Sosyal yaşam içinde bazı zaman dilimleri farklı kavramları, farklı duyguları çağrıştırır. Bunlardan biri bayram günüdür. Bayram kelimesinin çok eskilerde kullandığına dair bir delil yoktur. Fakat İslamiyetten sonra bayram manasına gelen “iyd”kullanılmıştır. Bayram günlerinde herkes temiz ve iyi giyinir, çocuklara yeni elbiseler alınır, yoksullar, yetimler sevindirilir, dost akraba ziyaret edilir. Dargınlar barıştırılır. Ekseriya bayram namazlarından sonra kabristanlar ziyaret edilerek, Kur'anı kerim ve dualar okunur.
Peygamber Efendimiz Medine'ye hicret edince, Medinelerin cahiliye adetlerinden kalma bayramları kutladıklarını görünce; “Allahü teala sizlere onlardan daha hayırlı iki bayram (Ramazan ve Kurban bayramı) ihsan etti” diye buyurdu.
Bayram kavramı bazıları için çok farklıdır. Birbirine hasret kalanlar, uzak diyarlardan sadece selam gönderenler, haksızlığa uğrayıp zindanı mektebe çevirenler, bu insanların atmosferi farklıdır. Ahlaklı davranış sergileyip ödüllendirilmeyen hatta zulme maruz bırakılan bu insanların tablosuna bakılsın, bakılsın da utanılsın.
İnanıyorum ki zulümlerinde aşırı gidenler adaleti ve merhameti bir gün mumla arayacaklardır. Mumla arayacakları bu güzel hasleti bizler, her daim hayatımızın her aşamasında yansıtmalıyız. Öyle bir yansıtmalıyız ki fark edilsin, şaşılsın. Kimin örnekliği gibi? Efendimiz (S.A.V) gibi. Efendimiz bu konuda nasıl davranılması gerektiği noktasında kendi yaşantısından örnekler sergileyerek bizlere örnek olmuştur.
Nasıl?
Rivayetlere göre: Çölde yaşayan Araplardan bazıları Resülullah(S.A.V)'ın yanına geldiler; O'nun çocukları öpüp sevdiğini görünce: Siz çocukları öpüyor musunuz? dediler. Hz. Peygamber: Evet cevabını verince onlar: Ama biz vallahi çocukları öpmeyiz, dediler, bunun üzerine Peygamber Efendimiz: Allah sizin kalplerinizden merhameti söktüyse ben ne yapabilirim, buyurdu.
Yine bir gün kadının biri, beraberindeki iki çocuğuyla birlikte sevgili Peygamberimiz'in yanına geldi. Peygamber Efendimiz kadına üç hurma verdi. Kadın çocuklarına birer hurma verdi. Onlar hurmalarını yedikten sonra gözlerini annelerine diktiler. Bunun üzerine anne, kendi hurmalarını da ikiye bölerek onlara verdi. Resülullah Efendimiz :”iki çocuğuna olan merhameti yüzünden Allah da o kadına merhamet etti” diye buyurdular. Bizler bu anlamda geniş düşünerek bir daha düşünerek bütün kötü duygularımızdan sıyrılıp sadece Allah'a kul olup özgürlüğümüzün bayramını yaşamalıyız.
Kendi memleketinde bayramları yaşattırmayan kardeş olarak baktıklarımızın ya da farklı düşünce sahiplerinin adaleti gözetmelerini ümit ediyorum. Nasıl ki Kemal KILIÇDAROĞLU'nun hayat hikâyesi anlatıldığında o fakirlik, yalnızlık, çaresizlik, ya da o dağ, taş akan gözyaşı bize yabancı gelmeyip bizlerin gözlerini yaşartıp merhameti, adaleti çağrıştırıyorsa o gözyaşı sahibinin onun gibi düşünmeyip haksızlığa uğramış hayatını zindanlarda geçiren, ailesinden yuvasından uzak kalanları bir düşünüp ziyaret etmesi adalet için güzel bir adım olacaktır.
Bir eğitimci olarak, çocukların umuda sevgiye, babalarının dedelerinin hurmalarında gözü olabilir. Belki de o hurmaların farklı parçalara ayrılması gerekiyor. Unuttuğumuz küçük şeyler başkalarının mutluluğunu sağlayabilir, diyorum.
Selam ve dua ile…