Uzak Asya'da sıcak günler yaşandığı, kimyasal saldırı tehditlerinin arttığı bir dönemdeyiz. Kapitalist Batı tarafından marjinal bir devlet durumuna düşen Kuzey Kore, ABD'yi nükleer bombayla tehdit etmektedir. ABD ise tüm dünyayı istediği yere çekerek yıllardır süren ambargoyu daha çetin hale getirmeye çalışmaktadır.
ABD'ye yaklaşmakta olan kasırga, yöneticileri şaşkın hale düşürmüş 3. Dünya ülkelerine saldırarak geçiştirmeye veya üstünü örtmeye çalışmaktadırlar. Siyasi ayak oyunlarının, artan faşist saldırıların, eriyen orta tabakanın ardından oluşması muhtemel bir iç kargaşanın şokunu üzerinden atmaya çabalamaktadır. ABD Başkanı Trump'ın etrafında kimseyi bırakmayarak işlevsiz hale getirmeye ve Trump'ı istifaya zorlamaktadırlar. Yine demokratlar içinden yeni bir başkanla ABD ‘yi yönetmeye çalışacaklar. Bu durumu geçiştirmeye çalışan Trump ise Kuzey Kore'yi hedef alarak gündemi değiştirmeye, kimyasal saldırı gibi ciddi bir saldırıyı gündemde tutarak kendi pozisyonunu koruma telaşesine girmiştir.
ABD, Kuzey Kore'yi kontrol etme adına tartışmalı Güney Çin denizini askeri gemilerine güzergâh yapmaya ve konuşlandırmaya çalışmaktadır. Kuzey Kore'ye yapılan her tehdit aslında Çin'e yöneliktir. ABD'nin dünya liderliğine tehdit potansiyeline sahip olan tek ülke Çin, ayrıca Çin İpek Yolu ABD'yi kara kara düşündürmeye devam etmektedir. İmparatorluk geleneğinden, komünist devrime ve küresel kapitalizmin güç odağı olmaya doğru giden bir Çin söz konusudur. Benzer bir durum Çin deniz kuvvetlerinde de mevcuttur yine Kuzey Kore bahane edilerek tartışmalı Japon adalarında seyrüsefer yapmaktadır. Söylemlerin Kuzey Kore olduğu eylemlerin ise; Suriye olduğu bir süreç yaşamaktayız. Kuzey Kore'de herhangi bir savaş olma ihtimali, Avrupa'da savaş olma ihtimaliyle aynı durumdadır. Güney Kore Devlet Başkanı Moon Jae-in açıklamaları da bu yöndeydi ‘‘ Kore yarımadasında bir daha asla savaş olmayacağını rahatlıkla söyleyebilirim''
Denk olmayan kavgada, kavgaya sebep olan ve kavgayı isteyen güçlü olan kesimdir. Bu savaşı isteyen ise Trump ABD'sidir. ABD'nin yakın müttefiki İngiltere bile savaşı istememektedir. Kimyasal silahı en yakından bilen ve bedelini ağır ödeyen Japonya etkilenmemek için önlemler almaktadır.
Bölge yeni çekişmelerin merkezi olacak fakat bu Kore gibi etkisiz bir devlet tarafından olmayacaktır. Çin; Hindistan, Vietnam, Tayvan, Filipinler ve Malezya ile sorunlu yaşadığı ülkelerdir. Hindistan sınırında ise hafif düzeyde çatışmaları mevcuttur. Çin İpek Yolu Projesini hayata geçirmek için gerek komşu ülkelerle gerekse ABD ile çatışmadan uzak duracaktır. Ekonomi, Rockfeller Ailesi, Lee Ailesi ve Russell Ailesinin kontrolünde bulunuyor. Bu durumda Küreselciler Çin'deki ekonomik avantajını korumaya ve güçlendirmeye çalışacaktır. Dünyanın tüm bölgelerinde küçük ya da büyük çatışmalar olması, birçok ülkede terör saldırılarının yaşanması sıradan görünürken, Çin'de hiçbir çatışmanın olmaması, küresel hesaplaşmaların Çin üzerinden yapılmaması garip değil mi? Nüfusu, ekonomisi, etnik yapısıyla ve farklı dinleriyle Çin çatışma potansiyeli olan ülkelerin başında gelir ama hesap büyük olduğu için bu çatışmalara asla izin verilmemektedir. Küreselcilerin hedefi Çin'in güvenliği değil, kendi sermayeleri ve uzun vadeli planlarıdır. Sırası gelince Çin'de nasibini alacaktır. Bu durum Çinli Lee Ailesini bile incitmez.