Peygamber Sevdalıları Vakfı’nın Mevlid-i Nebi Etkinlikleri kapsamında, Midyat Azim-Der tarafından düzenlenen etkinliğe katılan Molla İbrahim Akar, sahabenin Efendimize olan muhabbeti, Mevlid-i Nebi etkinlikleri ve çocukların Efendimizin hayatını öğrenmeleri konusunda önemli açıklamalarda bulundu.
Azim-Der binasında düzenlenen etkinlik Molla Kasım Aytimur’un Kur’an-ı Kerim tilavetiyle başladı. İlahiler ve Mevlid okunmasının ardından programa konuşmacı olarak katılan Molla İbrahim Akar, Peygamber Efendimizi anlama ve sevmenin, bu konuda en büyük örnek olan sahabeyi çok iyi anlamaktan geçtiğini belirtti.
“İslam davası genç sahabelerin omuzlarında yükselmiştir”
İslam davasının genç sahabelerin omuzlarında yükseldiğini söyleyen Akar, “Sahabeler, Peygamber Efendimizin hayatına işaret eden parmaklar idiler. Onlar O’nu arzulamışlar, O’nu tanımaya çalışmışlar ve mesajlarını almışlardı. O’nu kendilerine hayat rehberi edinmişlerdi. Ve onlar bunu istemişlerdi ve benzeri olmayan Muhammed Mustafa’nın düsturlarını kendilerine baş tacı edindiler. Peki, bu asrın sahabesi var mı? Bu asrın sahabesi olabilir miyiz? 'Ben bu asrın Ebu Bekir’i olmak istiyorum, olabilir miyim? Ömer olmak istiyorum, Ali’nin cesaretini, Süheyb’in işkenceler altındaki imanına sahip olmak istiyorum.' diyen genç kardeşim! Evet, sen de bu asrın sahabesi olabilirsin. Gençler özellikle size hitap ediyorum. Bu davayı omuzlayanlar Resulullah’ın mesajına anında teslim olanlar gençler olmuştur. Bugün Müslüman isek, dinimizi hakkıyla anlamaya çalışıyor isek bugün elimizde Kur’an gibi bir kitap, bugün elimizde Hazreti Muhammed Mustafa (sallallahü aleyhi vesellem) gibi her yönüyle örnek bir hayat varsa, bu davayı omuzlarında taşıyan o gençlerin sayesindedir. Gençlerin makam ve diplomalarından önce bir iman vermek, yudumlamak lazım. O şekilde ancak gençler bu davayı omuzlayabilirler. Talha gibi, Mus’ab gibi, Ömer gibi ve Sad Bin Ebi Vakkas gibi.” dedi.
“Peygamberimiz her yönüyle örnek bir şahsiyetti”
Peygamber Efendimizin her yönüyle örnek bir şahsiyet olduğunu belirten Akar, Müslümanların bu özellikleri bir yaşam tarzı olarak benimsemesi gerektiğini ifade etti.
Akar, "Resulullah’ın (sallallahü aleyhi vesellem) peygamberlikten önceki 40 yıllık hayatına baktığımız zaman öyle bir hayat yaşamış ki; ahlakıyla, adaletiyle, cömertliğiyle, faziletiyle ve dürüstlüğüyle öyle bir hayat yaşamış ki o dönemin, Mekke’nin bütün ileri gelenleri tarafından Muhammed’ül Emin lakabı verilen birisidir. Peki, ne oldu? Peygamber olduktan sonra Mekke müşrikleri, ona el-Emin diyenler neden ona mecnun demeye başladı. İşte bunun muhasebesini yapmamız lazım, düşünmemiz lazım. Müslüman! İslam’ı öyle bir yaşa ki… Ey gencim! Mus’ab gibi ihlaslı bir samimiyete sahip ol ki tahkiki bir imana sahip ol ki seni öldürmeye gelen sende dirilsin. Müslüman kardeşim! Sahabeyi kiram Resulullah’ın her türlü meziyetlerini, temizliğini, iffetini, vefasını, samimiyetini cesaretini, doğruluğunu, yüceliğini, inceliğini, şefkatliğini, rahmetini gördüler ve ona teslim oldular." ifadelerini kullandı.
“Peygamberimizin hayatını çocuğumuz bilmiyorsa bu felaketimizdir”
Efendimizin örnek hayatının çocuklarımıza aktarılması gerektiği uyarısında bulunan Akar, bunun aksinin bir felaket olduğunu söyledi.
Akar, “Sahabeler, Hazreti Muhammed’i (sallallahü aleyhi vesellem) hep yanlarında gördüler ve dünyaya geldiği günden beri O’nun çocukluğunu gördüler. Resulullah’ın gençliği özellikle gençler için örnek teşkil eden bir gençlikti. Örnek almak istiyorsak mutlaka onu gençliğini okumamız lazım. Şimdi sorayım, hangimiz Hazreti Muhammed’in (sallallahü aleyhi vesellem) hayatını okuduk, kaç sefer okuduk. Okuduğumuzdan dersler çıkarabildik mi? İzinden yürüyebildik mi? Hayır! Çocuklarımıza her şeyi öğretiyoruz. İnanın bu telefonlar çıkmış, küçücük çocuklar hepimizden daha iyi kullanabiliyorlar. Çünkü öğrenmiş, öğretmişiz. Ama benim Peygamberimin hayatını benim çocuğum bilmiyorsa bu benim felaketimdir. Çocuğuna sor? Ünlü bir futbolcunun her türlü özelliklerini size söyler, söyleyecek. Ama benim Peygamberimin bu dünyada hangi ayda doğduğunu hangi ayda öldüğünü ve neler yaptığını benim çocuğum, gencim bilmiyor. Ondan sonra Mevlid gecesinde 'şefaat ya Resulullah' diyeceğiz. Kendi kendimizi maalesef kandırıyoruz. O ancak kendisini tanıyıp onun izinden gidenlere şefaat eder. Sen onu tanıdın mı, hayatına geçirdin mi, yaşadın mı ki bu dünyada, O da seni öbür dünyada tanısın. Eğer bunları yaparsan O da seni ahirette tanır ve sana şefaat eder. Ve der ki 'Vallahi bu benim ümmetimdendi, dünyada beni tanıyordu, getirdiğim davayı biliyordu, çok eziyet çekti ve davayı yaşamaya çalıştı.' Diyecek, sana şefaat edecek. Ama sen tanımıyorsun, çocuğuna tanıtmıyorsun Muhammed Mustafa’yı (sallallahü aleyhi vesellem). Ondan sonra 'Ben ümmeti Muhammed’denim diyecek, bana şefaat edecek.' diyeceksin. İnanın hiçbir zaman bu şekilde şefaat etmeyecek.” şeklinde konuştu.
"Canlarını, mallarını İslam’ın aziz sancağı için feda ettiler"
Akar, konuşmasının devamında şu ifadeleri kullandı: ”Sahabeler hayatları boyunca sadece mal mülk değil, davam demişlerdir. Ve davaları için canlarını, mallarını, İslam’ın aziz sancağı için feda ettiler. Onlar bu dünyada yaşamak için değil yaşatmak için yaşıyorlardı. Başkalarının imanı ve selameti uğruna hep yanmayı göze aldılar ve onlar hep başkasının günahına ağladılar. İnsanları günah çukurlarında gördükleri zaman oturup hüngür hüngür ağladılar. Bu kardeşlerimizi ne yapalım da günah çukurlarından kurtaralım diye sabahlara kadar gözyaşı döktüler. Onlar gece gündüz bu dava için her şeylerini feda eden insanlardı.”Akar son olarak bu tür gecelerde neler yapılması hususunda tavsiyelerde bulunarak "Bugün ve geceleri sadece Mevlid okuyarak, salâvatlar getirerek bizler ihya edemeyiz. Onları da yapacağız. Onlar bu işin çok küçük parçaları. Mevlid’de okuyacağız, salâvat da getireceğiz. Asıl olması gereken şey şudur; hiçbir zaman unutmayın, veladet geceleri bizim de doğum günümüz olmalıdır. Bu gecelerde yeniden tövbe edip yeni bir doğuşla kendimize gelelim. Bu doğum geceleri bizim de doğumumuza vesile olsun inşallah. Bu gecelerde Kur’an-ı Kerim'i okuyalım ve şunu söyleyelim; 'Ya Resulullah! Senin miladi altıncı asırda, o cahiliyenin karanlığındaki insanları nasıl adam ettiysen, 1450 yıl sonra bizleri de adam et.' Bu niyetle oturacağız ve peygamberin şefkatli ellerine kendimizi emanet edeceğiz. Tabi bu da ancak O’nun mübarek sünnetini tanımak, tatbik etmek ve sünnete yapışmakla mümkün olacaktır.” şeklinde konuştu.
Etkinlik yapılan dua ile sona erdi.
İLKHA