Gelecek kuşaklara emanet olarak bırakacağımız dünyamızın “yaşanılabilir” bir yer olarak muhafazası evrensel bir sorumluluk teşkil etmektedir. Kuşkusuz insanı dünya arzında “halife” olarak gören bir dinin mensuplarının, yani bizlerin bu sorumluluğun ağırlığını daha fazla üzerimizde hissetmemiz gerekmektedir. Ve omuzlarımızdaki bu yükümlülüğü de en iyi şekilde emanetin sahiplerini bilinçlendirerek ödeyebiliriz, yani çocukları.
Son zamanlarda daha sık duymaya başladığımız iklim değişikliği konusunun gündemimizi ileride daha yoğun bir şekilde işgal edeceği öngörülüyor. Bir çevre sorunu olan iklim değişikliği, modern terimlerden olan küresel ısınma ile alakalı bir durumdur. Atmosferde biriken gazların sonucu olarak sera etkisi, sera etkisinin sonucu olarak küresel ısınma ve küresel ısınmanın da sonucu olarak iklim değişikliği meydana gelmektedir. Bunun akabinde de deniz suyu seviyelerinde artma, tuzlu suyun temiz suya karışması, iklim değişikliğine bağlı hastalıkların oluşması, kuraklık, sel, kıyıların yok olması, insanların yerlerinden olmaları, doğal kaynakların azalması, küçük ada devletlerinin yok olması, tarımda coğrafi eşitsizlikler ile açlık riskinin oluşması gibi bir dizi sorun ortaya çıkmaktadır.
İklim değişikliğinin insan kaynaklı olarak büyümesinin tarihi genel anlamda sanayi devriminden sonraya dayanmaktadır. Bu nedenle gelişmiş ülkelerin iklim değişikliği konusundaki payları daha büyüktür. Çünkü atmosferde biriken gazlarının büyük bir kısmını gelişmiş ülkelerin sanayisi bırakmaktadır. Özellikle çevreyi hoyratça sömüren kapitalizm ile de bu sorun arasında ciddi bir bağ vardır. Ekonomik üretim modellerinin değişmesi ile çözülebilecek bu sorun “kendi amaçları için diğer her şeyi araç olarak gören” kapitalist anlayışın kârını düşüreceği için buna yanaşmaları zor görünmektedir. Ne yazık ki, gelişmiş ülkelerin müsebbibi oldukları modern bir sorun olan bu iklim değişikliği, dünyanın öbür ucundaki masum insanları da etkilemektedir.
Bunun dışında bazı diğer etmenler de iklim değişikliğine sebebiyet vermektedir. Örneğin birbirleri ile bağlantılı olan sanayi, enerji ve ulaşım ihtiyacı için kullanılan fosil yakıtların yakılması ile meydana çıkan gazlar, atıklar, tarım, şehirleşme ve ormansızlaşmayı sayabiliriz. Sanayi devrimi sonrasında ormanları tahrip eden asit yağmurları, kâğıt ve ahşap sanayisi ihtiyacı gibi nedenler ormansızlaşmaya neden olmaktadır. Bu durum atmosferdeki oksijen miktarında azalmaya ve doğal olarak sera etkisinin ortaya çıkmasına sebebiyet vermektedir. Şehirlerdeki yapıların da güneş ışınlarını absorbe etmesi ve şehir yapılarının oluşturduğu ısı da küresel ısınmaya yol açmaktadır. İklim değişikliğinin kendisinin bir çevre sorunu olması çevre ile alakalı diğer sorunlar ile de bağlantılı büyümesine zemin hazırlamaktadır.
Olayın bilimsel tahlil boyutunu burada işin uzmanlarına bırakarak yazımızın girişinde belirtmiş olduğumuz hedefimize geri dönelim. Her ne kadar tahlil boyutu konunun bireysel çözülemeyeceğini, devletler bazında kolektif önlemlerin alınması gerektiğini ve bunun da çok zor olduğunu gösteriyorsa da nihayetinde biz yalnızca elimizden gelen ile mükellefiz. Sanayi devrimi sonrasında atmosferde daha çok birikmeye başlayan sera etkisi gazlarını Fransız Devrimi sonrasında dünya atmosferinde daha çok birikmeye başlayan milliyetçilik gazına benzetebiliriz. Benzetilen konuların sonuçları itibariyle, ümmetin parçalanmışlığı konusunda nasıl ki bireysel anlamda İslami bir yaşam için bu vahdetin gerekliliğine inanma ve elimizin uzanabildiği kimselere bu gereklilik bilincini vermek ile yükümlü isek; iklim değişikliği konusunda da bireysel anlamda yaşanabilir bir dünya için önlemlerin gerekliliğine inanma ve yine elimizin uzanabildiği kimselere bu gereklilik bilincini vermek ile yükümlüyüz.
Değişimin istenildiği herhangi bir konuda zoraki yaptırımlar yerine insanların bilinçlendirilmesi, hem değişimi talep eden ve hem de talep edilen açısından daha elzem olacaktır. Nihayetinde hem maliyet hem de etki açısından içsel bir vicdan dışsal bir polisten her zaman elbette daha iyidir. İklim değişikliği konusunda da konunun muhatapları her ne kadar tüm insanlık olsa da en ağır yükü gelecek nesil çekecektir. Bu sebeple zoraki uyulması gereken kurallar yerine çocukların bu konuda eğitilmeleri oldukça önem arz etmektedir. Ahlaki gelişimin şekillendiği erken çocukluk döneminde çocuklarda çevreci bir bilincin kazandırılması kuşkusuz dünyanın geleceği için atılabilecek en verimli adımlardan biri olacaktır. “Yarın kıyametin kopacağını bilseniz bile, bugün elinizdeki fidanı dikin.” diyen bir Peygamberin ümmetinin bu şuurda çocuklarını yetiştirmesi de imani bir görev olarak karşımıza çıkmaktadır.
Peki, bu konuda nasıl bir yol izleyebiliriz?
Öncelikle her alanda olduğu gibi bu alana da İslami bir bakış açısıyla bakmak durumundayız. İbadet bilinci ile yerine getirmemiz gereken yükümlülüklerimiz işimizi kolaylaştıracağı gibi adil ve insani çözümler de sunacaktır. Konumuz çerçevesinde, okul öncesi dönem çocuklarının sözlerden ziyade fiillerden etkilendikleri ve rol model arama evresinde oldukları bilinmelidir. Bu durum, çocuklarda istendik davranışı isteyenlerin öncelikle kendilerinde istendik davranışı oturtmaları gerektiği sonucunu doğurur. Birinci basamak olarak ebeveyn ve öğretmenlerin kendi yaşamlarında iklim değişikliği ile mücadele önlemlerine uymaları gerekmektedir. Bu konuda anne ve babalar için aile eğitimleri, öğretmenler için hizmet içi eğitimler ve diğer bileşenler için kamu spotları, kısa filmler, farkındalığı arttıracak görsel materyaller önerilebilir.
Okul öncesi dönemde hava durumu ve mevsimler konuları işlenildikten sonra çocuklar iklim konusunu kavrayabilirler. Yine okul öncesi dönemde buzun erimesi ve buharlaşma deneyleri ile çocuklar iklim değişimini öğrenebilirler. Bu dönem çocukları ile beraber iklim değişikliği konusunda animasyon filmlerin izlenmesi ve ardından bu konu hakkında konuşulması iklim kavramı hakkında fikir sahibi olmalarına, iklim değişimi sonucunda oluşabilecek durumları bilmelerine ve çözüm önerilerini bulmaya çalışmalarına katkı sağlayacaktır.
Ebeveyn ve Öğretmenler İçin Öneriler;
*Öncelikle gıda israfından kaçınmak ve erken çocukluk döneminde bu bilinci kazandırmak İslami ve insani bir sorumluluk olarak karşımıza çıkmaktadır.
*Çocuklarla beraber toprağa dikeceğimiz bir fidanın hem dış dünyaya hem de çocuğun düşünce dünyasına katkısı bir ömür olacaktır. Kendi evimizin bahçe ve balkonlarında ya da okulumuzun bahçesinde çocuklarla bu tür aktiviteler yapmak ve dahi çocuklara bu konuda sorumluluk vermek, hem kişilik gelişimleri hem de sorumluluk bilinci bakımından verimli olacaktır.
*Evimizde ve okulumuzda tasarruflu ampuller kullanmak, gereksiz yere elektrikle çalışan aletleri kullanmamak ve çocuklarla enerji tasarrufu hakkında konuşup anlayabilecekleri bir şekilde bilgilendirmek; su israfından kaçınmak ve çocukları su tasarrufu konusunda bilinçlendirmek hem ekonomimiz hem de çocuklarımız için faydalı olacaktır. Evimizde ve okulumuzda bu konularda çocuklarımıza görev ve sorumluluklar verebiliriz.
*Uzun süreli kullanabileceğimiz bir alışveriş çantamızı oluşturabilir ve çocuklarımızla da kendi alışveriş çantalarını oluşturmaları adına yardımcı olabiliriz. Alışverişlerde verilen plastik poşetleri reddedip kendi belirli çantamızı kullanmamız çocuklarımıza da örneklik teşkil edecektir.
*Çocuklara bisiklet kullanmayı öğretmemiz, beraber yürüyüşler yapmamız ve mümkün olduğu kadar şahsi taşıtlarımız yerine yayan ya da bisiklet ile işlerimizi halletmemiz; iklim değişikliği konusunda farkındalık oluşturacak ve aile sağlığımız, alışkanlık kazanma dönemindeki çocuklarımız ve ekonomimiz açısından daha iyi olacaktır.
*Çocuklarımız ile beraber alışveriş ihtiyaçlarımızı yakınımızdaki pazarlardan temin etmemiz, taze ve organik gıdaları tercih etmemiz iklim değişikliği konusunda farkındalık oluşturacak ve yine aile sağlığımız, alışkanlık kazanma dönemindeki çocuklarımız ve ekonomimiz açısından daha iyi olacaktır.
*Yenilebilir enerji kaynaklarını kullanmak, çocuklarla bu konu hakkında konuşmak ve kendi enerji kaynağımızı tasarlama sanat etkinliklerini yapmak çocukların zihinlerinde belki de yaşamları boyunca sürecek anlamlı bir farkındalığın temelini oluşturacaktır.
*Evdeki ve okuldaki atıkları geri dönüşüme yollayabiliriz. İmkânımız yoksa çocuklarımız ile beraber atık materyallerden yeni ürünler oluşturmamız çocukların yaratıcı düşünme becerilerine ve problem çözme becerilerine olumlu katkı sağlayacaktır. Kaldı ki, atık materyalleri çocuklar oyuncak malzemesi olarak da kullanabilirler.
İslami bir yaşamın her alanda en adil ve insani reçeteleri sunduğu, dünyanın ve dünya üzerindeki her varlığın hakkını koruduğu ve dahi her alanın kendisi ile “yaşanılabilir” kılınabileceği gerçeği inancımızın gereği ve tarihimizin kanıtıdır. Bizlerin de bu gerekliliğe göre yaşayan kullardan olması duasıyla...
Hüseyin Titiz