Hamd âlemlerin Rabbi olan Allah'a; salât ve selam da O'nun pâk Rasulü'ne olsun.
Asr-ı Saadetten bir kare ile başlayalım inşaallah, algımıza nur, gözümüze basiret olsun.
Selman-ı Farisi, bir gün Hz. Fatıma evinin önünde un öğütürken oradan geçer. İçerden küçük Hüseyin'in ağlama sesi gelmektedir. Hz. Selman der ki: “Ey Rasulullah'ın kızı! Rasulullah (asv)'dan işittim ki size yardım edenleri Allah ve Rasulü severmiş. Şu halde unu mu öğüteyim yoksa çocuğu mu avutayım?”
Hz. Fatıma tüm annelere örnek olacak şu cevabı verir: “Zahmet olmazsa siz unu öğütün. Çocuğumla ilgilenmeye ben daha layığım.”
Sahi kimdi Hz. Selman? Ensar ve muhacirin paylaşamayıp “Selman bizdendir.” dediği, bunu duyan Rasulullah (asv)'ın da “Selman benim ehl-i beytimdendir.” buyurduğu güzel adam. Yalnız başınayken çocuğa ne öğreteceği, ne yedirip içireceği belli olmayan bir akraba değil o; ahlâksızlık yayan ve toplumu ifsad eden bir televizyon hiç değil. Selman(r.a) işte; Rasulullah(asv)'ın üstünü örtüp de kendi soğukta yatan adam.
Ne acı ki çocuğunu Selman-ı Farisi'ye bile emanet etmeyen Hz. Fatıma ile televizyona teslim eden Müslüman kadın aynı cennete talip. Bunun üzerine bir de bilinçsiz akraba eklenince çocuklarda ahlâk namına bir şey kalmıyor. Flörtü özendiren diziler, şirk yayan çizgi filmler çocukların zihnini çamurlu bir suyu karıştırır gibi karıştırıp duruyor. Çocuk, özendirilen ahlâksız hayatları izleyedursun, anne baba İslamî çalışmalara koşturmanın deruni hazzını yaşıyor gönlünde.
Hasan el Benna geliyor akıllara. Hani çocuğu vefat etmiş de eşi defnetmesini istediğinde demiş ki: “Dedesi o işi benden daha iyi yapar; benim daveti ulaştırmam gereken insanlar var.” Maalesef öyle bir zamana geldik ki bizim bu tavrı örnek alacağımız bir devir yok artık. Hasan el Benna'nın eşi belki birçoğumuzdan daha hassastı İslam'ı yaşama hususunda. Hasan el Benna da çocuğunu bu hanıma teslim etmişti. Ayrıca defin işlemlerinde uzman bir dede söz konusu... Yani çocuğun dedesi de İslami hassasiyetlere sahip bir insan. Çocuğun yaşadığı dönemde internet yok, televizyon yok, bilgisayar yok. Çocuk babasının yokluğunu başka bir şeylerle kapatmaya çalışsa bile o başka şey yine İslami bir ortamdan olacak.
Ancak günümüzde öyle mi? Şimdilerde hem anne hem baba çocuğu bırakıp İslami çalışma için bir yerlere gidiyorlar. Çocuk anne babayı tam unutur gibi oluyor, çizgi filmde bir şarkı: “Özledim seni özledim, bir nefes gibi özledim.” Zaten bu tarz çizgi film şarkılarının ahlâki zararları da tartışılır ama şu anki meselemiz çocukların psikolojisi. Ağlayacak oluyor, ağlayamıyor. Çünkü artık ‘kocaman' olmuş. Dört yaşından itibaren ‘kocaman' olmak zorunda kalan çocukların yutkunmaları düğümleniyor boğazda. Analıyken öksüz onlar, babalıyken yetim. Dedik ya Hasan el Benna'nın ortamı ile bizimki bir değil diye. Boşluğa düşen çocuk ya kötü arkadaşlara ve alışkanlıklara yahut da internete, televizyona bağlanıyor.
Yıkıntılar arasında büyüyor çocuklar; maddi ve manevi çıkmazlar arasında. Helal varken haramlarla… Ebeveynlerin yakasındaki en büyük el, o minik eller olacak...
Bir tanıdık vardı. Bu kız cahilken bile düğünlerde oynamamış. “Giderdim ama oynamazdım.” dedi. Nedenini soranlara da “Küçükken oynamak istediğimizde kenara çekilin diye kovalarlardı. Ben de inat ettim; büyüyünce de siz çağırırsınız ama ben oynamam dedim.” diyordu. Ya bu ortam İslami bir ortam olsaydı ve o kız haftanın birkaç günü ayak bağı gibi hissettirilen bir çocuk olsaydı?
Anne-babalar ya çocuklarıyla birlikte hareket etmeyi öğrenecek yahut da kendi amel defterlerini sevapla doldururken çocuklarının maneviyatını boşaltıp ruhunda derin yaralar bırakacaklar. Büyüyünce zaten mecburen ayrılacaklar sizden. Bari çocukken götürün gittiğiniz yere, oranın nurundan ve feyzinden istifade etsinler. İki sokak öteye götürmekten aciz kalıp birkaç günlüğüne akrabaya bırakılan çocuğun ruhundaki boşluğa nüfuz eden şerir insanlar, onu bir vasıtayla, bir tıkla kilometrelerce uzağa götürmekten acze düşmeyeceklerdir.
Hz. Fatıma örneği dururken kimse dava aşkından da bahsetmesin lütfen. Eğer aşkla olsaydı, Hz. Fatıma Hüseyin'i de un öğütmeyi de bırakır İslam'ı anlatmaya çıkardı. Yanlışlarımızı Rabbim düzeltsin. Ayaklarımıza istikamet, zihnimize feraset, geleceğimize basiret bahşeylesin. Amin…