı gelen ifade eyleme geçince, istenilenin dışında mantıksız sonuçlar vererek, mantığın dışına çıkması da ayrı bir paradoks çeşididir. Türkçede saçma ve karşıt fikirler için paradoks kavramının eş anlamlısı sayılabilecek 'absürt' ifadesi kullanılmaktadır. Çağımızın paradoksu sayılabilecek durumlara örnek mi istersiniz?
Hanelerimiz büyüdü; ama ailelerimiz küçücük kaldı.
Harika evlerimiz var; ama yuvalarımız dağıldı.
Otoyollarımız genişledi; ama bakış açılarımız daraldı.
Binalarımızın boyu uzadı; ama sabrımızın süresi kısaldı.
Daha çok harcayarak israf ediyoruz, ama elimizdekilerin bereketi kaçtı.
İhtiyacımız olmadığı halde daha çok satın alıp harcıyoruz, ama daha az lezzet alıyoruz.
Belgelerimizin sayısı arttı, ama bilgimiz azaldı.
Bilgimiz artı, ancak sağduyu ve bilincimiz azaldı.
Kullandığımız makineler arttı, ama vaktimiz azaldı.
Daha çok ilaca sahibiz, ama daha az sağlığımız var.
Sınırsız arzularımıza karşın, imkân ve araçlarımız sınırlı.
Çabuk öfkeleniyor, geç uyuyor, yorgun kalkıyor, kitap semtine uğramıyor ve nadir okuyoruz.
Çok fazla TV seyredip, akıllı telefonlarla hemhal olurken, namazı es geçip çok az dua ediyoruz.
Mal mülkümüzü kat kat artırdık, ama insanlığımızı ve değerlerimizi yitirdik.
Çok konuşuyor, boş konuşuyor, sık yalan söylüyoruz, ama az seviyoruz.
Hayatımızı nasıl kazanacağımızı öğrendik, ancak nasıl yaşayacağımızı öğrenemedik.
Hayata yıllar ekledik, ama geçen yılların kıymetini bilmedik ve yıllara hayat katamadık.
Aya gidip geldik, gezegenlerde seyahate çıktık, ama komşumuza “hoş geldin”e gidemedik.
Uzayı fethettik, ülkeleri fethettik, ama kalpleri fethedemedik.
Büyük şeyler yaptık, âmâ iyi işler yapamadık.
Ülkeleri fethettik, ama kalpleri fethedemedik.
Havayı, körfezleri temizledik, ama ruhları kirlettik.
Atomu parçaladık, ancak önyargılarımızı parçalayamadık.
Daha fazla konuşuyor, ama daha az okuyor ve öğreniyoruz.
Geçmişe takılıp kalıyor, ama gelecek için uzun planlar yapıyoruz.
Hazır zamanı ihmal ettiğimiz için de daha az başarıyoruz.
Gelirimiz arttı, ama hırs ve tamahımız azalmadı.
Daha çok şeyimiz var, ama itminan ve tatmin duygumuz az...
Kişisel gelişim uzmanlığımız var, ama dostumuz az, hayattan almıyoruz haz.
Daha çok çabalıyor, ama daha az başarıyoruz.
Akılcı düşünüyor, ama akıllı hareket etmiyoruz.
Dilimiz barış şarkılarını mırıldarken, içimiz savaş tamtamlarını çalmakta.
Vitrinleri doymak bilmez iştahımızla doldururken, duygularımız boşalmakta.
Bakımlı bir hayatımız var, ama durup bakmaya vaktimiz olmamakta...
Dostum, bütün bunları değiştirmek için elini çabuk tut, tercih süremiz dolmakta...