Çocuk için, ‘kendisi küçük, sorunu büyük' denmiştir. Bugün hepimiz; aileler, okullar ve çocuk eğitimi ile ilgili kurum ve kuruluşların cümlesi bu sorunu nasıl çözeceğimizin sıkıntısını yaşamaktayız. Çocuğu çepeçevre saran bu yeni ortam, onun sağlıklı ve sağlam karakterli yetişmesini engelliyor. Bu sağlıksız çevrenin etkilerinden çocuğu korumanın yolları da dikenler ve engellerle dolu. Şairin meşhur değişiyle ‘Köpekler salınmış, taşlar bağlanmış.' Her tarafı saran materyalist, hazcı, arzuların tatmininden gayrı bir şey düşünmeyen anlayışlar ile ekonomik kazancı putlaştıran dehşetli bir fırtına hükmünü icra ediyor. Bütün insani değerleri kasıp kavuran bu fırtınanın kaynağına ulaşıp onu etkisiz kılmak da kolay görünmüyor. Bununla baş etmek için çok büyük bir enerjinin harcanması gerekiyor.
Aileler, bu sebeplerden dolayı çocuk eğitimi konusunda çaresiz durumdalar. Eski zamanlarda dar çevrelerde yaşam süren insanlar maddi sıkıntılar yaşasalar da, toplumsal dokuyu oluşturan değerler, geleneksel örf-adet ve dini inançların sağladığı artılar nisbeten huzurlu ve güvenli bir ortam oluşturuyordu. Çocuk, yaşam sürdüğü bu sınırlı, dar ortamda olumsuz etkilere de fazla maruz kalmıyordu. Çünkü bu tür olumsuzlukların karşısında duran güçlü bir geleneksel yapı vardı. Örneğin bir insanın açıktan, rahat bir şekilde içki içmesi, uygunsuz davranışlar içinde bulunması zordu. Toplumsal ahlâk anlayışı bu çeşit yanlışlara müsamaha göstermezdi. Bugün ise toplumu ve dolayısıyla çocuğu koruyan geleneksel ahlâki sistemde bir zayıflama söz konusudur. Dahası bazı gayrı ahlâki davranışlar devletin ve hukukun güvencesinde korunmaktadır. Çocuğu cezbeden teknolojik ürünler çok yaygın ve her zamankinden çok daha güçlü. Gelişme çağındaki çocuğumuzu böylesi bir çevrenin müdahalesinden uzak tutmanın zorluklarına, ebeveynlerin çocuklarına çok az vakit ayırabilmeleri, çocuklara gerekli ilgi ve sevgiyi verememeleri de eklenince durum daha da ciddi hale gelmektedir. Çocuğun o masum ruhsal ve duygusal dünyasına hücum eden bu teknoloji canavarının saldırılarına karşı koyacak, etkisini kırıp, salimen gelişmesini sağlayacak bir ortamın sağlanmasına şiddetle ihtiyaç vardır.
Canlıların doğup büyüdükleri ortam, onların gelişmelerinde, yapılarının oluşmasında birinci derecede rol oynar. Hele insan için ortam ve çevrenin önemi daha da büyüktür. Çünkü çocuk, hayat boyu etkisinde kalacağı tavır, davranış ve alışkanlıklarını bu çevreden alacaktır. Meşhur bilgin İbni Haldun'un ifadesiyle, ‘İnsan alışkanlıklarının çocuğudur.' Rasulullah(sav) efendimiz meşhur hadislerinde çocuğun ‘fıtrat' üzerine doğduğunu, ailelerin ve çevrenin onu değişik inançlara sahip kıldığını ifade etmiştir. Aslında Rasulullah (sav) bu hadiste ifade ettikleriyle küçük yaşlarda şekillenen duygusal ve ruhsal yapının korunması için dikkatli olunması gerektiğine vurgu yapmıştır.
İslam fıtrat dinidir. Yani tabii ve doğal olan yol ve yöntemdir. Tohum veya fide için toprak ne ise, insan için de İslam odur. İslam dışındaki anlayış ve inançlar ise bugünkü gibi doğal ortama müdahale yolu ile elde edilen ürünler gibidirler. Bu tür ürünler sayıca ne kadar çok ve alımlı da görünseler sağlıklı değiller.
Bugün bizim sağlıklı nesiller yetiştirecek ortamlar hazırlama zorunluluğumuz vardır. İnsanın üzerinde yaşadığı şu mübarek toprakları kirleten batı uygarlığının kirli ve zararlı çöplerini toplayıp yakmak gerekir. Bunun için de hiç durmaksızın çalışmamız, bu işi sağlayacak projeler ortaya koymamız gerekiyor. Eski yöntemlerle işi götürmeye çalışmak çok zordur. Kur'an ve Hadis'ten çağın kalıplarına ruh taşıyacak projelere ihtiyaç var. Müslümanlar kendi medeniyetlerinin ürünlerini üretmeli ve sadece onları tüketmeliler. Başkalarının sattığı ürünleri tüketerek bedenlerimizi sağlıklı, kalplerimizi imanlı tutamayız.
İnsan hayatında dini değerlerin önemi çok büyüktür. Adalet, merhamet, yardımlaşma, paylaşma, sevgi, saygı ve diğer bütün insani değerlerin gerçek kaynağı dindir. Bu değerlerin, hayatın çocukluk evresinde öğrenilmesi ve beğenilerek davranış kalıplarına aktarılması ancak sağlıklı bir ortam ve doğru bir eğitimle olabilir. İnsan ruhu her güzelliği tanıma ve onu içten kabullenme özelliğindedir. Bu temiz ruhun, çevrenin sapkın ve kötü anlayış ve alışkanlıklarının etkisine maruz kalmadan korunması gerekir.
İslam inancı ve kültürünün aşılandığı en önemli merkez camidir. Bu açıdan, cami ve çocuk ilişkisi büyük önem arz eder. Camilerimizin yeniden İslami şahsiyetler inşa eden merkezler olması için nelerin yapılması gerektiği, çocuğu cami ile buluşturmanın nasıl mümkün olacağı konusunu da başka bir yazıya bırakalım.