Mısır ordusunun, arkasına bilumum şer güçlerini alarak yönetime el koyması; zahir itibariyle felaket olarak görünüyor. Halkın Müslüman Kardeşlere desteği defalarca sandığa yansımış; bu yansımanın sonuçlarından biri olarak Muhammed Mursi cumhurbaşkanı olmuştu. Ancak içteki ve dıştaki –açıkçası- İslam düşmanları bunu hazmedemediler ve askeri darbe gerçekleştirdiler.
Mısır halkı bu haksızlığa karşı günlerdir tepkilerini meydanlarda haykırıyor. Sivil eylemlere acımasız saldırlar yapılıyor. Her şeye rağmen Müslümanlar şiddete başvurmuyor, başvurmayacağını da tekrar tekrar dile getiriyor.
İslami hassasiyeti olan kesimlerin tepkileri Türkiye’nin de dört bir tarafından yükseldi. On yıllardır sabırla yoluna devam eden Müslüman Kardeşler’in geldikleri devlet yönetiminden uzaklaştırılmaları; kabul edilemez biz durumdu. Bu açıdan Müslümanların tepkisi haklı ve gerekliydi. Türkiye Hükümeti de gereken tepkiyi gösteren neredeyse yegâne güç oldu.
Duruma tepki sadece İslami duyarlılıktan gelmedi. Batı’nın darbeye duyduğu zımni memnuniyete rağmen ülkemizdeki Batı muhipleri de Mısır’daki darbeden rahatsızlığını gösteriyor. Ancak yorumlarının demokrasi vurgusu ağırlıklı olması gösteriyor ki; bu kişiler ya hala ders almamışlar ya da bilerek yanlış taraftan bakıyor/baktırıyorlar.
Ayrıca; “Demokrasi’ye darbe”, “Halk demokrasi için meydanlarda” türü söylemlerin kimi İslami kimlikli kişilerce de dillendirilmesi, Batı değerlerini ne kadar içselleştirdiklerinin acı göstergesi oluyor. Bu İslami(!) kesim ısrarla Batı kavramları ile konuşmakta, Batı kalıpları ile düşünmekte ve dolayısıyla kurtarıcı olarak Batı değerlerine sarılmaktadır.
Öncelikle demokrasi havarilerine bir müjde mahiyetinde söylemek gerekir ki; darbeciler ve destekçileri, sizden daha çok o tatlı putunuza bağlıdırlar. Siz demokrasiye daha uzaktan bakıp sevgi ve saygı duyguları beslerken; onlar çoktan onu avuçlarına almış, işlerine geldiği gibi evirip çeviriyorlar.
Anlayacağınız onların demokrasinizle bir derdi yoktur. Darbeci ve destekçilerinin derdi bizzat Müslümanlarladır. Her ne şekilde yönetime gelmiş olursa olsunlar, şer güçleri Müslümanların idareleriele almasını hazmedemiyorlar. Dünyanın herhangi bir yerinde bir Müslümanın esaret altında bile nefes almasını hazmedemeyen Haçlı zihniyeti, onları devlet yönetiminde görmeye nasıl hazmetsin?
Mısır’daki darbe ile bir kez daha açık ve net olarak gördük ki hiçbir sahte ilah kendini bile koruyamaz. Demokrasi putu da kendini koruyamamış; kendisine tapanların ihanetine uğramıştır.
Mısır Müslümanları, daha önce de demokrasiden defalarca darbe yedi. Seçimlere girmeleri engellendi. Özellikle liderleri zindanları mesken edindi. O açıdan Mısır, “…türlü türlü düşman tuzaklarına karşı sabır; zaferin gerçekleşmesi ve başarının gecikmesi karşısında sabır …” göstermeyi en iyi bilecek bir anlayışa sahiptir.Ve Allah sabredenlerle beraberdir.
Biz biliyoruz ki; Müslümanların kurtuluşu dün olduğu gibi bugün de, yarın da İslam iledir. Müslüman Kardeşlerin bu gerçeğin farkında olduklarından eminiz. Onlar zaten acılar, komplolar ve zulümler arasında yetişerek bugünlere gelmiş bir kitledir.
Gelinen noktada İhvan “asla vazgeçmeyeceğiz” mesajı veriyor. Cuntanın da kolay kolay haksızlıktan vazgeçecek bir insafa sahibi olmadığı belli.
Allah Müslümanların yardımcısı olsun.