Çare ‘İttihad-ı İslam'dır

Selahaddin YILDIRIM

'İttihad-ı İslam' fikri Kur'anî bir projedir. Kur'an, Müslümanların ayrılıp tefrikaya düşmemelerini ve hep beraber 'Hablullah' (Allah'ın ipi) yani Kur'an'ın emir ve irşatlarına  sarılmalarını net bir şekilde beyan ediyor.

Hz. Peygamber Efendimiz (sav) de, bu konuda duyarlılığın zirvesinde olmuş, ümmetine de en çok bu konuda uyarılarda bulunmuştur. Kâinattaki tevhidin, ahenk ve düzenin, insanlar âlemindeki somutlaşmış hali olan 'vahdet'e daima  vurgu yapmış, kabilecilik ve ırkçılığı bir 'cahiliyye' ve 'nifak' belirtisi saymıştır.

İslam âlemi on yedinci asrın sonlarına kadar iyi-kötü bir birliğe ve dirliğe sahipti. Bu tarihlerden itibaren içeriden başlayıp bünyeyi kemiren dâhilî hastalıklarla beraber,  saldırıya geçen harici düşmanlar İslam âlemini bugünkü hale düşürdüler.

Yaklaşık yüz elli yıldan beri dağılmışlığın ve parçalanmışlığın envaı türlü acılarını yaşıyoruz. Bir musibet hâli arz eden bu durumumuzun uzun zamandan beri devam ediyor olması elbette  hayra alamet  bir şey değildir. Acilen müdahale edilmezse eğer, daha beter kötü sonuçların görülmesi kaçınılmazdır.

Birlik, güç ve kuvvetin yegâne vesilesidir. Yaşadığımız dünyada büyük  devletlerin (ABD, AB) güçlerini  birlikten aldıklarını görüyoruz. Devasa imkânlarına rağmen İslam âleminin aciz ve perişan halinin en büyük nedeni ise parçalanmışlıktır. Şirazesiz kalan  bir kitabın dağılmış sayfaları gibi bir halimiz var. Tekerlekleri patlamış bir arabanın yol alması imkânsız olduğu gibi, birlik kuramamış toplumların da özgür, onurlu ve müreffeh bir hayat yaşayabilme imkânı yoktur.

Öyle ise bu konu, yani ' İttihad-ı İslam'(İslam âleminin birliği) meselesinin  gündemimizin en başlarında yer alması gerekir. Çamura saplanmış, tekerlekleri patlamış yol alamaz durumdaki  arabanın kaportası ve boyasıyla ilgilenmek yersiz ve boş bir çabadır. Aydınlarımız  ve âlimlerimiz bu konunun önemini ve önceliğini  anlatmalı, ümmeti bu konuda duyarlı kılma çabalarını arttırmalıdırlar.

 'Şeyhin elini, ayağını öpmek şirk midir değil midir?' 'Kabir azabı var mıdır yok mudur?' 'Şiilik hak bir mezhep midir değil midir?' vb. gereksiz, zamansız ve mevcut fitne ateşine benzin taşıyan her tür gündem, söz ve eylemden kaçınmak gerekir.

Her şeyden önce İslam âlemindeki mevcut dini cemaatler, parti ve hareketlerin kendi aralarında  bir ittifak sağlama zarureti vardır. Bu konu elzemdir. Zira bütün bir ümmeti kapsayacak  birliğin yolu buradan geçer. Detaylara ait ihtilaflı konuları 'ittifak' ve 'ittihad'ın önüne bir engel olarak koymak, İslam'a ve bu mazlum ümmete çok büyük bir zulümdür.

İttihat ve uhuvveti sağlama konusunda Bediüzzaman Said Nursi(ra)'den öğreneceğimiz çok şey var. Hz. Üstad bütün hayatını bu konuya adamış, bütün enerjisini ümmetin uyanışı ve ittihadı yolunda harcamış, kendisini ve tâbilerini de bu amacın hizmetçileri olarak görmüştür. Üstad, değişik mezhep ve meşreplere sahip hiç bir grup ve şahsı tenkit etmemiş, onları daima kardeş görmüş, kardeşlik hukukunun gereklerini yerine getirmeyi asla ihmal etmemiştir.

Bediüzzaman'ın tek hedefi küfür, ilhat ve bidat ehli ile mücadele olmuştur. O, hiç bir zaman iman ehlini  hedef almamıştır. Kendisi Kürt olduğu halde hayatının çoğunu Türkler içinde ve onlara hizmet yolunda geçirmiştir. Genelde ümmetin, özelde de Kürtlerin sorunlarının çözümü için yaşadığı dönemin idare ve yöneticilerini uyarmış, bu konulardaki ihmal ve yanlışların yarın ne tür olumsuzluklar doğuracağını ifade etmiş ve hangi önlemlerin alınması gerektiğini belirtmiştir. Kürdistan'ın eğitimi konusundaki projesi olan 'Medresetüzzehra' başlı başına üzerinde durulmayı hak eden  bir konu. O, Kürtlerin de diğer unsurların da kurtuluş reçetesinin 'ittihad' ve 'uhuvvet'te olduğunu haykırmış, yaşantısıyla da bunu ortaya koymuştur. Bediüzzaman, Kur'an'ın kardeşliği ve birlik olmayı emreden ayetlerini  'İhlas' ve 'Uhuvvet' risaleleri ile en güzel bir şekilde tefsir etmiştir.

Batı dünyasının(AB-ABD) kuyruğuna takılmanın artık bir fayda sağlamadığının anlaşıldığı şu günlerde İslam birliğinin oluşması için gerekli adımların atılması gerekir.

Yazımızı Üstad'ın o meşhur tesbitiyle bitirelim: 'Azametli fakat bahtsız bir kıtanın(Asya) şanlı fakat talihsiz bir devletin(Osmanlı), değerli fakat sahipsiz bir kavmin(Kürtler) kurtuluş reçetesi İttihad-ı İslam'dır.

(münâzarat)

İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.