Azerbaycan’da Ermeni tasallutu; Arap coğrafyasında ihanet, işgal ve açlık; Akdeniz’de ısınan sular, ABD’de seçim, Fransa’da sarı yelekliler ve Türkiye’de hangisi önce/sonra diye öne almayı gerektiren nice gündem… Görünen şu ki küresel bağlamda kaynayan kazanlar durulmayacak gibi. Haliyle bu hengâmda ayağı yere değen, gönle umut yazılar zor olsa gerek.
Bir ağaç, bir avuç yeşillik nazarımızda bir nimettir ve birer can gibidir. Hatay ormanları, ülkemiz için koca bir oksijen deposuydu. Hatay’daki orman yangını, yüreklerimizi kasıp kavurdu.
Gezi’de ‘yeşil/ağaç kesimi’ bahanesiyle ortalığı kasıp kavuranlar, adalet sevdalısı(!) kesilenler, sol ve ulusalcı her türlü devrime göz kırpanları unutmuş değiliz. Ateşle kutsanmış(!) bu yeşil katliamını göremeyenlerin hala insanlıktan dem vurması iğreti bir hal ve kokuşmuşluğun alasıdır. Sol örgütler ve PKK ile sıkça duyduğumuz ‘Güneşin çocukları veya ateşin çocukları’ kavramı bir bilincin, tercihin, kabulün ve ideolojinin göstergesidir.
Hira’nın çocukları, Âdem’in oğulları ve fıtratın evlatları olamayanlar ve olmayı haz edemeyenler ateşten yaratılmış ve ateşe çağıran şeytanın çocukları olmaktan başka ne işe yararlar?
Yaratılmış her şey özüyle hayra dönüktür. İnsan ise iradesiyle bu şeyleri şer ve zarara hamlederek korkunçlaştırmaktadır. Ateş; ısınma, ısıtma, aydınlanma, soğutma, birleştirme, ayırma, tedavi etme gibi birçok yönden yaşamı kolaylaştırır. Aynı ateş, Hatay’da şeytanın insi versiyonu bir zihniyetin elinde can, mal ve ürünleri yok etmeye tutuştu. Ve bu ‘tutuşturulan ateş”, müminleri ateş dolu çukurlara atıp yakan Hendek sahiplerini bize hatırlattı. O gün, ‘Allah’a iman etti diye’ müminlerden intikam alma amaçlı tutuşturuldu ateş. 6-7 Ekim’de de ateşler, Kürdistan sokaklarında farklı bir amaç için yakılmamıştı. Yasin yüzlü muştular, ateşin çocuklarının Hira’nın çocuklarına hazımsızlığının bir neticesi değil miydi? Akdeniz’e dadanan ve Suriye’de ümmetin düştüğü yerden kalkmasını istemeyen ateş, bize kukla ve kuklacıları net gösterdi.
Ateş ve güneş, Yunan site devletinden bu yana bir totem haline getirildi. İnsanlar, tanrılar(!)ın gazabına uğramamak için başka insanları zebun ettiler ve tanrılarına adanacak kurbanlar(!) istediler/istiyorlar. Ateşin Çocukları da aynı amaçla nice genci Demirci Kawa efsanesiyle uyutup Marksist söylemlerle dinsizleştirdiler ve şeytanın ateşine kul yaptılar. 90’lı yıllarda apoist bir geri zekâlılıkla üzerlerine döktükleri benzinlerle bedenlerini ateşe sunanlar, bugün özerklik isteminin sarhoşluğuyla beldelere ve ormanlara ateşe salmak istiyorlar.
Hatay’da tutuşan ciğerlerin mesulü sadece ‘ateşin çocukları’ narasıyla ortaya çıkanlar değildir. Asırlık bir zulüm, tehcir, inkâr, yakma ve yıkımı terk etmeyen, insanları vatandaş adı altında köle yapan laik sistem de bu günahtan beri değildir.
Ateşin çocukları, Tanrı Dağı misali bir ırk faşizmini Hira Dağı kadar Müslümanlığa tercih edenlerin aksülamelidir. Bu aksülamelin newvelud varisi bir başka ulusçu ve Marksist bileşendir. Bu yapı, insani değerlerden yoksun olup nefsi ve şehevi serbestlikle gençler ve kadınlar üzerinden elde ettiği nicel getirileri ateş vurgusuyla nitel bir kazanıma çevirmek istiyor.
Ateş, ateş, ateş… Ateşi şer amaçla elinde tutanlar ya yakar ya yanar. Ateşin alevleri arasında birçok kudurgan nice kendini ele vermektedir:
Birinci kudurgan yüz, Kürt halkını “haklar, anadilde eğitim, özerklik…” gibi söylemlerle yıllarca kandıran/yanıltan ve sokaklara döken; aslında halkı kendi şeytani ateşini tutuşturan PKK!
İkinci kudurgan yüz, kargaşa ortamından nemalanmak ve realist milliyetçilik gibi nevzuhur söylemlerle tek dil, tek Türkiye, tek vatan söylemini dillerine pelesenk eden inkârcı güç!
Üçüncü kudurgan yüz, dünyaya kendi rengini veren küresel ağababaların bitmek bilmeyen hırsı ve neticesinde yangın yerine dönen bir dünya…
Bu kudurgan yüzlerin ateşi, Nemrud’un ateşi gibi olsa da onlar "... Yakıtı insanlar ve taşlar olan cehennem ateşinden sakınınız." (Bakara: 24) ve “Biz de dedik ki: "Ey ateş! İbrahim'e karşı serin ve esenlik ol." ( Enbiya:61)” diyen İbrahimlerin Rabbinin gücünü anlamaktan aciz oldukları gibi yakıcı ve yanıcı bir maddeyi suya dönüştürebilecek dinamiklerden yoksunlar!