Dünya Çocuk Hakları Günü münasebetiyle çocuk haklarının gündeme geldiği bugünlerde İlke Haber Ajansı’na konuşan Av. Emin Güneş, önemli açıklamalarda bulundu.
Birleşmiş Milletler Genel Kurulu tarafından 20 Kasım 1989 tarihinde benimsenen ve ardından 2 Eylül 1990 tarihinde de yürürlüğe giren Çocuk Hakları Sözleşmesine değinen Güneş, Avrupa’nın çocuk haklarına yönelik çıkartmış olduğu kanunların İslam dünyasında bin yıl önce uygulandığına dikkat çekti.
Çocuk haklarının gündeme geldiği bugünlerde sadece istatiksel verilerin paylaşılmasını eleştiren Güneş, sorunların sebeplerini ortaya çıkarılması gerektiğini söyledi.
Çocuk haklarının yasal düzenlemelerle korunamayacağını belirten Güneş, “ İnsan hakları savunuculuğu yapan bir sürü kurul ve dernek var. Buna rağmen insan haklarına yönelik bir iyileşme var mı, hâlâ toplu katliamlar devam ediyor. Hâlâ kimyasal silahlar kullanılıyor, bir ülkenin bir ülkeye rahatlıkla uçakları dalıp çocukları, insanları katledip binaları tahrip edebiliyor. Sonra istatistikler açıklanıyor; şu kadar ihlal meydana gelmiş, şu kadar çocuk mülteci ölmüş, şu kadar çocuk eğitim haklarından yoksun bırakılmış, şu kadarı sağlık imkânlarından mahrum edilmiş bilmem şu kadarı tacize uğramış. İyi de, kim niye yapmış? Yapanlara ne olmuş? Var mı böyle bir şey? Yok. Çünkü suçlu ile savcı aynı makamı paylaşıyor da ondan.” dedi.
Dünya üzerinde meydana gelen tüm savaşların asıl müsebbiplerinin silah tüccarlığı yapan gelişmiş ülkeler olduğunu ifade eden Güneş, yapılan bu savaşlarda en büyük mağduriyeti çocukların yaşadığını söyledi.
“Hakların korunması için kanundan ziyade manevi değerlere ihtiyaç var”
Çocukların haklarının muhafazası için manevi değerlere ihtiyaç olduğunu ifade eden Güneş, sözlerine şöyle devam etti: “İnsanlar, polis ve zabıta ile zapt edilemiyor. Birinin başına bir polis dikiyorsun, o polisin başına da bir polis dikmen gerekiyor. İslam’a göre; bir yetimin saçı okşandığı zaman çocuğun saç teli kadar size sevap yazılır. Şimdi çocuklar konusunda İslam dışındaki herhangi bir kanunda var mı böyle bir şey? Yok. Eğer göklere hükmeden kanunlar, yeryüzüne hükmetmezse Allah’ın koyduğu kurallar çiğnenirse, bütün insanlar çiğnenir. Şu an dünyada huzurlu hiç kimseyi gösteremezsiniz.”
Çocuk haklarının korunması için kanunlardan önce ahlaki kriterlerin olması gerektiğini belirten Güneş, bazı çifte standart uygulamalara dikkat çekerek, “Bir yandan dediler ki; haydi kızlar okula bir yandan küçük çocuklar başörtülü diye eğitim hakkından mahrum bırakmaya kalktılar. Adam bir taraftan kızlara eğitimi özendirmek için yasal düzenlemeler yapıyor diğer taraftan da kadın ve kızlar inancından dolayı bütün haklarından yoksun bırakılıyor. Çocuk esirgeme kurumları yapıyorlar. Yetimleri, öksüzleri bir takım yurtlarda barındırıyorlar. Sığınma evleri yapıyorlar buralarda ne istismarlar döndüğünü ise hep birlikte görüyoruz.” diye belirtti.
“İslam daha doğmamış çocuğa bile hak vermiştir”
Avrupa’nın çocuk haklarına yönelik 1990’da çıkartmış olduğu kanunun İslam dünyasında bin yıl önce uygulandığını belirten Güneş, “Çocuk hakları ile ilgili konu gündeme geldiğinde çok çarpıcı olduğu için hep söylerim. Dünyanın daha bu seviyeye gelmesi için belki yüz bin sene lazım. Hz Ömer’e soruyorlar; çocuğun baba üzerindeki hakları nedir diye. Cevap çok çarpıcı, ‘ona iyi bir anne adayı seçmektir.’ Daha çocuk ortada yokken çocuğun hakkını babaya bir sorumluluk olarak yükleyen bir anlayış. Bunu gözetmezseniz çocuğa karşı sorumlu olursunuz. Günümüzde var mı öyle bir standart? Avrupa’nın bugün düşündüğünü İslam bin dört yüz yıl önce uyguluyordu.” (Osman Gülebak- Mustafa Gül-İLKHA)