CHP Genel Başkan Yardımcısı Enis Berberoğlu yargılandığı MİT Tırları davasından, 25 yıl hapis cezasına çarptırılarak cezaevine konuldu. Berberoğlu'nun “Vatana ihanet” ve “Casusluk” suçlamasıyla tutuklanmasının ardından CHP, kararı protesto etmek için Ankara Güvenpark'tan Berberoğlu'nun tutuklu bulunduğu Maltepe Cezaevine yürüyüş kararı aldı.
Masumane olarak gelişmelere baktığımızda şöyle anlaşılabilir; “Genel Başkan Yardımcıları ‘Casusluk' suçlamasıyla 25 yıl hapis cezasına çarptırılmış, tutuklanarak Cezaevine konulmuş. CHP de tepki olarak ‘Adalet Yürüyüşü' diye bir sivil yürüyüş yapacak, ne var bunda.” Ancak CHP'nin sözde ‘Adalet Yürüyüşü' kararı öncesi ve sonrası yaşanan gelişmelere baktığımızda, hiçte masumane bir sivil yürüyüş olmadığını, belki ikinci Gezi kalkışmasının ilk işaret fişeğidir.
Yaşanan gelişmelere gelince;
Yaklaşık on gün önce gazeteci Abdülkadir Selvi'nin Yunanistan'a kaçmak üzere Rodos adasında bekletilen FETÖ'cülerin kendi aralarında “…15 Haziran'a kadar ne olacağını göreceğiz, bu sefer çok kan akacak…” şeklinde konuşmalarına dayandırarak, İkinci Darbe tarihi ile ilgili 15 Haziran gününe işaret etmesi ve CHP yürüyüşünün de bu güne denk gelmesi.
CHP'nin resmi Twitter hesabından paylaşılan ve Kılıçdaroğlu'nun arkasında saf saf dizilmiş askerlerin bulunduğu bir afiş ile yürüyüşe çağrı yapması.
CHP'nin yürüyüş kararından hemen sonra, HDP ve marjinal sol gurupların tereddüt etmeden bu karara destek vermesi.
CHP İstanbul Milletvekili Gürsel Tekin'in, İkinci Gezi Kalkışması çağrışımı yapan; “81 İlde eylemlerimiz ve demokrasi nöbetlerimiz sürecek” yorumu ve Kılıçdaroğlu'nu İngiliz sömürüsüne karşı Sivil direniş ile direnen Gandhi'ye benzeterek “Gandhi sahaya indi” şeklinde açıklama yapması…
Bütün bu gelişmelere baktığımızda karanlık mahfillerde Türkiye'yi karıştırmak isteyen aktörler, “Adalet Yürüyüşü” adı altında masumane bir sloganla yola devam etmek istiyor. Bununla ikinci Gezi kalkışması veya yeni bir darbe girişimi için zemin hazırlama çabası olduğu aşikârdır.
Doğa aşığı ve Yeşilaycı(!) Gezicileri destekleyenler, Kürt halkının özgürlüğü için(!) çukur siyasetini organize edenler, Adaletin tesisi için(!) 15 Temmuz Darbe girişimini yönetenler, şimdi “Adalet Yürüyüşü” gardını sahaya sürmek istiyor.
İdeolojik olarak farklı veya zıt olduklarını düşündüğümüz; Gezikafalılar, Çukur Siyasetçiler ve 15 Temmuz darbe girişimcilerinin iplerinin, perde arkasında aynı emperyalist güçlerin elinde olduğu gün gibi ortadadır.
Unutulmamalıdır! Başta büyük Şeytan ABD olmak üzere bütün emperyalist güçler, Ortadoğu'nun yeniden şekillenmesi konusunda kendilerine muhalif hiçbir Müslüman Ülkeyi istemezler. Muhalif olanlar varsa ya doğrudan işgal eder, ambargo uygular ya da yerli işbirlikçileri ile Ülkeyi istikrarsızlaştırmak adına kaotik bir ortam oluşturur ve ilgili Ülke'yi kendi iç meselelerine hapseder. Bu çerçevede Irak işgali, yıllardır İran'a uygulanan ambargo, Mısırdaki Sisi Cuntası darbesi, Suriye-Yemen iç savaşı ve son olarak Katar ambargosu. Bunların hepsi büyük fotoğrafın parçalarıdır ve bu fotoğrafı çizen ressam AB(D) ve diğer emperyalist güçlerdir. Türkiye'nin iç ve dış meseleleri ile ilgili, özellikle Ülke aleyhinde gelişen ciddi olaylar bu büyük fotoğraftan ayrı düşünülmemelidir.