CHP Genel Başkanı Kılıçdaroğlu, ABD'de İran'a yönelik ambargonun ihlal edildiği iddiasıyla ilgili görülen davada itiraflarda bulunan Rıza Sarraf'a geçmişte bakanların “devlet sırlarını” verdiğini ve devletin bilgilerinin satıldığını öne sürdü. Kılıçdaroğlu savcıları göreve çağırdı.
Kılıçdaroğlu, belge açıkladığında da belgelerin kaynağını soranlara “vatansever bürokratlar var” diyerek cevap vermişti.
Tabii aklımıza takılıyor.
Man Adasından, para aktarımından, enişteden, şirketlerden söz ederken takır takır isim zikreden Kılıçdaroğlu, neden kendisine bilgi veren “vatansever bürokratların” ve Rıza Sarraf'a “devlet sırlarını” veren bakanların isimlerini açıklamıyor?
***
Suudi Kralı Selman, Kudüs meselesi ile ilgili yine bir şey yapmadı; ama açıklamaları ile gündeme geldi. Amerika'nın girişimi için, "Böyle tehlikeli bir adım, Kudüs ve El-Aksa Camisi'nin büyük statüsünden dolayı dünyanın dört bir yanındaki Müslümanları kızdıracak." diyen Suudi Kral, barış sürecinin de tehlikeye girebileceğini belirtti.
Kudüs yıllardır işgal altında.
Her platformda israil'in en büyük destekçisi Amerika…
Buna rağmen,
İşgale tepki göstermeyen ve buna karşı konum ve gücünü kullanmayan Suudi Kralı, neden Kudüs'ün başkent yapılması teşebbüsüne karşı çıkıyor?
***
Irak Başbakanı Haydar el-İbadi, başkent Bağdat'taki haftalık basın toplantısında, ABD'nin Büyülelçiliğini Kudüs'e taşıması halinde bunun kötü sonuçlar doğurabileceğini bildirdi.
İbadi, "ABD Büyükelçiliğinin Kudüs'e taşınmasını kabul etmiyoruz. Bunun olumsuz yansımaları konusunda uyarıda bulunuyoruz." ifadelerini kullandı.
İki soru:
Olumsuz yansımalar derken İbadi ne kast ediyor?
ABD'yi Kudüs konusunda uyaran İbadi, neden Musul'da gerçekleştirilen sivil katliamlar konusunda uyarmadı?
***
Başbakan Yardımcısı ve Hükümet Sözcüsü Bekir Bozdağ, ABD'nin Kudüs'ü israil'in başkenti olarak tanıma planına tepki gösterdi. Bozdağ konuya ilişkin şunları söyledi:
"Kudüs'ün başkent ilanı, büyük zorluklarla yürütülen barış sürecini yok eder, bölgede büyük kargaşa, kriz, kaos ve çatışmalara kapı aralar, öngöremediğimiz olumsuzluklara gebedir.”
Birkaç soru:
Bekir Bozdağ ve temsil ettiği hükümet, barış sürecinin ya da diğer isimlendirmeyle müzakerelerin hiçbir yerinde Kudüs'ün statüsüne dair bir şey bulunmadığını ve tek amacın sürecin zamana yayılmasıyla işgalin meşrulaştırılması olduğunu bilmiyor mu?
Bölgede bir abluka, hukuksuz tutuklama furyası, alçakça infazlar devam ederken daha büyük kaoslardan endişe etmek ne kadar mantıklıdır?
Öngördüğünüz olumsuzluklara karşı bir şey yapmadığınıza göre öngöremediğiniz olumsuzluklar karşısında bir şey yapmamanız bizi neden rahatsız etsin.
***
Bu soru değil bir gelişme…
ABD'nin güya DEAŞ ile Mücadele Özel Temsilcisi olarak tanıtılan; ama aslında sömürge valisi pozlarında görüntü veren Brett H. McGurk hakkında, “PKK-PYD-YPG Silahlı terör örgütleriyle birlikte hareket etmek suretiyle "Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının öngördüğü düzeni ortadan kaldırmaya teşebbüs, Türkiye Cumhuriyeti Hükümetini Ortadan Kaldırmaya teşebbüs etme" suçlarından” Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı'na suç duyurusunda bulunulmuş.
İlginç bir gelişme.
3 Aralık tarihinde gazetemizde yer bulan SİYASET GEMİSİ'nde Mehmet Barlas'tan bir alıntı yapmıştık. Barlas şöyle bir cümle kurmuştu: “Eğer bu durumu Zarrab davası ile karşılaştırırsak, Türkiye'yi bundan sonra ziyaret edecek ilk ABD Genelkurmay Başkanı'nı tutuklayıp, yargı önüne çıkartmamız gerekir.”
Biz de buna karşılık olarak şöyle bir yorumda bulunmuştuk:
“Bu arada Mehmet Barlas'ın önerisi hiç de yabana atılır bir şey değil.
Ama misillemeye Genelkurmay Başkanı üzerinden başlanmasının problemli tarafları vardır.
Onun yerine Bret McGurk'tan başlanması daha mantıklı olacaktır.
Üstelik Türkiye McGurk'u alırsa ekonomik meselelerden değil direk “Terörle mücadeleden” alabilir ki, bu konuda dünya kadar delil bulması mümkündür.”
Gelişme dediğim bu işte.
“Sanki” diyorum, “birileri bizi dikkatle izliyor.”
Umarım bizi “dikkatle” izleyenler, ahiretlerini de düşünerek zindandaki mazlum Yusufiler için de bir adım atarlar da yüklerini artırmazlar.