1 Nisan 2017 tarihinden itibaren Çin yönetiminin Doğu Türkistan’da başlattığı sistematik gözaltıların dördüncü yıldönümü münasebetiyle "Şaka Değil Soykırım!" başlığıyla düzenlenen basın açıklamasında Çin'in toplama kamplarını kapatma çağrısı yapıldı.
Şanlıurfa İHH öncülüğünde yapılan ve kentteki siyasi parti ve sivil toplum kuruluşlarının destek verdiği basın açıklaması, İHH Şanlıurfa Bölge Ofisi önünde gerçekleşti.
Basın açıklamasını İHH Şanlıurfa Başkan Yardımcısı Av. Ali Acar okudu.
9 yıldır Doğu Türkistan'da bir cinnet hali yaşandığını belirten Acar, "İstanbul’da Çin Konsolosluğu önünde 10 yaşlarında küçük bir kız çocuğu, gözyaşları içerisinde şöyle haykırıyor: 'Sizin çocuklarınız yok mu? 4 yıldır babamı ve kardeşlerimi görmüyorum!' Oyun çağında bir çocuğun yaşadığı travmayı hiçbirimiz tarif edemeyiz. İşin aslı son 9 yıldır Doğu Türkistan tam bir cinnet halini yaşıyor. 11 Eylül sonrasında terörle mücadele bahanesiyle Doğu Türkistan’a yönelik artan baskılar bir yana, 2012 sonunda Xi Jinping ile başlayan sürecin apayrı acı bir öyküsü var. Dünya üzerinde yaşamanın en zor olduğu, 'Uygur, Kazak, Kırgız olma suçundan' milyonların demir parmaklıklara mahkûm edildiği Doğu Türkistan, nesli yok edilen milletlerden biri olma yolunda!" şeklinde ifade etti.
"3-8 milyon Doğu Türkistanlı Çin’in 'gönüllü mesleki eğitim kampları'nda soykırıma uğruyor"
Acar basın açıklamasını şu ifadelerle sürdürdü. "Dünya tarihinde bir milletin topyekûn gözaltına alındığı, kadın erkek, genç yaşlı toplama kampları, çocuk kampları ve hapishanelere doldurulduğu, kalanların da 'aile olmak' projesi adı altında evlerde Çinli gardiyanların insafına terk edildiği, insanların sokaklarda dahi yüz tanıma sistemleriyle adım adım izlendiği başkaca bir dönem var mı bilemiyoruz. Fakat bildiğimiz 2. Dünya Savaşı’ndan bu yana kitlesel olarak en büyük özgürlükten men etme operasyonunun Doğu Türkistan’da yürütülmekte olduğu! 2014 yılından itibaren 'Teröre Karşı Sert Darbe Operasyonu ve ilan edilen '75 Aşırılık Belirtisi'yle başlatılan keskin saldırılar, 2017 Nisan’ından itibaren Doğu Türkistan genelinde yoğun bir şekilde kurulmaya başlayan ve sayılarının bin 200’ü geçtiği belirtilen toplama kamplarıyla bambaşka bir noktaya taşındı. Evlerinden, çocuk ve eşlerinden, anne-babalarından, akraba ve arkadaşlarından, işlerinden, okullarından hasılı en sevdiklerinden kopartılan, dünyanın en ağır işkence ve mahrumiyetlerini yaşayan 3-8 milyon Doğu Türkistanlı Çin’in 'gönüllü mesleki eğitim kampları'nda soykırıma uğruyor."
"İnsanlar yoğun beyin yıkama faaliyetlerine ve işkencelere maruz kalıyorlar"
Toplama kamplarında yapılan işkence ve zulümlere dikkat çeken Acar, "Bir çadıra ya da pusulaya sahip olmak, mutfağında birden fazla bıçağı olmak, pasaportu olmak, başörtüsü takmak, camiye gitmek, oruç tutmak, okulda ve resmi dairelerde ana dili kullanmak bile bir kişinin toplama kamplarına alınması için yeterli sebep olarak görülmektedir. Çin’in genel hukuk ilkesi olarak bilinen masumiyet karinesini hiçe sayan 'suçu önceden önleme prensibi' ile herhangi bir suçu bulunmayan ve mahkeme edilmeyen milyonlarca insan 'ayrımcılık, aşırılık ve terör' suçlamalarıyla toplama kamplarına dolduruldular. Burada kalabalık hücrelerde sırt üstü yatabilecek kadar bir yer bile bulamayan insanlar yoğun beyin yıkama faaliyetlerine ve işkencelere maruz kalıyorlar. Toplama kamplarında keyfi güç kullanımı, özgürlüğün sistematik olarak kaldırılması, kültür ve inançların tahkiri, ideolojik baskılama, insanlıktan çıkarma, taciz, tecavüz, fiziki ve psikolojik işkence, cinayet ve soykırım suçları işlenmektedir. Kısacası bu kamplar, tüm insan haklarının ihlal edildiği yerlerdir." dedi.
"İnsanlık adına Doğu Türkistan için söyleyecek bir sözü olmalı"
Çin, BM İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi’nde ilan edilen tüm hakları gasp ettiğini belirten Acar, "BM Soykırım Sözleşmesi’nde bulunan 5 maddenin tamamını ve dahi Roma Statüsü’nde düzenlenen “Soykırım Suçu' ve 'İnsanlığa Karşı Suçlar'ın tamamını ihlal etmektedir.Bu insanlarla aynı gökyüzünün paylaşmak ve onların acı ve ıstıraplarına, yürek yangınlarına, kalp kırıklıklarına uzaktan da olsa şahitlik etmek, bizleri yaşadığımız çağın adaletten uzak düzeninde insanlığımızdan utandırıyor. Dünyanın insanlık adına Doğu Türkistan için söyleyecek bir sözü olmalı." şeklinde konuştu.
"Bölgede uygulanan tüm hak ihlallerine derhal son verilmelidir"
Doğu Türkistan’daki toplama kamplarının kayıtsız şartsız bir an önce kapatılması gerektiğini ifade eden Acar, "Bölgede uygulanan tüm hak ihlallerine derhal son verilmelidir. BM, Çin’in insan haklarını ayaklar altına alan toplama kampları vahşetini derhâl durduracak sahici adımlar atmalıdır. İslam İşbirliği Teşkilatı ya İslam ülkelerini bu zulme karşı mobilize etmeli ya da kendini lağvetmelidir. Zira İİT’nin mevcut tutumu Çin’i daha da cesaretlendirmektedir. Türkiye bu zulmün bitirilmesi için öncü olmalıdır. Çin bu zulmü sonlandırıncaya kadar tüm dünya halkları Çin mallarını boykot etmelidir." dedi.