Anlaşılan çözümsüzlük! sürecinin bu hali çok konuşulacağı benziyor. An itibariyle çözüm süreci kilitlenmiş durumda. Hükümet kapıyı açacak anahtarı kullanmamaya kararlı gözüküyor. Defalarca kullandığı anahtarın bu olmadığını anlamak istemiyor. Toplumun tüm katmanlarından gelen tavsiye ve önerilere kendini kapatmış durumda. Diğer taraftan HDP-PKK, kendisinin tek anahtar olduğunu ve yanlış olsa dahi kendisinden başka anahtarlara izin vermeyeceğini söylemektedir. Oluşan bu tabloya karşı Hükümet-Devlet ve HDP-PKK çözüm sürecinin eski rayında gideceğini söylemektedirler. Söylemden öteye geçmeyecek bu sözlerine kendileri de inanmamaktadırlar. Bunun en iyi delili ise söylem ve eylemlerin tam tersi olmasıdır.
HDP-PKK, bir taraftan çözüm sürecini sürdüreceğiz derken diğer taraftan şehirdeki elemanlarını silahlandırıyor ve tamamıyla çatışmaya yönelik bir hamle gerçekleştiriyor. Bunun yanında hükümet de bir taraftan “yola devam” derken aldığı istihbaratlar doğrultusunda bölgeye takviye birlikler ve bol miktarda TOMA’lar göndermektedir. Anlaşılan iki taraf da kafalarında çözüm sürecini bitirmişken “ilk ağız” olmak istemiyorlar. Bu nedenden dolayı da yarı açık olan çözüm süreci kapısı tamamıyla kilitlenmiş durumda.
Oluşan tablonun sonucunda tamamıyla halkın zararına olan bir “iç güvenlik paketiyle” karşı karşıya kaldık. Bu iç güvenlik paketi 90’lı yılları yeniden bize hatırlattı. O dönemde olan yetkilerin birçoğu geri gelmeye başladı. “Kişileri ve evleri arama” yine “kişi ve kurumları dinleme” yetkilerinin emniyet müdürlerine ve istihbarat amirlerine devredilmesi işin vahametini gösteriyor. Geçmişten tecrübeyle uzun vadede halka büyük zulümlere sebebiyet verecek bu paket tamamıyla yanlış bir yol haritasından ve samimiyetsiz temsilciler sonucu ortaya çıkmıştır. Evet, bu paketin sorumluları başta HDP-PKK’nın sokağa çağırma ve 6-7 olayları sonucu gerçekleşirken diğer tarafta hükümetin “çözüm sürecinde” yanlış politikaları sonucu oluşmuştur. Bu yanlış hamlelerin cezasını ve sıkıntısını helal rızık peşinde koşan halk çekiyor ve çekmeye devam ediyor. Bu iki denklem içerisinde özellikle bölge insanı büyük bir endişe içerisindedir. Peki, kilitlenen ve oluşan tablodan nasıl kurtulmak lazım ona bakalım.
Aslında birçok şey söylenilebilir. Ancak birkaç gün önce Hizbullah cemaati adına açıklama yapan İsa Bagasi’nin mesajlarına göz atmak gerekir.(internet sitelerinde mevcut) Kim ne derse desin bölgedeki Hizbullah Cemaati göz ardı edilemez. Bölgeye gelen akil insanlarda yazdıkları raporlarda bölgedeki Hizbullah cemaatinin göz ardı edilmeyeceğini rapor etmişlerdi. Bunun içinde bölgenin birçok sorununa ilaç olacak çözüm sürecinde Hizbullah Cemaati’nin varlığı dikkate alınması gerekir. Hizbullah yetkililerinden olan İsa Bagasi’nin “Hizbullah Cemaati bazı hesaplar doğrultusunda görmezden geliniyor” tezi ciddi olarak konuşulması gerekir. Hem Hükümet-Devlet hem de HDP-PKK, bu süreç içerisinde Hizbullah’ı işin içine çekmezlerse başarıya ulaşma yüzdeliği çok zayıftır. Kaldı ki devlet 30 yılı aşkın silahı elinden bırakmayan ve yüzlerce katliama sebebiyet veren bir PKK’yi muhatap alırken meşru müdafaa olarak PKK’yle çatışmak zorunda kalan ve on yılı aşkın bir zamandır silahları gömdüğünü söyleyen Hizbullah Cemaati’ni muhatap almamak öngörüsüzlüktür. Bununla birlikte PKK’nin dindar Kürtlerle büyük sorunlar yaşarken Hizbullah Cemaati tümüne sahiplik etmesi ve 6-7 Ekim olaylarında onlara sırt çıkması bu yapının çözüm sürecinde nasıl etkili bir rol oynayacağının en büyük göstergesidir.
Hükümet –Devlet çözüm sürecini sadece PKK’yle değil, PKK’yle sorunları olan guruplarla da sürdürmesi şarttır. PKK, dindar Kürtlerin Parti, STK, Grup, Tarikat ve Cemaatlerin tümüyle bir sorun yaşamaktadır. Son olaylarda tüm İslami guruplara bir saldırı söz konusuydu. Bütün bu guruplara sahiplik edeceğini açıklayan Hizbullah Cemaati’nin çözüm sürecine dâhil edilmesinden daha makul ve yerinde bir hamle olabilir mi? Netice itibariyle çözüm sürecinin kilitlenen kapısını açacak birkaç anahtardan biriside Hizbullah Cemaati’dir.