PKK, emperyalist güçlere hizmet amacıyla kurulup zamanla güçlendirilen, faaliyete başladığından beri Kürd halkına büyük acılar yaşatan uluslararası cinayet şebekesidir. PKK’nin bu kimliği belirgin olduğu halde uluslararası güçler ve onların yerli uzantıları bu cinayet şebekesini Kürdlerin temsilcisi olarak göstermeye çalışmakta ve bu alanda yoğun çaba sarf etmektedirler.
Özgür Kürdistan söylemiyle ortaya çıkıp mazlum Kürd gençlerini cezp eden bu örgüt, zamanla uluslararası emperyalist güçler tarafından tayin edilen programı gereği bu söyleminden vazgeçmiş, Kürdistan’ı kontrolüne alma ve Ortadoğu’daki Arap krallıkları gibi hakimiyet alanı oluşturmaya yoğunlaşmıştır.
Eli kanlı cinayet şebekesi son günlerde küçük yaştaki çocukları kaçırmakla bir kez daha gündeme geldi. Oysa PKK otuz yıldır kimilerini kandırarak, kimilerini zorla alıkoyarak yaşları küçük Kürd çocuklarını dağa kaldırıp hayatlarını karartmakta ve onların sırtından hedeflerine yürümeye çalışmaktadır. Bölgede oluşturduğu korku ikliminin etkisiyle istediği cinayetleri işlerken sahipsiz Kürd halkı en küçük bir itirazda bile bulunamamaktadır. Lice’de PKK’nin sivil ayağı gibi çalışan kuruluşlardan Megam-der isimli derneğin piknik bahanesiyle şehir dışına götürüp PKK’ye teslim ettiği ortaokul çocuklarının toplu götürülüşleri ve ailelerinin seslerini yükseltmesiyle otuz yıldır sessizce işlenen cinayetler nihayet su yüzüne çıkarıldı ve bu şebekenin çirkin yüzü bir kez daha deşifre edildi.
Mangalda kül bırakmayan, Gezi’de ve diğer protesto eylemlerinde öldürülen birkaç kişiyi aylardır gündeme getirip insan hakları teraneleri çalan bir kısım medyanın, PKK’nin kaçırdığı ve dağlarda ölüme sürüklediği yüzlerce hatta binlerce Kürd çocuğu söz konusu olunca takındığı büyük sessizlik derin kuşkular doğurmaktadır. Sessizliğe gömülüyorlar çünkü onların da katkılarıyla uluslararası emperyalist güçlere bağlı suç şebekesinin yaşatılması gerekiyor. Çünkü onların da katkılarıyla İslam ümmetinin parçalanması, cinayet şebekesinin eliyle Müslüman Kürd halkının geleceğinin karartılması gerekiyor.
Kürtlerin çocuklarını zorla alıkoyan, namus, onur ve haysiyetleriyle oynayan eli kanlı örgüt, otuz yıldır aynı suçu işlerken, son zamanlarda “kan dökülmesin, anneler ağlamasın” sloganıyla devletin yürüttüğü sözde “çözüm süreci” ile bütün bölge cinayet şebekesinin inisiyatifine terk edilmiş, böylece istediği cinayetleri işleme imkanına kavuşturulmuştur. Bölge ellerine terk edildiği için hiçbir engelle karşılaşmayan PKK, istediklerini alıkoymakta, istediklerini cezalandırmakta, istedikleri cinayetleri işlemekte ve artık kendisini alıkoyacak gücün kalmadığını, Kürd halkının kendisine boyun eğmek zorunda olduğunu cinayetleriyle ilan etmektedir.
Bu cinayet şebekesi dünyanın hiçbir yerinde görünmeyen vahşetlere imza atmaktadır. Yıllardır silah zoruyla Kürt halkının oylarını partilerine devşirirken, partilerine oy vermeyenlere baskı, tehdit ve saldırılarla gözdağı vermeye çalışmaktadır. Birkaç gün önce Hüda Par’a oy verdikleri için bazı dindar insanları kaçırmaya çalışmış, direndikleri için de kadın erkek demeden kurşuna dizmişti. Eli kanlı cinayet şebekesinin bu zorbalığı ne iktidar cenahında ne de demokrasi ve insan hakları teraneleriyle başımızı şişiren muhalefet cenahında haber konusu yapıldı. Demek ki söz konusu Müslümanlar olunca cinayet şebekesinin zorbalıklarına ve cinayetlerine göz yumuyor ve bu şekilde desteklerini ortaya koyuyorlar.
PKK’nin zorba olduğunu, baskı ve dayatmalarla otuz yıldır Kürdlere kan kusturduğunu Kürd halkı çok iyi biliyor. Ancak hükümetin son iki yıldır bölgeyi ellerine terk etmesiyle PKK zulmü daha fazla yaygınlık kazanmış haddi aşar duruma gelmiştir. Karşılarında engel görmeyince küçük çocukları topluca dağa götürmeye varana kadar her türlü cinayete imza atmaktadırlar.
Çocukları zorla dağa götürülen anneler günlerdir meydanlarda eylem yapıp çocuklarını isterken, hükümet hamaset kokan söylemlerin dışına çıkamamıştır. Cinayet şebekesinin Kürdlere yönelik zulmüne Hükümetin ses çıkarmaması aralarındaki işbirliğinin boyutları hakkında kuşkulara yol açmaktadır.
Bugüne kadar başlarına bunca zulüm ve musibet getirildiği halde korku duvarlarını yıkamayan Kürd halkı öfkesini içine gömerek kaderine boyun eğmeye çalışıyorken, bugün annelerin meydanlara çıkıp yavrularını serbest bırakmalarını istemeleri cinayet şebekesinin zulmünün dayanılmaz boyutlara ulaştığını ve artık korku duvarlarının yıkılmaya başladığını göstermektedir. Annelerin yürek yakan çağrılarına sağır sultan bile dayanamazken hükümet karşıtı medyanın körlük ve sağırlığın zirvesinde yürümeye devam etmesi dikkat çekicidir.
Cinayet şebekesinin zulmünün bir yerde patlak vereceğine ve halkın hesap sormak için meydanlara ineceğine er ya da geç tanık olacağız. Bugün bir düzine kadar da olsa annelerin oturma eylemi yapıp hesap sormaya çalışması korku duvarlarının incelmeye ve cinayet şebekesinin dokunulmazlığının sorgulanmaya başladığını göstermektedir. Her yerde olduğu gibi zalimler mutlaka yaptıklarının hesabını vereceklerdir. Bu ilahi bir kanundur, kimse engelleyemeyecektir. (Hürseda Haber)