AK Parti Sözcüsü Ömer Çelik, Meclis'te 21 Kasım'da kabul edilen torba yasanın 50'nci maddesine göre havayı kirleten 15 termik santrale baca filtresi takma zorunluluğu 2,5 yıl ertelendiğini ve Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın onayını beklediğini hatırlattı.
"Sayın Cumhurbaşkanımız bu düzenlemeyi doğru bulmamış ve biraz evvel veto etmiştir." diyen Çelik, enerji sektörünün son derece önemli bir sektör olduğunu ve sektörün kazanımlarını koruma ve ilerletme konusunda kararlı olduklarını vurguladı.
Bir CHP'linin Cumhurbaşkanlığı Külliyesi'ne gittiği iddialarına da değinen Çelik, iddiaların yalan olduğunun ortaya çıktığına işaret etti.
Diyarbakır'da annelerin evlat nöbeti
Diyarbakır'da, çocukları PKK tarafından kaçırılan annelerin evlat nöbetine değinen Çelik, 91 günün geride kaldığını hatırlattı.
Bu süre içerisinde vatandaşların, sanatçıların ve pek çok çevrenin verdiği desteğin takdire şayan olduğunu söyleyen Çelik, "Bu eylem her şeyden önce vicdan eylemidir. Bu eylemi selamlıyoruz. Hepsinin ellerinden öpüyoruz, her zaman yanlarında olduğumuzu ifade ediyoruz. HDP'li yöneticilerin hakaretlerine, terör örgütünün tehditlerine rağmen anne yüreği çocuğunun peşinden ayrılmıyor, anne yüreği çocuğuna sahip çıkmaya devam ediyor. Kendi çocuklarının birtakım cümlelerin arkasına saklanmış emperyalist projelerin lejyoneri haline getirilmesine hem vicdanen hem de en güçlü şekilde yürekleriyle itiraz etmeyi sürdürüyorlar." dedi.
Çelik, "Tabii dikkat çekicidir, dünyanın herhangi bir yerindeki benzer 'bir kişilik' eylemi bile son derece güçlü bir şekilde haber yapan uluslararası medyanın Diyarbakır'daki annelerin vicdan çığlığını, insanlık çığlığını, çağrısını sistematik bir şekilde görmezden gelmesini de kayda geçiriyoruz. Nitekim Türkiye'de en ufak bir asayiş olayı olsa, en ufak bir siyasi olay olsa Avrupa Birliği'ndeki raportörler başta olmak üzere pek çok çevre hemen bildiri yayınlarlar, tweet atarlar, temsilcileri onları ziyaret eder ama maalesef Diyarbakır anneleriyle ilgili bu hassasiyeti görmüyoruz ama her ne olursa olsun sonuçta kazanan vicdan olacak, anne yüreği olacak bundan eminiz." diye konuştu.
Erdoğan'ın Londra ziyareti
Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın NATO Zirvesi'ne katılmak üzere Londra'ya gideceğini hatırlatan Çelik, Erdoğan'ın ABD Başkanı Donald Trump, Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron, Almanya Başbakanı Angela Merkel, İngiltere Başbakanı Boris Johnson ile bir araya geleceğini belirtti.
Görüşmelerde, Suriye meselesinin önemli bir gündem olacağını söyleyen Erdoğan, "Barış Pınarı Harekatı'ndaki tezlerimizi anlatmak için iyi bir fırsat olacak, DEAŞ'la mücadele gibi başlıklar, DEAŞ, PKK/YPG terör örgütüyle yürüttüğümüz mücadele önemli bir gündem teşkil edecek." dedi.
Çelik, "Göç meselesi de İngiltere'deki NATO Zirvesi'nde gündeme gelecek. NATO'nun en büyük ikinci kara ordusuna sahip ülke olarak güvenlik kaygılarımızın müttefiklere anlatılması konusunda güçlü tezlere sahibiz. Şimdiye kadar NATO misyonlarına özgürlük, demokrasi ve adalet için dünyanın her tarafında çağrı yapılan bütün görevlere en güçlü katılımı biz gerçekleştirdik. Bu çağrımıza NATO'daki müttefiklerimizden de aynı desteği bekliyoruz. NATO'daki dostlarımız güvenlik kaygılarımızı anladıklarını söylemelerine rağmen bununla ilgili yeterince pratik adım atmasalar da Türkiye kendi güvenliğini sağlayabilecek imkan ve kapasiteye sahiptir. Türk Silahlı Kuvvetleri dünyanın en büyük, güçlü ordularından biri olarak ülkemizin güvenliğini sağlama konusunda her zaman hazır olduğunu ve hangi şartlarda olursa olsun bu güvenliği sağlamak için verilen görevi yerine getireceğini, en son bir kere daha Barış Pınarı Harekatı'nda bütün dünyanın gözleri önünde bütün dünyanın takdirini kazanan bir şekilde göstermiştir." diye konuştu.
Türkiye ile Libya arasındaki deniz yetki alanı sınırlandırma mutabakatına değinen Çelik, Türkiye'nin Doğu Akdeniz'deki hak ve menfaatlerinin korunmasının pekiştirildiğini ifade etti.
Petrol ve doğal gaz arama çalışmaları konusunda Türkiye'nin elinin güçlendiğini vurgulayan Çelik şunları söyledi: "Doğu Akdeniz'deki bu tarihi adım artık Doğu Akdeniz'de Türkiye'nin yeni bir aşamaya geçtiğini göstermektedir. Türkiye ne kendi haklarını ne de KKTC'deki kardeşlerimizin haklarını koruma konusunda herhangi bir geri adım atacak ve herhangi bir taviz gösterecektir. Türkiye ile Libya arasındaki deniz yetki alanı sınırlandırma mutabakatı ile Doğu Akdeniz'deki bazı kısımlarının bir bölümünün belirlendi. BM Deniz hukuku sözleşmesinin ilgili maddeleri dahil uluslararası hukuka uygun olarak imzalanmış bir anlaşmadır. Anlaşmanın uluslararası hukuka uygunluğu konusunda en ufak bir tereddüt yoktur. Burada özellikle Güney Kıbrıs Rum Yönetimi'nin, Yunanistan'ın ve Mısır'ın itirazlarının hiçbir anlamı yok. Bunlar bir oldu bitti yaratarak Türkiye'nin Akdeniz'den çıkmasını engellemek, Türkiye'yi Doğu Akdeniz'de sadece kendi sınırlarına hapsetmek şeklinde bir duvar örmeye çalışıyorlardı. Bu anlaşmayla birlikte bu duvar hukuken de yıkılmıştır. Herhangi bir şekilde oldu bittiye izin verilmeyeceği gösterilmiştir. Libya kara suları Türkiye'nin anlaşmasıyla devreye sokularak bizim münhasır ekonomik bölgenin batı sınırları çizilmiştir. Bu konuda da herhangi bir hukuki açık kalmamıştır."
Siyonist işgal rejiminin yasadışı yerleşimleri
Siyonist işgal rejiminin yasadışı yerleşimlerine tepki gösteren Çelik, işgal altındaki Filistin'in Batı Şeria bölgesindeki El-Halil kentinde yeni bir yerleşim yeri kurulması için projenin başlatılma planını onaylandığını, projenin çok kötü bir neticesi olduğunu ve Filistinlilere ait El-Hisbe'deki konutların yıkılması gerekeceğini söyledi.
Çelik, "Filistinlilere ait konutların yıkılmasıyla zor şartlarda yaşayan insanlar daha zor koşullara mahkum edilecek. Hem de uluslararası hukuka aykırı bir şekilde, iki devletli çözüm projesinin mantığına aykırı biçimde yeni yerleşim yerlerini hayata geçirecekler. Daha önce söylemiştim, bu işgal altındaki kanunsuz bölgelere yapılan her yeni yerleşim, yerine konulan her bir tuğla şiddeti arttıran bir adımdır. Buraya konulan her bir tuğla, iki devletli çözüm projesini ortadan kaldıran bir yaklaşımdır. Bu mahallenin kurulmasıyla El-Halil'deki Harem-i İbrahim'in çevresindeki yerleşim birimleri de coğrafi olarak birleştirilmiş olacak." diye belirtti.
Harem-i İbrahim'in içinde bulunduğu Eski Şehir bölgesinde yaşayan Filistinlilerin, zaten zor durumda ve işgal rejiminin zulmü altında olduklarını belirten Çelik, "Onların hayatları daha da sıkıntılı hale gelecek. El-Halil'de yaklaşık 100 tane kontrol noktası var, bu yeni aşamayla birlikte de maalesef burada uygulanan zulüm artmış olacak. Daha önce Sayın Cumhurbaşkanımız ifade etmişti, ABD Başkanı'nın Kudüs'ün başkent yapılmasıyla ilgili olarak, şimdiye kadarki Amerikan politikasını terk etmesi ve bunun neticesinde bir tablonun ortaya çıkması maalesef İsrail'i olumsuz yönde cesaretlendirmiştir. Bazıları bunun iki devletli çözüme katkıda bulunacağını söylüyordu. O zaman Cumhurbaşkanımızın uyarıları bunun tam tersi yönde bir etki yaratacağı yönündeydi, bu bir kere daha görülmüştür." diye konuştu.
"1967'de İsrail'in işgal ettiği Batı Şeria'da 252, işgal altındaki Doğu Kudüs'te 13 yasa dışı Yahudi yerleşim birimi vardır. Bu yerlerde 600 binden fazla maalesef yerleşimci yaşamaktadır." diyen Çelik, bu yerlerin Filistinlilerden gasp edilen yerler olduğunu ifade etti.
Çelik, "Tüm uluslararası toplum bunu yasadışı ilan ederken, bu yasa dışı ilan ettiği konularda uluslararası toplumun güçlü bir adım atmaması neticesinde giderek buradaki zulüm şiddetlenmektedir." değerlendirmesinde bulundu.
İLKHA