Yoğurt ve ayranın Anadolu’nun icadı olduğu konusunda kesin bir kanaat vardır. Gerçekten yoğurt ve ayranın çok hikmetli bir hikâyesi vardır. Miraç hadisinde buyrulduğu üzere süt, temiz ve halis fıtratı temsil eder. Normalde süte hiçbir şeyin karışmaması gerekir. Fakat mayalama bundan hariçtir.
Aslında mayalama riskli bir iştir. Çünkü içki de sarhoşluk özelliğini mayalanma yoluyla elde eder. Mayalanma aklın olgunluğunu ifade ettiği gibi aklın sarhoş olmasını da ifade eder. Yani maya iki zıt ihtimali bünyesinde ihtiva eder. İşte yoğurdun Anadolu icadı olmasının önemi burada ortaya çıkıyor. Anadolu’da İslam’ın pak ve güzel fıtratına bir maya çalınmıştır. Fakat asla bu maya o fıtratı bozmamış, ona çirkin bir tat ve şekil kazandırmamıştır. Aksine bu maya İslam’a muhteşem bir ruh, yeni bir ufuk, latif bir mana ve hikmetli bir uygulama bahşetmiştir.
Yoğurt ve ayran, İslam’ın Anadolu’daki ruhunun somut bir ispatı ve pek latif bir nişanıdır. Su, hayat; süt ise fıtrattır. Fakat süte su karıştırmak sütü bozarak büyük ölçüde onu kıymetten düşürür. Oysa bunların bir şekilde bir arada olması şarttır. Çünkü hayat ile fıtratın ayrılığı düşünülemez. Bunların ayrılığı laiklik zihniyetini ortaya çıkarır. Sütün tek başına olması uygulamada bazı zorlukların ve daraltmaların ortaya çıkmasına sebep olur. Kısacası, hayat fıtratla kaim, fıtrat da hayatla daimdir. Yani fıtratın pratiğe dönüşerek hayata karışması gerekir ki İslam hayatın ruhu, hayat da İslam’ın bedeni olsun.
Süte su karıştırılamaz. Oysa yoğurda su karıştırılabilir. Demek ki ayran, su ile sütün birleşmesine imkân sağlayan eşsiz bir formüldür. Bu nedenle yoğurdun Anadolu’da icat edilmesinin İslamî ruh ve uygulama açısından fevkalade mühim mesajları vardır.
Yoğurdun mucidi olan Anadolu, laiklere adeta şunu demeye getirmektedir: “Biz fıtrat ile hayatın birleşimiyiz. Hayatın fıtratla mayalandığı, fıtratın hayata lezzet verdiği bir besinin sahipleriyiz. Böyleyken siz, nasıl bizi laikleştirebilirsiniz. Nasıl su ile sütü ve de hayat ile fıtratı birbirinden ayırabilirsiniz. Bizim mayamız dengeli ve tutarlıdır.
Bizim mayamız bizi sarhoş etmiyor, aksine coşturuyor. Mayamız bizi bozmuyor, olgunlaştırıyor. Bizim çaldığımız maya bizi zehirlemiyor bilakis bize şifa veriyor. Oysa sizin bize çalmaya kalkıştığınız maya tabiatımızı bozuyor. Bizi uyuşturuyor. Biz, ancak su ile sütün bir arada olmasını kabul ederiz.” Nitekim bu böyle olmuş, laiklerin Anadolu’da millete çalmaya çalıştığı maya hiçbir zaman tutmamış ve tutmayacaktır.
Bir başına sütün kullanım alanı ve elastikiyeti nispeten dardır. Buna mukabil yoğurt ve ayran bu alanı olabildiğince genişletmektedir. Böylece herhangi bir bıkkınlığa yol açmadan sütün her alanda kullanım bulmasının yolu açılmıştır.
Her yemekle birlikte süt içilmez ama nerdeyse her yemekte yoğurt ve ayran tüketilebilir. Yoğurdun icat edildiği Anadolu, bu nedenle İslam’ın tatbikinde çok özel tecrübelere sahiptir. Çünkü sembolik olarak yoğurt bid’ate kaçmadan İslam’ın fıtrî uygulamalarının bir misalidir. Fıtrattan lezzete bir geçiştir. Şeriattan hakikate bir açılımdır. Kanundan hukuka bir terfidir.
Kutlu doğum etkinlikleri fıtratın coşarak hayata karışması, hayatın fıtratla coşmasıdır. Bu da bir mayalanmadır. Su ile sütün bir araya gelmesidir. Aklın ve kalbin fıtrat üzere mayalanmasıdır. Bu, su ile sütün uygun bir formülle bir araya gelmesidir. Nitekim Kutlu Doğum etkinliklerindeki görevlilerin “Çek bir salavat, ayran iç” diyerek sıcak havada insanlara ayran ikram etmeleri, fıtrata çağıran bu Resul sevdalılarının hangi mayayla mayalandıklarına dair güzel bir işarettir.
Kutlu doğum etkinliklerinin Anadolu coğrafyasında ortaya çıkmış olması herhalde tesadüfi değildir. Anadolu’da Müslümanlar artık İslamî düğünler yapıyor. Sevinçlerini de İslam’a göre yaşıyor. Anadolu, İslam kanunlarının İslam hukukuna uygun olarak hikmetle uygulandığı bir tecrübeye sahiptir. Örneğin, Anadolu’daki Müslüman Babalar yetkilerini kullanarak kız çocuklarını zorla evlendirmiyor. Onların hukukuna riayet ediyor. Anadolu Müslümanları, Ebu Bekir ve Ömer diyor ama aynı zamanda Ali diyor, Kerbela ve Hüseyin diyor. Bunlar; fıtrat ile hayatın, şeriat ile hukukun bir arada olmasının örnekleridir.
Sayın Başbakan Erdoğan, “Milli içkimiz ayrandır” dedi. Bu doğrudur. Lakin bunun gerçek manada böyle olması için İslam fıtratının hayatın her alanında olmasının yolunun açılması gerekir. Madem ayran, su ile sütün münasip bir şekilde bir arada olmasının ürünüdür. O halde hayat fıtratla kaim olmalı, bunun için de ne gerekiyorsa yapılmalıdır. Aksi takdirde millet, ayranı sadece ayran olarak anlar. Onu bol bol içer ama onun bileşimlerinin ruhunu ve mesajını anlamaz.
Fıtratın hayata hâkim, hayatın fıtratla kaim olması için çalışan Müslümanlara selam olsun.