Eski Emniyet İstihbarat Daire Başkanı Sabri Uzun’un ‘İn’ kitabında yer alan ve 1998 yılında 'Paralel Yapı' polisleri tarafından katledildiği ortaya çıkan Cevzet Soysal cinayetinin aydınlanmasıyla bu kirli yapının 1990’lı yıllarda dindar halka yaşattığı zulümlerin bir tanesi daha gün yüzüne çıktı.
Bu mağdurlardan bir tanesi de 1998 yılında aynı yapının polisleri tarafından kaçırılan Hüseyin Olam isimli dindar bir vatandaş…
Hüseyin Olam’ın kaçırılma anı
Bundan tam 17 yıl önce Mart ayının sonlarında işyerinden kardeşiyle birlikte evine giderken şimdiki 16 Mayıs Şehir Stadyumu yanında kırmızı ve beyaz renkteki iki Şahin marka aracın önlerini keserek zorla arabaya bindirdiğini söyleyen Hüseyin Olam, konuşmaya fırsat dahi vermeden kendilerini araca bindirdiklerini belirtti.
Kimler tarafından ve neden kaçırıldıklarına anlam veremediklerini ifade eden Olam, gözleri kapalı bir şekilde tek hücre şeklinde daracık bir yere kapatıldığını dile getirdi.
Karanlık bir dönem
Kaçırıldıktan sonra Olam, kendisine yapılan tüm işkence ve zulümleri İlke Haber Ajansı’na şu ifadelerle anlattı: “1998 yılının Mart ayında kardeşimle birlikte işyerimden eve giderken 16 Mayıs Şehir Stadyumu yanında arabamızla giderken aniden kırmızı ve beyaz renkteki iki Şahin marka otomobil tarafından önümüz kesildi. Arabadan indiler. Biz de polis olduklarını sandığımız için kimliklerimize davrandık. Onlar ise aniden üzerimize çullandılar ve ellerimizi kelepçeleyip bizi kendi arabalarına koydular. Bizleri arabanın içine yüzükoyun bir şekilde yatırarak, ayaklarını da sırtımıza koydular. Bizi götürdüler, tuvalet büyüklüğünde bir hücreye koydular. Polislerin bizleri götürdüğünü sanıyorduk fakat böylesi bir götürme de işin doğrusu bizleri tedirgin etti. Çünkü o dönem karanlık bir dönemdi. Çok farklı şekilde insanlar götürülüyorlardı, kaçırılıyorlardı.”
“Ya bizimle işbirliği yaparsın, ya da ölürsün”
Kaçırıldıktan sonra polislerin kendisine işbirliği teklif ettiğini ve kabul etmediği için de günlerce kendisine çok ağır işkencelerin yapıldığını vurgulayan Olam, “Günlerce işkence süreci başladı. Sık sık bana kendileriyle işbirliği yapmamı istiyorlardı. Tehditler savuruyorlardı. Ağır işkenceler yaptılar. Sürekli onların bana dayattığı şey, onlarla işbirliği yapmamdı. ‘Ya bizimle işbirliği yaparsın, ya da ölüm emriniz gelmiştir. Bizim de elimizden bir şey gelmiyor, biz de emir kuluyuz ve mecburen bunu yapmak zorundayız. Fakat bizimle işbirliği yapmaya razı olursanız sizi bağışlarız, sizi evinize götürürüz ve bundan sonra sizin her türlü ihtiyacınızı karşılarız’ diyerek bir sürü vaatlerde bulunuyorlardı. Ben de kesinlikle kabul etmedim.” dedi.
“Bir saat işkence yapıyor, yarım saat dinlendiriyorlardı”
Kaçırıldığı günden beri hücre sandıkları yerde dahi gözlerinin kapalı olduğunu kaydeden Olam, “Sürekli gözlerim kapalıydı. Namaz kılamıyordum. Kendilerine namaz kılmak için teklif ettiğimde ise bana, ‘bir şey olmaz, çıktığında namazını toplu halde kılarsın, tabi çıkarsan’ diyorlardı. Bana bir saat işkence yapıyorlardı, yarım saat dinlendiriyorlardı. Elektrik veriyorlardı, çırılçıplak halde tazyikli su üzerime döküyorlardı, hakaret ediyorlardı, kaba dayak atıyorlardı, kollarımdan asıyorlardı. Bunları kendileriyle işbirliği yapmayacağımı söylediğim için yapıyorlardı. Çok zalimane, çok ruhsuzca ve sadistçe muamelede bulunuyorlardı. Onları Allah’a havale ediyorum. Onlar sadece bana değil, nice insana aynı muameleyi yapmışlar.” diye konuştu.
Günlerce kendisine yapılan işkenceden bir sonuç elde edemedikleri için ailesi ve akrabalarının baskısıyla 9 Nisan’da kaçıranlar tarafından Ergani’de kardeşiyle birlikte kendisini serbest bıraktıklarını söyleyen Olam, kendi imkânlarıyla Diyarbakır’da bulunan kız kardeşinin evine sığındıklarını belirtti.
Daha sonra buradan da Batman’a kendi evine gelen Hüseyin Olam, ertesi gün abisiyle birlikte bir kez daha ifade vermek için emniyet müdürlüğüne gitti. İfade verdikten sonra evine giden Olam, gece saatlerinde bu kez evine yapılan bir baskınla tekrar gözaltına alındı.
“Borç defterindeki isimleri dosyama eklediler”
Olam, ikinci sefer ve bu kez resmi bir şekilde gözaltına alınma sürecini ise şu ifadelerle aktardı: “Batman’a geldiğim gece evime baskın yaptılar. Bu sefer bir iki gün evimde karakol kurdular ve beni gözaltına aldılar. Anneme de ‘sadece birkaç soru sorup bırakacağız’ dediler. Gözaltında da yaklaşık 5-6 gün kaldım. Beni kaçıran JİTEM’cilerin sordukları soruların hemen hemen aynısını soruyorlardı. Burada yine namaz kılmak için izin istedim kabul etmediler. Hâlbuki kapı arkasında kendilerinden ‘biz namaza gideceğiz’ gibi konuşmalar da duyuyordum. Burada da benden isim istiyorlardı. Anlamadığım bir şekilde benden tanıdığım kişilerin isimlerini istiyorlardı. Benim işyerime gidip dükkânımdan borç defterini getirmişlerdi. Borç defterinde ismi yazan birçok kişinin ismini vermişim gösterip benim dosyama eklediler.”
Burada da gözaltı süreci bittikten sonra Hizbullah örgütüne üye olma, camide çocuklara Kur’an dersi verme suçlamalarıyla kendisini cezaevine koyduklarının altını çizen Olam, 6 yıl cezaevinde kaldığını söyledi.
Cezaevine girdikten 5-6 ay sonra Eski Emniyet İstihbarat Daire Başkanı Sabri Uzun’un ‘İn’ kitabında yer alan ve 1998 yılında paralel yapı polisleri tarafından katledildiği ortaya çıkan Cevzet Soysal’ın da kaçırıldığını duyduğunu söyleyen Olam, Cevzet Soysal olayının ortaya çıkmasıyla o zamanki JİTEM adıyla isimlendirilen şimdiki Paralel Yapı polisleri tarafından kendisinin de aynı şekilde kaçırıldığına işaret etti.
“Gülen yapısının her yere sindiklerini biliyorduk”
Olam, “Sabri Uzun’un‘İn’ kitabında rahmetli Cevzet Soysal’dan bahsetmesi, onun illegal şekilde götürülmesi, bulunmamasında benim de paralel yapının polisleri tarafından kaçırıldım mı diye şüphe ettim. O zaman paralel ismi yoktu. Bir tek JİTEM vardı, karanlık yapılar vardı. Devlet adına illegal faaliyetlerde bulunan yapılanmalar vardı. Paralel ismini son zamanlarda duyduk. Bizi de onların kaçırabileceği ihtimali yüksektir. Bunu sonradan fark ettim. Büyük ihtimalle, Cevzet Soysal’ı kaçıran yapı ile bizi kaçıran yapının aynı olduğunu düşünüyorum. Fethullah Gülen yapısının her yere sindiklerini biliyorduk. Bunu herkes de bilir. Rahmetli Cevzet Soysal’ın paralel yapının polisleri tarafından katledilmesi olayı ortaya çıkınca kesinlikle o zaman bizi de kaçıranların bu yapıdan olduğu kanaati bende güçlü bir şekilde oluştu. Bunlar gayr-i resmi faaliyet yürütmüşler. Farklı isimler altında emniyet teşkilatı içerisinde çok kirli faaliyetler yürütülüyordu. İnsanları kaçırıyorlardı, işkenceler yapıyorlardı, istediklerini elde edemeyince Cevzet Soysal gibi katlederek öldürüyorlardı.” ifadelerini kullandı. (M.Fatih Akgül - İLKHA)