Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Kuala Lumpur Zirvesi'ne katılmak üzere gittiği Malezya ziyaretini takip eden basın mensuplarının sorularını yanıtladı. Erdoğan gündeme dair önemli değerlendirmelerde bulundu.
Kuala Lumpur Zirvesi hakkında Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Türkiye, Malezya, Katar ve İran Devlet ve Hükümet Başkanları ile pek çok ülkeden üst düzey temsilcinin katıldığı zirvede İslam dünyasının karşı karşıya bulunduğu sorunları ele alma fırsatını bulduk. Zirveye, Endonezya ve Pakistan’ın da gelmesi planlanmıştı ama maalesef katılamadılar. Dolayısıyla zirveyi 4 ülke lideri olarak gerçekleştirmiş olduk. Kalkınma, araştırma geliştirme, bilim ve teknoloji, girişimcilik ve savunma sanayii konularını özellikle masaya yatırdık. Bundan sonra inşallah bunun devamı da gelecek. Tabi bu vesileyle bir muhasebe de yaptık ve yapıyoruz. İlim, irfan, kültür, sanat ve refahın sembolü olan İslam dünyası bugün neden bu halde? Bu sorunu aşmak için neler yapmalıyız? Bu soruları samimi bir şekilde sormamız ve cevaplandırmamız gerekiyor. İslam ülkelerinin her alanda büyük potansiyeli var fakat iç çatışmalar, savaşlar, cehalet, kötü yönetim, ekonomik geri kalmışlık ve dış müdahaleler nedeniyle bu potansiyeli hayata geçiremiyoruz. İslam ülkelerinin geri kalması kimsenin faydasına değildir. Fakat İslam ülkelerinin de kendilerine çeki düzen vermesi gerekiyor." dedi.
"Dört ülke birbirleriyle yoğunluklu bir çalışmayı sürdürecekler"
"Zirve marjında bir dizi görüşme de gerçekleştirdik. Malezya Başbakanı Sayın Mahathir Muhammed, İran Cumhurbaşkanı Sayın Ruhani ve Katar Emiri Sayın Temim ile ikili ilişkilerimizi ve bölgesel konuları ele aldık." diyen Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Meselelerimizi çözmek için aramızdaki diyalog ve iş birliğini artırmaya bundan sonra da yine aynı şekilde devam edeceğiz. Bütün bunlarla birlikte ardından dörtlü bir zirvemiz oldu. Bu dörtlü zirveyi de Sayın Mahathir Muhammed, Sayın Şeyh Temim, Sayın Ruhani ve şahsım olmak üzere gerçekleştirdik. Burada kendimize bazı hedefler belirledik ve bu hedefler üzerinde de bundan sonraki süreçte belirleyeceğimiz arkadaşlarımızla çalışmaları sürdüreceğiz. Kurum ve kuruluşlar da aynı şekilde bu çalışmaları sürdürecek. Böylece bana göre bu zirvenin anlamı, gücü, potansiyeli bundan sonra çok daha farklı bir halde inşallah devam etmiş olacak. Bu sadece zirve ile kalan bir süreç değil, zirveden sonra da devam eden bir süreç olacak inşallah. Tabi bu bizim için şu bakımdan anlamlı; en azından bu dört ülke artık birbirleriyle yoğunluklu bir çalışmayı sürdürecekler. Bilim, sanat, savunma sanayii, ekonomi, ticaret, kültür; bütün bu alanları kapsayacak şekilde bu çalışmalarımızı inşallah sürdüreceğiz. Hepimiz notlarımızı aldık. Bu konu ile ilgili olarak bundan sonraki süreçte de hepimiz ev sahipliği yaparak inşallah süreci devam ettireceğiz." ifadelerini kullandı.
"Suudi Arabistan ile Abu Dabi yönetiminin bu tavırları tabi ilk değil"
Erdoğan, Kuala Lumpur Zirvesi’ne Suudi rejiminin baskısıyla Pakistan ve Endonezya’nın katılmamasını ise şu sözlerle değerlendirdi:
"Suudi Arabistan ile Abu Dabi yönetiminin bu tür tavırları tabi ilk değil. Ne yazık ki Suudi Arabistan’ın Pakistan üzerinde baskı kurduğunu görüyoruz. Şimdi Pakistan’a Merkez Bankası ile alakalı daha önce vermiş oldukları sözler var. Ama hepsinden öte bir de 4 milyon Pakistanlı Suudi Arabistan’da çalışıyor. "Bunları geri göndeririz, yerine Bangladeşlileri alırız." vesaire diyorlar. Öbür taraftan Merkez Bankası ile bağlantılı olan konuları aynı şekilde 'Biz paramızı geri çekeriz.' vesaire gibi tehditlerle, ekonomik olarak ciddi sıkıntılar içerisinde olan Pakistan, bu noktada daha farklı bir tavrın içerisine girmek durumunda kaldı. Endonezya da aslında önce devlet başkan yardımcısını gönderecekti, sonra onu da göndermedi. Yani Allah’a hamd olsun bizim kapıyı pek çalamıyorlar. Mesele duruş meselesi. Duruş oldu mu Allah’ın da lütfuyla kapılar açılıyor. Benzer şeyler bunlar. Biliyorsunuz Somali’ye bunların zerre kadar destekleri olmadı. Ama Somali sıkıntılı olduğu halde tavrını koydu. Abu Dabi yönetimi orada bir şeyler yapacaktı. Sonra vazgeçtiler veyahut da vazgeçirildiler, yapamadılar. Zaten orada çok enteresandır, bu büyük denilenlerin hiçbirisinin neredeyse büyükelçiliği yok. Yani havalimanının yanına karavan gibi bir şeyler yapmışlar, onun içine büyükelçilik diyorlar. Bizim dünyada en büyük büyükelçiliğimiz Somali’de. Yaklaşık 80 bin metrekarelik bir yer. Devasa bir alan. Proje olarak da güzel projelerimiz var orada. Şu anda Somali’ye askeri eğitim veriyoruz ama şimdi artık eğitimlerini orada sürdürüyorlar. Sağlık hizmetleriydi, eğitimdi vesaire… Türkiye’de de ciddi sayıda Somalili öğrenci var. Şu anda tıp ve başka alanlarda eğitim öğretim gören Somalili gençler var. Bu bağları geliştireceğiz. İnşallah bu yapılanmayla yeni atmakta olduğumuz adımlarla bazı yerlerde inşallah ana arter durumuna gelebiliriz."
"Hafter meşru bir siyasetçi değil, adam gayrimeşru"
Kuala Lumpur Zirvesi’nde liderlerle Libya ve Suriye meselesine ilişkin atılabilecek ortak adımlar ve iş birliği imkanlarını da konuştuklarını söyleyen Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Bu konuyu aramızda ele aldık. Bu dörtlü ekip bundan sonraki süreçte bu işi sahiplenir, kararlı bir şekilde tutarsa somut neticeler alınabilir. Örneğin; Libya ve Suriye şu anda önümüzde. Libya’da biz şu anda nasıl bir rol üstleniyorsak, Suriye’de nasıl bir rol üstlendiysek bundan sonraki süreçte de buna benzer rolleri birlikte üstlenmenin kararlılığını ortaya koyacağız. Yani nemelazımcılığın olmadığı, 'bana dokunmayan yılan bin yaşasıncılığın' olmadığı bir süreci devam ettireceğiz. Koalisyon güçleri adı altında Irak’a girdiler mi? Girdiler… Suriye’ye girdiler mi? Girdiler… Yani 'Bizim ne işimiz var orada?' diyorlar mı? Demiyorlar… Aynı şekilde Libya’da Mısır’ın ne işi var? Libya’da Abu Dabi yönetiminin ne işi var? Gelip oraya girdiler mi? Girdiler… Ve biliyorsunuz Hafter meşru bir siyasetçi değil, adam gayrimeşru. Ona meşruiyet kazandırmanın gayreti içinde olanlar var. Serrac ise meşru bir lider, meşru bir temsilci. Onu ise yok farz etmenin gayreti içerisine giriyorlar. Peki bunun içinde kimler var? Mısır var, Abu Dabi var, Fransa var, hatta İtalya var. Şimdi maalesef Rusya’nın da kendisi görünmese de bakıyorsunuz oluşturduğu bir şirket var. Biliyorsunuz Amerika’nın buna benzer şirketleri çoktur. Mesela Afganistan’da eski askerlerin oluşturduğu şirketler söz konusu. Onlara belli yüksek ücretler veriyorlar ve onlar da geliyor, Afganistan’da savaşı gayrimeşru olarak yürütüyorlar." şeklinde konuştu.
"Wagner denilen kuruluş Hafter’in paralı askerleri olarak görev yapıyor"
Erdoğan, sözlerine şöyle devam etti:
Libya’da, Wagner denilen kuruluş vasıtasıyla bunlar adeta Hafter’in paralı askerleri olarak onun yanında görev yapıyorlar. Parasını kimler veriyor malum. Böyle bir durum söz konusu ve bütün bunlar karşısında tabi ki bizim seyirci kalmamız doğru değil. Biz de elimizden geleni şu ana kadar yaptık ve yapmaya da devam edeceğiz. Geçenlerde bir toplantıdaydık. Libyalı bir akademisyen yanıma geldi. Baktım adam hem dua hem de teşekkür ediyor. 'Bizi orada yalnız bırakmadınız, bizi orada sahiplendiniz. Eğer bizi yalnız bıraksaydınız, işte burada şu anda özellikle Fransızlar, bir yanında Mısır, öbür tarafta Birleşik Arap Emirlikleri ciddi manada bize sıkıntı vereceklerdi.' dedi. Biz de hamd ettik; demek ki her ne kadar Türkiye’nin içinde ana muhalefet bu işlere karşı çok farklı bir görünüm sergiliyorsa da bu işin kadir kıymetini bilen de var.
"Tam manasıyla haklarımıza tecavüz"
ABD Senatosu'nun Türkiye'ye yönelik aldığı yaptırım kararları ve Dışişleri Bakanlığının 'Gerekli tedbirleri alırız.' Sözleri hakkında ise Erdoğan, "Dışişleri Bakanlığımızın yapmış olduğu açıklama bizim açıklamamızdır. S400 olsun, F35’lerle ilgili adımlar olsun, bunlar bitmiş işler. Biz bu işi bitirmişiz. Bunu kaç kere söyledik. Şimdi bir de utanmadan sıkılmadan Türk Akımı ile ilgili 'Buna yaptırım uygularız.' diyorlar. Bu, tam manasıyla haklarımıza tecavüzdür. Bütün bunlara karşı tabi ki bizim de yaptırımlarımız olacaktır. Yani biz eli kolu bağlı duracak bir millet değiliz. Hep söylüyorum "Biz kabile devleti değiliz." Burası Türkiye… Tarihiyle, her şeyiyle bizim bir farklılığımız var. Dolayısıyla da bu konu ile ilgili biz de kendi yaptırımlarımızı kesinlikle uygulamaya sokarız. Şu anda ABD Kongresi’nde azille ilgili konular olabilir. Bizim de kendimize has, iç siyasette, dış siyasette uğraştığımız birçok konularımız var. İşte Cenevre’den çıktık, 11,5 saat yolculukla Malezya’ya geldik. İşte durmuyoruz, biz de bir şeyler yapıyoruz. Yapmaya da devam edeceğiz. Bu dörtlü zirveye gelen liderler, bunlarla ilgili konuları da konuştular. Çünkü hepsinin bu noktalarda belli bir derdi var. Bizim de derdimiz var ama inşallah buna karşın bizim de kendi uygulamaya koyabileceğimiz alternatif çözüm yollarımız var." dedi.
"2020 sıçrama yılı olacak"
Ekonomiye dair 2020 yılı için durum değerlendirmesinde bulunan Erdoğan, faiz ve enflasyon hakkında "2020 içinde inşallah tek haneliye gidiyoruz. Tek haneliye gidiş zaten olumlu gelişmelerin alametidir. Türkiye şu anda zaten faiz ve enflasyondaki gelişmeleri ile bu toparlanmaların neticelerini almaya başladı. Faiz bu şekilde düşünce şu anda yatırımlar da artmaya başladı. Gerek kamu bankaları gerekse özel bankalar kredi musluklarını girişimciye açıyorlar, açmaya devam ediyorlar. İnşallah 2020 yatırımlarda da Türkiye’nin sıçrama yılı olacak. Bundan eminim. Tüm bunlarla beraber şunu da göreceğiz; uluslararası girişimciler, yatırımcılar inşallah ülkemize yeniden gelmeye başlayacaklar. Bu yatırımlarla beraber Türkiye’nin yeniden yatırımın arttığı dönemleri yakalayacağına inanıyorum. Bu konuda hiç endişem yok. Şu anda zaten ekonomideki gelişmeleri gayet emin, gayet güzel bir şekilde takip ediyoruz. Elhamdülillah sıkıntılar büyük oranda aşılmış vaziyette. Şu anda asgari ücretle ilgili çalışmalar da süratle bitirilecek. Onlar da bitirildikten sonra zaten 2020 çok daha parlak bir yıl olacak. Bundan hiç endişe etmeyin. Biz bunların çoğunu aştık. Faiz tek haneye geldiğinde enflasyonun da tek haneli olduğunu göreceğiz. Zaten enflasyon tek haneyi yakaladı ama şimdi biz yıl olarak da tek haneli olduğunu inşallah göreceğiz. Şu anda politika faizi olarak yüzde 12’yi gördük. Bu tabi çok ciddi manada Merkez Bankası’nın kararlılığını gösterdi ve bu kararlılıkla şu an itibarıyla çok ciddi oranlarda faizi düşürdüler. 2020’de de bunun aynı kararlılıkla devam ettiğini inşallah göreceğiz." ifadelerini kullandı.
"Geldikleri noktayı görelim inşallah jestimizi yaparız"
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, asgari ücret görüşmelerine ilişkin ise "İnşallah jestimizi yaparız da burada yapmayalım daha. Şu anda Aile, Çalışma ve Sosyal Hizmetler Bakanımız, yaptıkları çalışmaları döner dönmez bize bir getirsinler. Bakalım son geldikleri nokta nedir, onu da bir kendilerinden görelim. İnşallah, tarafları memnun edecek bir adımı atarız." diye belirtti.
Yerli otomobil için tarih 27 Aralık
Erdoğan, yerli otomobil ve TOKİ konutlarının yapımı konusunda ise şu değerlendirmelerde bulundu:
"TOKİ ile 100 bin konutun adımını attık. E-devletten 128 bin, bankadan 150 bin bin civarında müracaat oldu. Bu rakamlar bu konuda halkımızın ne kadar yüksek bir beklentisi olduğunu, TOKİ’ye ne kadar güvendiğini gösteriyor. Şimdi bunu yaptığımızda ortaya bir şey çıkacak. Konut sektörü birçok sektörü hareketlendiriyor. En az 250 kalem. Burada bir hareketlenme meydana gelecek. Bunun yanında özel sektör noktasında inşallah müteahhit firmalarımızın da bir hareketliliği olmaya başlayacak. Yani bu bizim için önem arz ediyor ve her yıl asgari 100 bini planlıyoruz ama bu 100 binin üzerine de çıkabilir. Mesela şu anda Çevre ve Şehircilik Bakanlığımız 'Biz bunu 200 bine çıkaralım.' dedi. 'Önce 100 bini şöyle bir oturtalım, 100 bini süratle sahiplerine zamanında teslim edelim. Ondan sonraki süreci ayrıca değerlendirme durumuna geliriz.' dedim. Türkiye’nin Otomobili sorusuna gelince, ön gösterimi 27 Aralık Cuma günü Gebze’de düşünüyoruz. Hayırlısı bakalım."
İLKHA