Hamd âlemlerin Rabbine, salât ve selam da O'nun pak Rasûlüne olsun.
Sosyal hayatın olmazsa olmazları nedir, denilse ‘doğum, ölüm ve evlilik' deriz. Her ne kadar evlilik ve yuva kurma birtakım çevreler tarafından artık lügatten bile çıkarılacak hale gelmiş olsa da, insanca yaşamanın olmazsa olmazı ve ilk şartı evlenmektir, yuva kurmaktır.
Evlilikte zor olan bazı meseleler vardır. Hatta bu zor meseleler, evliliği daha başlamadan bitirebilmekte yahut bitirmese bile, kurulacak olan yuvanın temeline dinamit koymaktadır. İslami kaygıları bir kenara bırakacak olursak bu sorunların en büyük kaynağının çeyiz ve düğün alışverişi olduğunu görürüz. Ama illa ki çeyiz…
Eskiler çeyiz ‘cehiz' derler. Cehiz ve cihaz aynı kelimelerdir. Teçhizat da buradan gelir. Günümüzde çeyiz, yani cehiz adeta bir savaş teçhizatına dönüşmüş durumda. Özellikle kadınlar narin ve zayıf varlıklar oldukları için, gidecekleri evde görümce veya kaynana da varsa, çeyizi adeta savaş teçhizatı olarak, savaş silahı olarak kullanmaktadırlar.
Çeyiz, kız ve erkek tarafında başlatılan savaşın ilk ayağıdır(!). Onu kazanan taraf, kurulacak olan yuvada söz sahibi olacaktır.
Daha dün Hz. Fatıma'nın çeyizini anlatan kız evlenmeye kalkınca bir bakıyorsunuz ki adeta ‘Belkıs'ın mülkünü bana vermezsen evlenmem.” diyor. Halbuki bilseydi Fatıma'nın çeyizi, Belkıs'ın mülkünden daha değerli ve daha etkili idi.
Fatıma(r.a) öyle bir cehizle varmıştı ki Hz. Ali'nin kapısına, o sağken Hz. Ali başkasıyla evlenmemiş ve gözünü Fatımasından ayıramamıştı. Ancak Belkıs, savaş techizatından, güçlü kuvvetli adamlara, en kuvvetli hayvanlara, büyük bir saltanata sahip olmasına rağmen, Hz. Süleyman'ın ayaklarının dibine bırakıvermişti hepsini. Değersiz bir cehizdi, çünkü Süleyman(as)'da ondan daha güzel niceleri vardı. Her nimetin daha güzeli vardı.
Hz. Fatıma'nın cehizi, teçhizatı ise Belkıs'ınkinden kat kat daha ağırdı. Belkıs'ın tahtını ilim sahibi bir zat göz kırpma süresince getirebilirken, Fatıma'nın iffetini, edebini, vakarını, muhabbetini, aşkını, tevekkülünü, sabrını, itaatini, teslimiyetini ve daha birçok cehizini hangi ilim sahibi getirebilirdi?
Taşınamayan, sahibinden ayrılmayan, başkasının kullanamadığı, ancak kullandığımız zaman eşlerimizi bize bağlayan çeyizlere ihtiyacımız var. Bize lazım olan teçhizat ve çeyiz, mızrak gibi uzun dilimiz, ok gibi sivri sözlerimiz değil, pamuk gibi muhabbetimiz, baldan tatlı dilimiz, eşinden başkasına bakmayan gözümüz ve yârinden başkasına kaymayan kalbimizdir. Çeyiz isteyenler bundan daha güzelini aramasınlar.
Peki eşyamız olmasın mı? Olsun elbette. Eşya da aile içi huzurun bir parçası. Ama tencerede yemek pişirip sonra o yemeği bitirdikten sonra aynı tencerede çay demleyen mutlu aileler gördüm. Sobası olmadığı için tüpün üstüne su koyup kaynatarak onun buharıyla ısınan mutlu insanlar gördüm. Her gün her saat yenisi çıkan eşyalar gerçekten de birbirimizle savaştığımıza değmiyor.