Hamd âlemlerin Rabbine, salât ve selâm da O’nun pak Rasûlüne olsun.
Sıkıntılı bir süreçten yavaş yavaş normale dönüyoruz, hamdolsun. Ancak normal olmayan şeyler var. Gönül isterdi ki evde kaldığımız süreçte neyin ihtiyaç neyin ihtiras olduğunu tam manasıyla ayırt edebilelim ve bundan sonraki hayatımızı ona göre tanzim edelim. Ancak görüyoruz ki yukarıdan aşağıya birçok kesim, dünyaya eskiden olduğundan daha fazla bağlanmış.
Turizm ve turistler gerçekten bir ihtiyaç mı ki ülkemizin yarını olan gençlerimizin geleceği onlar için tehlikeye atıldı? Sahi ülkeyi ileriye taşıyacak bir mühendis, bir doktor veya diğer herhangi bir meslek erbabı, turistlerden daha mı önemsiz? Bir buçuk aydır belli bir tarihe odaklanan, zaten virüsten dolayı fazlasıyla gergin olan gençlerimize büyük bir stres daha yaşatmak neyin nesi?!..
Sonra şu AVM’ler… Tabii, açılması lazım(!) Evde video çekecek israf malzemesi kalmadı. Paralarımız cebimizde şişti, batıyor. Hem bizim evde hava da kalmadı, gidip AVM’den bir poşet hava alalım. Ama canım, AVM’deki lokanta ve çocuk oyun alanına da izin verselerdi çok iyi olurdu. Sonuçta çocukları nereye atıp da rahat rahat gezeceğiz?
AVM’ler açılırken küçük esnaf hâlâ mağdur. Çarşı dediğimiz pasajların, sokak esnafının yasağı hâlâ kalkmadı. Bir aydır dükkânlar kapalı… Kira parası işliyor ama gelir sıfır.
“Şu kişiler şu zaman dışarı çıkabilecek. Falan yerler filan zaman açılacak…” Peki, camilerin açılış tarihini duyan var mı? Bırakalım açılış tarihini, camilerden bahseden var mı? Tamam, şu süreçte açılmasa da en azından bir adı geçsin yahu, bizi şu virüsten kurtaran Allah hatırına… Zaten bazı camilerimiz cuma günü dışında öyle sessiz, öyle kimsesiz ki, virüs girse açlıktan ölür. Tatilden yeni döndükten sonra cemaate “Bana bir hafta daha izin verin.” diyen imam var. Aslında balık baştan kokuyor.
Bir yakınım var, imam… Bir köye tayini çıktıktan kısa bir zaman sonra cemaat bir de bakmış ki köyün ayyaşı camide namaz kılıyor. Hem de çoğunlukla imamın arkasında. Şaşırmışlar tabi. Çünkü bu adam bırakın camiye gelmeyi, evine bile gidemez sokaklarda sızar kalırmış. Bir anda nasıl böyle değişebildiğini sormuşlar. Adam, “Sokakta yerlerde sürünürdüm, herkes yanımdan geçip giderdi. Hoca bana ‘Nasılsın amca?’ dedi.”
Aynı imam, futbolun dindar kesim tarafından asla kabul edilmediği zamanlarda, köyde futbol takımı kurdu. Futbol için gelen gençler, namazda saf tuttu seve seve.
Yanlış anlaşılmasın. Suç veya suçlu değil, çözüm arıyoruz. Camilerin durumu ne olursa olsun, Almanya’da gündeme gelen camiler Türkiye’de de gelmeliydi. Almanya’da ilk açılan ancak ülkemizde adı bile geçmeyen camiler… “Namazsa evde de kılınır.” demek, şeytanın sağdan yaklaşarak kulağımıza fısıldadığı kötü bir söz. Turizm cennetlerinin(!) önünü açıp da Allah’ın evinin ve cennetinin yolunu kapamak, başımıza daha büyük belaların gelmesine sebep olabilir. Rabbim cümlemizi cami hasreti çeken müminler eylesin.