İslam dünyası ile ilgili olumsuz yorumlar, birbirini izliyor. Bu olumsuz yorumların görünürde haklı nedenleri de var.
Türkiye, günlerdir ABD'nin yol açtığı dolar kriziyle boğuşuyor.
Suudi ve Birleşik Arap Emirlikleri, mezhep eksenli siyasetle bölünen Yemen'e bomba yağdırıyor.
Afganistan'da yarım asırlık savaş bir türlü son bulmuyor, her gün yeni katliamlara yol açıyor.
Suriye'nin Müslüman halkı israil'e bile sığınıyor.
Irak'ta istikrar uzakta görünüyor.
İran, sosyal olaylara konu oluyor.
Mısır'da on binlerce Müslüman zindanlarda tutuluyor. Türkiye'de de hâlâ 28 Şubat mağdurları içeride…
Libya'da geçmişin mamur günlerinden eser yok…
Doğu Türkistan'da gerçek anlamda “Çin zulmü” yaşanıyor.
Filistin'de israil, her gün alanını genişletiyor.
Manzaraya dışarıdan bakıldığında o olumsuz yorumlar, işte bunun için doğru yapılmış bir tasvirin doğru bir değerlendirmesi gibi geliyor.
Ama resim, bundan ibaret değildir.
Her şeyden önce durumun niteliği, görecelidir ve çoğu zaman kıyasla anlaşılır.
Konuya bu ölçüyle bakıldığında İslam dünyası, elli yıl öncesine göre, yüz yıl öncesine göre hatta iki yüzyıl öncesine göre çok daha iyi durumda.
İki yüz yıl önce dünya güçlerine karşı, Müslümanların Osmanlı diye hâlâ cephelerde savaşabilen bir devleti vardı. Bugün hangi İslam devleti, Osmanlı gibi dünya devleri ile yıllarca savaşabilir ki?
Buna diyecek söz yok. Ama İslam dünyası iki yüzyıl önce bir çöküş trendinde iken bugün yükseliş trendindendir.
O gün kendini savunabilse de çöküş sancılarını yaşıyordu, bugün kendini savunmaktan aciz görünse de yükseliş sancıları yaşıyor. O gün kendisi çaresizdi, bugün düşmanlarını çaresiz bırakıyor.
Yeterli mi? Değil.
Keşke İslam dünyasında birkaç ülke hiçbir dış müdahale olmadan bir araya gelebilse… Ortak bir barış gücü ve ortak bir fon oluşturabilse…
Türkiye, bu krize sürüklenirken İslam dünyasında krize giren ülkelere yardım edebilen bir ortak fonun olduğunu düşünelim.
Söz konusu fondan, hangi ülke ekonomik sorunla karşılaşırsa oraya para aktarıldığını, sonra bunun peyderpey tahsil edildiğini varsayalım.
İslam Kalkınma Bankası, böyle bir rolü hay hay üstlenebilir.
Ne var ki şimdilik dış güçlerin müdahalesi olmadan İslam dünyasının bir araya gelmesine asla izin verilmiyor. Dolayısıyla her krizimizde yapayalnız kalıyoruz.
Belki bayram ve Hac vesilesiyle en çok bu tür projeler gündeme gelmelidir. Eleştirmek kolay, proje üretmek zordur. İslam alemi, proje üretecektir.
Bu projeleri üretenler yerine dünyamızı mezar taşlarının boyuyla uğraşanlara bıraksak, mezarımızın taşını dikeceklerdir.
Şükür ki İslam alemi bu fikir sapmasını aşıyor ve yeniden umut veriyor. Bütün dünya güçlerine karşı ayağa kalkma sürecine girmenin onuruna kavuşuyor.
Umudunuzun hep sürmesi umuduyla Arefe ve Bayramınız mübarek olsun…