19. Milli Eğitim Şurası Genel Kurulu’nda alınan tavsiye kararla İlkokul 1, 2 ve 3. sınıflarda da Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi dersi müfredata eklenecek ve ders olarak okutulacak. Küçük yaşlarda çocuklara dini eğitim verilmesinin önemli olduğunu belirten uzmanlar sadece okulda verilecek din eğitiminin yeterli olmadığına, anne-babaların çocuklarına dini eğitim vermesi gerektiğine dikkat çekti.
Çocuklara dini eğitim verilmesinin öncelikle anne babanın sorumluluğunda olduğunu söyleyen Eğitimci Yazar ve Pedagog Ali Çankırılı, “Din eğitiminin okulda verilmesi için anne babaların da istekli olması gerekir. Bunu bir hükümet politikası ve Milli Eğitimin kararı olarak görmek konuya dar bir açıdan bakmak demektir. Çocuğun ilk ve temel eğitim kurumu ailedir. Çocuğa din eğitimi vermek öncellikle anne babanın sorumluluğudur. Anne baba imanlı ve inançlı olursa, inandığı değerleri yaşarsa, bu ailede çocuk için dini bir altyapı var demektir. O zaman bu aile ve bu çocuk için dini eğitimin okulda verilmesi bir sorun olmaz. Ancak ailede partizanlık ve politik sebeplerle dini inanç konusunda sorunlar ve dine karşı önyargılar varsa; aile çocuğuna dini eğitim verme gereği duymadığı gibi okulda da dini eğitimin zorunlu olmasını istemez.” diye konuştu.
Din eğitimi ana rahminde başlar
Din eğitiminin ana rahminde başladığını ve bir anne Kur’an okuması halinde çocuğun bunu hafızasına kaydettiğini belirten Çankırılı, “Evet, ‘çocuklarda din eğitimi kaç yaşında başlar?’ diye sorulduğunda bu cevabı veriyorum, çok şaşırıyorlar. Okuyucularınız da ilk anda şaşıracaklardır. Açıklayayım: Son araştırmalar ana rahmindeki embriyo, sekizinci haftadan itibaren annenin sesini duyuyor; annesi tarafından istenip istenmediğini, sevilip sevilmediğini hissediyor. Anne Kur’an okurken, dua ederken, ninni söylerken onu duyuyor ve bu sesleri hafızaya alıyor. Böylece zihinsel ve duygusal olarak dini eğitimin ilk temelleri atılmış oluyor.” şeklinde konuştu.
Sadece okulda dini eğitim yetmez
Sadece okulda verilecek bir dini eğitimin çocuğun davranışlarına tam olarak yansımayabileceğini söyleyen Çankırılı, “Çocuğun kişiliği 6 yaşında, yani okul öncesinde büyük çapta tamamlanmış oluyor. Eğer çocuğa ailede dini eğitim verilmemiş ise, kişiliğinde dinin yeri yoksa okula başladığında dini eğitim alması ve bu eğitimin davranışlarına yansıması, bir başka ifade ile ailede yaşanmayan değerlerin okulda verilmesi ve kazandırılması çok zordur. İnsan bilmediğinin düşmanıdır. Teknoloji çağında büyük bir bilgi bombardımanı altındayız. İnternet, televizyon, gazeteler her gün onlarca yalan-yanlış bilgilerle bizi yönlendirmeye çalışıyor. Yalan ve yanlışlardan din de nasibini alıyor. Süper güçler, gücünü korumak için, Müslüman ülkeleri, dindar yönetimleri hedef alıyor, içlerine fitne fesat tohumları ekiyorlar.” dedi.
Din eğitimi sadece Kur’an-I Kerim’i öğretmek değildir
Din eğitiminin sadece Kur’an-ı Kerim'i öğretmek anlamına gelmediğini söyleyen Eğitimci Yazar Sait Çamlıca, “Din eğitimini sadece dil eğitimine indirgemiş olma gibi bir hatamız var. Bu anlamda din eğitimine taraf olanların da bu anlamda kendisini sorgulaması gerekiyor. Verilen din eğitimi sadece Kur’an-ı Kerim’i okumayı yeterli gören bir din eğitimi. Asıl din eğitimi bir yaşam biçimini öğretebilmektir. Onun için hem Mili Eğitimin hem de din eğitimini dert edinenlerin uzun vadeli programlar yapması gerekiyor. Din eğitimini vermek sadece Kur’an-ı Kerim’i okumayı öğretip, birkaç süreyi ezberletmek değildir. Kur’an merkezli bir hayatı çocuklara yaşatmayı öğretemiyorsak, istediğiniz kadar Kur’an okumayı öğretin bu yeterli bir eğitim olmaz.” diye konuştu.
Müslüman bir toplumda din eğitimine karşı çıkanlar var
Din eğitimine karşı çıkanların pedagojik bazı cümlelerin arkasına sığınarak asıl niyetlerini gizlemeye çalıştığını ifade eden Çamlıca, “Kur’an okumayı bilmek yeterli olsaydı, Arapça konuşan ülkeler dünyanın süper gücü olurdu. Din eğitimi dil eğitimi değildir. Bir yaşam biçimi olarak öğretilmelidir. Bunu daha iyi nasıl verebiliriz bunun üzerine kafa yormamız gerekiyor. İlköğretimde din eğitimine karşı çıkanlara göre din eğitiminin hiç verilmemesi gerekiyor. Yabancı dil eğitimine gelince ilkokulda üçüncü sınıfta İngilizce başlıyor diye sevinenler ilkokulda din eğitimi olmasına karşı çıkıyorlar. Dine karşı olduklarını söylemedikleri için pedagojik bazı cümlelerin arkasına saklanıyorlar. Müslüman bir toplumda İslam dininin anlatılmasından rahatsız olanlar, İslam’a karşı olduklarını açıkça söyleyemiyor.” dedi.
Din eğitiminin yaşı olmaz
Din eğitiminin yaşının olmadığını belirten Çamlıca, “Din eğitiminin yaşı olmaz. Sadece çocuk yaşta din eğitimi almak yeterli değil. Din, sadece çocuklara anlatılacak bir şey değil. Yetişkin bireylerin de din eğitimine ihtiyacı var. Peygamberler çocuklara gönderilmedi. Toplumdaki yetişkinlerin hayatını değiştirmek için geldi. Batıda Hıristiyan ülkelerde çocukların kiliseye götürülmesinden kimse rahatsız olmuyor. Burada modern, Batıcı ve çağdaş olduğunu söyleyenler niye ilkokuldaki çocuklara din eğitimi verilmesinden rahatsız oluyorlar? Asıl dertleri çocukların din eğitimini almaması. Bunlar imam hatiplere de karşı çıkıyor. Kur’an kurslarının çoğalmasından da rahatsız oluyorlar.” şeklinde konuştu.
Gençliği ihmal edenler, geleceğini imha ederler
Çocuklara küçük yaşta din eğitiminin verilmesinin önemli olduğunu ifade eden Çamlıca, “Çocuklar geleceğimizdir. Ağaç yaşken eğilir sözünü hepimiz biliyoruz. Küçük yaştan itibaren çocuğa bir şey verirseniz çok daha rahat mesafe alırsınız temel atarken. Temeli ihmal ederseniz üzerine bir şeyler inşa etmek zordur. Onun için gençliği ihmal edenler, geleceğini imha ederler. Küçük yaşta din eğitimi verilmesin de emekli olduktan sonra mı verilsin? Anadolu’da camiler emekliler lokaline dönüştü. Camilerin varlık sebebi emeklileri ağırlamak değil toplumun bütün çocuklarının, gençlerinin oraya gitmesi gerekiyor. Din eğitimi ile Kur’an’la hayata bakan bir nesil yetiştirmeye kafa yormak gerekiyor.” ifadelerini kullandı. (İLKHA)