İslam tarihinde camilerin işlevi ve önemi hakkında değerlendirmede bulunan Eren Üniversitesi İslam İlimler Fakültesi öğretim üyesi M. Zahid Kuldaş, camilere saldırının İslam düşmanlığı ve Kürtleri İslam’dan uzaklaştırmaya yönelik bir çaba olduğunu belirtti. Kuldaş, camilere topyekûn sahip çıkılması gerektiğini belirtti.
Hangi dine mensup olursa olsun savaş hukukunda bile Mabedlerin dokunulmaz olduğuna dikkat çeken Kuldaş, şunları söyledi: “Ancak Müslümanların yaşadığı bir toplumda, Müslüman anne ve babaların yetiştirdiği evlatların camilere yönelik eylemlerine baktığımızda, demek ki bilinç ve şuur altına cami ve camilerin yetiştirdiği nesillere yönelik bir girişim olarak bunu değerlendiriyorum. Onun içindir Allah, Kur’an-ı Kerimde ‘Allah’ın isminin anılmasının ve o camilerin yıkılmasını harap edilmesi noktasında çaba sarf edenden daha zalim kim olabilir.’ diye buyruluyor.”
“Camiler nezdinde yapılan bilinçlendirme ve verilen mesajlar birilerinin işine gelmiyor”
“Aslında camilere saldırmanın altında yatan temel amaç İslam düşmanlığı ve Kürtlerin İslam’dan uzaklaştırmaya yönelik bir çabadır.” diyen Kuldaş, “İslam tarihinde de Müslümanların Mabedlerine saldırıların olduğunu gözlemliyoruz. Günümüzde de bu bir felsefedir. Çünkü camiler nezdinde yapılan bilinçlendirme ve verilen mesajlar birilerinin işine gelmiyor. Aslında camilere saldırmanın altında yatan temel amaç İslam düşmanlığı ve Kürtlerin İslam’dan uzaklaştırmaya yönelik bir çabadır. Bu konuda çok dikkatli olmak lazım. Temennim o dur ki bilinçli yapılmıyor olmasıdır. Kim tarafından yapılırsa yapılsın. Demokrasi, özgürlük ve eşitlik naraları atanların, insanların ibadetini engellemeye yönelik adımları atmaları, onların bu sloganlarla İslam ve İslam mensuplarına yönelik bir düşmanlık olduğu açıkça ortaya konuluyor. ODTÜ’de namaz kılanlara yönelik yapılan saldırılar bunu gösteriyor.” diye konuştu.
“Camiler sadece ibadetin yapıldığı mekanlar değil”
Kuldaş, İslam’ın ilk kurduğu müesseselerden birinin cami olduğu, Asrı Saadetten günümüze baktığımızda camilerin ilam prensiplerini temsil eden kurum olma özeliğini taşıdığını kaydederek, İslam tarihinde camilerin sadece ibadetin yapıldığı müessesler olmadığını ifade etti.
Camilerin eğitim ve öğretim, edep adabın öğrenildiği, kimsesizler için sığınak, ilim talep edenler için bir mektep, yardımlaşma ve dayanışma, fakir ve kimsesizlerin kendilerinin geçimlerini sağlayabilecek imkan ve yardım unsurlarının bulunduğu müesseseler olarak işlev gördüğünü hatırlatan Kuldaş, “Özellikle İslam tarihinde camilerin en büyük fonksiyonu da tebliği unsurunun ana işlevlerini görmeleridir. O yönüyledir ki Hz. Muhammed (sav) Mekke’den Medine’ye hicret ederken Medine’de ilk kurduğu müessese camidir. Kurulan cami çok fonksiyonel olarak kullanılmış. Adeta İslam’ın ve şehrin bir merkezi olmuş. İslam tarihine baktığınızda camiler kardeşliğin tüm unsurlarının gösterildiği mekan olmuş. Aynı zamanda köylerin ve mahallelerin kalbi ve ruhu konumunda olduğunu görüyoruz. Peygamberden sonrada İslam orduları fethettikleri yerler de ve beldelerde ilk yaptıkları iş cami müessesesini kurmak olmuştur.” ifadelerini kullandı.
“Camilerin süsü cemaattir”
“Camilerin süsü cemaattir.” diyen Kuldaş, topyekun camilere sahip çıkılması gerektiğini, bu konuda Müslüman’ım diyen herkesin çaba sarf etmesi gerektiğinin altını çizerek şöyle konuştu: “Günümüzde yapısal olarak, mimari olarak, estetik olarak camiler çok daha güzel yapılmakta. Ama insanları camiye alıştırma, insanları camiye çekme noktasında ciddi sorunlar olduğunu görüyoruz. Bu iki yönlüdür. Biri gerçekten din görevlilerinin camiyi sevdirebilme veya insanları camiye yönlendirme noktasındaki metot ve üslubu iyi yapamama veya bu konuda gayret içerisinde olamama. Bir diğer yönü de günümüzdeki özellikle görsel medya ve diğer iletişim araçlarının insanları kendi alanına hapsetmiş olmasından dolayı insanları camiye rağbetini belki cumadan cumaya görebiliriz.”
“Camiler için seferberlik başlatmalıyız”
Camilerde sabah ve yatsı namazının istenilen düzeyde kılınmadığını gözlemlediklerini dile getiren Kuldaş, “Gerek din görevlileri gerekse köy ve mahalle sakinleri tarafından bu ciddiyet kavranmamış. Camilerin yeniden canlandırılması için asr-ı saadetteki fonksiyon ve merkezi konumunu canlandırmamız gerekiyor. Aslında birçok dini program camide yapılarak cemaati yönlendirmeliyiz. Ailece, çoluk çocukla birlikte camilere giderek ibadetlerimizi yapmalıyız. Camilere yönlendirme konusunda aslında bir seferberlik yapılmalı. Ne yazık ki camiler haftasında sadece konuşmalar, konferanslar ve benzeri programlarla geçiştiriliyor. Camileri daha fonksiyon hale getirmek için her gün bir cami komşusunda başlayarak, onu ziyaret edip, camiye davet ederek camilerin şenlenmesini sağlayabiliriz. Bu konuda ciddi gayretler olmalı. Bu konuda diyanet işlerine, müftülüklere ve özellikle Müslüman’ın diyen toplumlara büyük görevler düşüyor.” diye konuştu. (Şükrü Tontaş- İLKHA)