Tarihi çarşıları, Kazaz, Bedesten, Sipahi Pazarı ve Gümrük Hanı ile Urfa'nın Ucuzluk Pazarı'nda asırlardır en az üç dil konuşuluyor.
Esnafın çoğu hem Türkçe hem Kürtçe hem de Arapça biliyor.
Yöre tam anlamıyla bir kültür mozaiği.
Giyim-kuşam, kavim-kültür, dil-yaşam farklılıkları çatışmaya sebebiyet vermeksizin bir arada bulunuyor.
Bedesten pazarından alışveriş yapan bir Türk'e Türkçe, bir Kürt'e Kürtçe, bir Arap'a da Arapça konuşuyor esnaf.
Ticaret işi çözmüş.
Siyaset neden çözmesin?
Diğer bir ifade ile halk arasında hiçbir sorun yok.
Sorun, devlet ya da sistem denen mekanizmada.
Sanal korkular, gereksiz vehim veya kuruntularla halkın kendi arasında çözdüğü bir meseleyi devletin kırmızı çizgisi haline getirmek, herhalde karını-zararını dahi bilememektir.
Tüccar, para kazanmak için kendi ana dilinin yanında başka bir dil öğrenmeyi gerekli görüyor ve amacına da ulaşıyorsa devlete düşen bunu model olarak benimsemektir.
Kamusal alan martavalının arkasına saklanmadan çatışma üreten tabulardan vazgeçerek, kısaca malumu ilam ederek. Anadilde eğitimi bir hak olarak görerek.
Ülkesinde yaşayan milyonlarca farklı kavim mensubu insanın talep etmesini dahi beklemeden.
Haklar meselesinde Doğu'nun Batı'dan farkını ortaya koyarak…
Çünkü Batı'da bir şeyin hak olarak ele alınabilmesi için talebin olması gerekir.
Doğulu yani İslami bakışa göre ise bütün hakların kaynağı Hak Teala olduğu için insanların talep etmeleri beklenmeden bu haklar verilir ve kanuni güvenceler altına alınır.
“Nasıl olacak?” sorusu ise şu aşamada son derece gereksizdir, zira o husus teknik bir mesele olup teknokratları ilgilendirmektedir.
Bizim talebimiz ise Hak Teala'nın verdiği bir hakkın gasp edilmesi karşısında ortaya konacak siyasi iradedir.
İnsanlar bu haklarını kullanmak ister veya istemez kendi bilecekleri bir iştir.
Söz gelimi “seyahat özgürlüğü” mevcut anayasal bir haktır.
Bu, herkesin sürekli seyahat halinde olmasını elbette gerektirmez.
Ama dilediği zaman bu hakkını kullanabilmeli.
Bu hakkın kullanılabilmesi için devlet veya sistemler; oto yollar, demir yolları, hava yolları, deniz yolları gibi meselenin sonrasına ait alternatif veya imkanlar hazırlamışlardır.
Yani siyasi irade hak kısmını tanımlamış, teknokratlar ise alternatifleri sunmuşlardır.
Burda da aynısını yapmak pekala mümkündür.
Ya bir yol bulmalı ya bir yol açmalı
Ayda en az üç günüm, seçim bölgem Urfa'da geçer.
Sadece seçim zamanlarında değil, bunun dışında da gelip hal-hatır soracağımıza ve sorunları tespit edip bunları dile getireceğimize dair halkımıza söz vermiştik.
Hamdolsun bu sözümüzün gereğini yerine getiriyor ve getirmeye de devam edeceğiz inşaallah.
İnsanlar aynen seçim çalışmaları yapar gibi halkın arasında görünce sizi taktir etmeleri bir yana, en muhalifi dahi ilgi gösteriyor ve diyalog kurmak istiyor.
Akçakale ilçesindeki ziyaretler kapsamında Esnaf ve Sanatkarlar Odası'nı da ziyaret ettik.
Bizi güleryüzü ve tatlı sohbeti ile karşılayan değerli başkan, Ömer Ay, özelde Akçakale-Urfa, genelde ise bütün Türkiye'nin sorunu haline gelen bir meseleye önemle ve ısrarla temas etti.
“Çok büyük umutlarla uluslararası standartlara kavuşturularak hizmete açılan Akçakale sınır kapısı Suriye olaylarının patlak vermesi üzerine çok kısa bir süre sonra kapandı.
Bu gelişme üzerine Akçakale'de sayıları üç bini bulan kamyoncu esnafı adeta derin bir yara aldı.
Ama hayata tutunmak, rızıklarını temin etmek için Habur'a yöneldiler.
Çözüm sürecinin sona ermesi ve çatışmalı sürecin başlaması ile Habur da kapandı.
İşte yaralı olan esnafımızı ölümün eşiğine getiren de bu oldu.
Yüz bin nüfusa sahip Akçakale'ye yüz bin de Suriyeli muhacir gelince tam anlamıyla bir tıkanma yaşandı, yaşanıyor.
Halk ve esnaf, sağduyusunun sınırlarını zorlayarak sabretmeye ve sorunun bir parçası haline gelmemeye özen gösteriyor ama nereye kadar?”
Akçakale halkı bu erdemli ve sağduyulu duruşundan dolayı tebrik edilmeyi gerçekten hak ediyor.
Fakat değerli başkan gibi biz de soruyoruz.
Nereye kadar?
Ara başlıktaki ifadenin Konfüçyüs'e veya Cakartalı bir komutana ait olduğu ifade edilir.
Hükümet de tam olarak bunu yapmalı.
Bu tıkanmışlık karşısında “Ya bir yol bulmalı veya bir yol açmalı.”
Madem iki kapı kapandı.
O halde İran'la girilen gecikmiş ama olumlu ilişkiler kapsamında ticari hedeflerini kısa vadede 30 milyar dolara, orta vadede ise 50 milyar dolara çıkarmayı hedef edinmeli.
Hükümet bu ciddi ekonomik krizin arkasındaki sosyolojiyi görmeli.
Bunun için başta Akçakaleli kamyoncu esnafı olmak üzere ülke genelindeki nakliyeciler için İran kapısını aktifleştirmeli ve sosyal travmalara dönüşmeden bu sorunu acilen çözmelidir.
Bu konuda dile gelmesi kuvvetle muhtemel kifayetsiz suçlamalar karşısında HÜDA PAR gibi dik durarak, hiçbir kınayıcının kınamasından korkmayarak cesur adımlar atmalıdır.
Çünkü ekmeğin partisi de mezhebi de ideolojisi de yoktur!