Cumhuriyet tarihi boyunca Türkiye'yi ileri karakolu olarak gören Büyük Şeytan ABD, hem Türkiye içişlerine hem de Türkiye üzerinden başka coğrafyalara müdahalede bulunmuştur. Her ne kadar Türkiye, ABD'yi dost ve müttefik olarak değerlendirse de tarih boyunca ABD çıkarıolmayan hiçbir konuda adım atmamıştır.
Türkiye ne zaman müstakil düşünüp bağımsız adımlar atmak istemişse Büyük Şeytan'ın hışmına uğramış ve yaptırımlarına maruz kalmıştır. 1960, 80 ve 28 Şubat darbeleri bunun en somut örnekleridir. Dönemin iktidarları ABD'nin istediği politikaları güttüklerinde ABD onları dost(!) ve müttefik(!) olarak anmıştır. Ancak müstakil düşünüp ülke içi yatırımlara başladıklarında Büyük Şeytan'ın soğuk yüzü ile tanışıp darbelere maruz kaldıkları hepimizin malumudur.
Son 10 yıldır Türkiye'nin yatırımlara ağırlık vermesi, iç ve dış politikada bağımsız adımlar atmak istemesi üzerine tekrar büyük şeytanı hareketlendirdi. Önce gezi zekâlılarla bir iç savaş hamlesini yaptı, olmayınca 15 Temmuz ile denedi o da olmayınca şimdi doğrudan müdahale ederek ekonomik darbe ile Türkiye'yi hizaya getirmeye çalışıyor.
Başta şu hususu belirtelim, Devlet eliyle yapılan münkeratlardan- 28 Şubat mağdurlarına, eğitim modelinden- devam eden adaletsizliklere kadar birçok alanda Sayın Cumhurbaşkanı ve iktidarı eleştiririz. Ancak büyük şeytana karşı mütekabiliyet esasına göre misillemede bulunmaları ve dik duruşları takdire şayandır ancak yine yeterli değildir.
Mademki Büyük Şeytan gerçek yüzünü göstermiş ve Türkiye'yi doğrudan hedef almış o halde hala “stratejik müttefik” vb safsatalarla edebiyat yapmanın bir anlamı yoktur. İncirlik Üssü'nü Conilere kapatıp, rahip kılıklı ajanı da derhal yüksek güvenlikli bir cezaevine göndermek gerekir.
Elbette bu radikal kararlar alındığında Büyük Şeytan'ın kırmızı başlı Başkanı kuduracak ve daha farklı yaptırımlara başvuracaktır. Buna rağmen Türkiye dik duruşunu muhafaza ettiği takdirde uzun sürede kârlı çıkacak ve Doğu bloğunun lokomotifi haline gelecektir.
Kaldı ki şimdiden birçok ülke, özellikle bazı Müslüman ülkeler Türkiye'ye tam destek vermiş durumdadırlar.
Pakistan Dışişleri Bakanlığı, ABD'nin Türkiye'ye karşı aldığı yaptırım kararına karşı “Pakistan halkı ve hükümeti, Türkiye'nin barış ve refah arayışına güçlü desteğini bir kez daha yineler ve bu ortak hedeflere ulaşma yolunda her zamanki gibi yanında olacaktır.” Şeklinde açıklamalar yaptı.
İran Dışişleri Bakanlığı, ABD'nin Türkiye aleyhinde izlediği politika karşısında Türkiye'nin yanında olduklarını ve Türkiye için her türlü desteğe hazır oldukları açıklamasında bulundu.
Katar Emiri El Sani, Türkiye'nin yanında olduklarını ve 15 milyar dolar doğrudan yatırım yapacaklarını bildirdi.
Büyük Şeytan'a karşı verilen bu desteği Türkiye fırsata çevirmelidir. ABD'ye karşı Müslüman ülkelerle ittifak kurup yeni bir stratejik hamle yapmalıdır. Yoksa süreç içerisinde ciddi tehlikelerle karşı karşıya kalabilir.
Kısacası Türkiye, ya Müslüman ülkeler ile dayanışma içinde olup CESARETle ortak adım atacak ya da ABD'nin müstemlekesi olarak ESARETe razı olacak. Unutulmamalıdır ki CESARET ile ESARET arasında bir harflik fark vardır. Bu fark toplumların kaderini belirler.
Cesaretle esaretten kurtulma temennisiyle…