Çözüm Süreci; bu elbisenin rengi ne?

M. Müfit YARAY

Geçen hafta gündeme damga vuran iki tartışma konusu oldu. Birincisi siyasetten, ikincisi magazinden. Birincisi, Hükümet ile HDP'nin Dolmabahçe'de çözüm sürecinde “mutabakat” içeren ortak bir açıklama yapması ve bununla ilgili tartışmaydı. İkincisi ise sosyal medyada tıklama rekorları kıran tuhaf bir elbisenin rengi ile ilgili tartışma konusuydu. Her iki olayın ortak yönü ise, her kesin olaya bakış açısına göre şekillenen bir tablonun ortaya çıkmasıydı. Elbisenin rengi muğlaktı, bu nedenle kim nasıl görmek isterse öyle görüyordu. Kimine göre siyah mavi olan elbisenin rengi başkalarına göre beyaz ve sarıydı. İşin tuhafı her iki taraf da bu konuda kendilerinin haklı olduğunu son derece ısrarla savunuyorlardı. Başbakan Yardımcısı Yalçın Akdoğan ve BDP Milletvekili Sırrı Süreyya Önder tarafından açıklanan mutabakat metninin kritik noktası Abdullah Öcalan'ın Kandil yönetimine “Silah bırakmayı görüşmek üzere olağanüstü kongreyi toplayın” çağrısı oluşturmasına rağmen bunun  tam olarak ne zaman olacağı, nasıl olacağı, bunun karşılığında ne alındığı ve ne verildiği son derece muğlaktı. Hatta bırakın muğlaklığı bu metni hazırlayanlar metini daha çok muğlaklaştırmak için o kadar çalışmışlardı ki, beyaz ve siyah kadar birbirine zıt olan düşüncelerin sahipleri kendi düşüncelerinin metinde savunulduğunu rahatlıkla söyleyebiliyorlardı. Bir elbisenin rengi ya siyahtır ya da beyazdır. Ama görüyorsunuz aslında hiçte bu kadar kolay değilmiş. Milyonlarca insan siyah mavi derken bir o kadarı da beyaz sarı diyebiliyordu.

PKK çevrelerine göre bu anlaşma bir diplomasi dâhisi (!) olan “Serrok Apo”'nun tek başına TC devletine karşı kazandığı büyük bir diplomasi zaferiydi. Çünkü bu mutabakat metnine göre devlet ismi özerklik olmadan Kürtlere tam olarak bir özerklik vermeyi taahhüt etmişti. Varsın ismi özerklik olmasın da Demokratik Cumhuriyet olsun ne olur ki?

Öte yandan Hükümete yakın çevrelere göre “PKK'ye verilen bir hak filan yokmuş. Bu tamamıyla onların kendi kendine uydurdukları şeylermiş. Mutabakat metninin bir yerinde Kürt ibaresi veya özerklik kelimesi bile geçmeden nasıl böyle bir sonuç çıkarılabilirdi ki?”

Hükümet'e göre Türkiye tarihinin en önemli mutabakat metniydi, MHP'ye göre tam bir ihanet mutabakatıydı. Önder'e göre “silahlı mücadelenin yerini demokratik mücadelenin yer alması için tarihi bir beyandı” ama HDP Eşbaşkanı Selahattin Demirtaş'a göre bu çağrı hiçbir anlam ifade etmiyordu. Yapılan sadece Hükümeti kurtarma operasyonuydu. Çünkü iki yıl önce de silah bırakma çağrısı yapılmasına rağmen PKK ne silah bırakmıştı, ne de sınır dışına çıkmıştı. Demirtaş'a göre bunun sorumlusu da hükümetti. Çünkü ona göre  “Hükümet maalesef yürüttüğü politikayla barış konusunda zerre kadar umut vermiyor. Attığı adımlarla zerre kadar barışa yaklaşmıyor”du.

Zannedersem burada Demirtaş'a şöyle bir soru sormak mümkün: Mademki hükümet bu kadar ümitsiz vakıa, neden senin eş başkanı olduğun bir hareket hükümetle bu kadar senedir bu pazarlıkları sürdürüyor? Sonra neden 80 milyonun karşısına çıkıp o güvenmediğiniz Hükümet yetkilileriyle beraber “ Ortak Mutabakat Metnini” canlı yayında okuyorsunuz.

Erdoğan'a göre ise bu tavır tam anlamıyla  iki (yani üç) maymunları oynamak.

Demirtaş ve bir kısım HDP'liler bu tarihi mutabakatın içini boşaltmak için böyle bir yola başvuruyorlar.

Anlaşılan o ki bu mutabakat metni etrafında daha çok tartışmalar yapılacak. Ancak iki temel tuhaflıkla beraber.

Birincisi: Mutabakat metninin muğlaklığından dolayı tartışmayı yapanların büyük bir çoğunluğu, savundukları şeylerin hakikatini bilmeden sadece görmek istedikleri tablo üzerinden tartışmaya devam edecekler.

İkincisi; Bu memleketin esas sahipleri ve kurucu unsurları olan dindar halk yığınları hiç dikkate alınmadan ve görüşlerine başvurulmadan!

Ben şahsen bunun da kaçınılmaz tek bir sonucu olacağına inanıyorum. Hayal kırıklığı…

Çünkü yarın birileri elbisenin renginin (tablonun) kendilerinin gördüğünden farklı olduğunu anlayacak ve bunu bir türlü kabul etmek istemeyecektir.

Peki sizce bu elbisenin rengi ne?

İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.