Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Fikir özgürlüğü bahanesi altında Müslümanların kutsallarına yönelik alçakça saldırılar düzenleniyor. İslam düşmanlığı ile mücadele etmek, hem inancımızın hem de yurt dışındaki vatandaşlarımıza karşı sorumluluğumuzun bir gereğidir." dedi.
Büyükelçilerin bu sene mevcut görevlerinin yanında son asrın en büyük sağlık krizi olan Coronavirus salgını ile de mücadele etmek zorunda kaldıklarını hatırlatan Cumhurbaşkanı Erdoğan şöyle konuştu:
Şimdiye kadar 1 milyon 300 bin insanın hayatına mal olan bu salgın, dünya genelinde üstü örtülen birçok çarpıklığın gün yüzüne çıkmasını da sağladı. Sadece maddi zenginliğin sosyal adalet ve refahı temine yetmediği salgın döneminde çok acı bir şekilde tecrübe edildi. Ekonomik bakımdan çok güçlü ülkelerin sağlık altyapıları ve sosyal güvenlik sistemlerinin ne kadar zayıf olduğunu bu süreçte görmüş olduk. Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi'nin getirdiği avantajları en verimli şekilde kullanarak zaman, enerji ve kaynak israfına fırsat vermeden süreci yönettik.
Mücadelenin henüz bitmediğini, hastalığın bir süre daha hayatı etkileyeceğinin anlaşıldığını söyleyen Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Bilhassa son haftalarda tüm dünyada vaka, hasta ve vefat sayılarının tekrar ürkütücü boyutlara ulaştığını görüyoruz. Türkiye olarak 8 aydır olduğu gibi bu dönemi de yine kendi önceliklerimiz, kendi özgün politikalarımız çerçevesinde yönetmeye çalışıyoruz. Karamsarlığa kapılmadan, rehavete de düşmeden dengeli, uygulanabilir, 83 milyonun tüm fertlerinin menfaatini düşünen bir anlayışla hareket ediyoruz. Millet devlet dayanışmasıyla 'tamam' diye sloganlaştırdığımız temizlik, maske, mesafe kurallarına riayet ederek inşallah bu sıkıntılı sürecin de üstesinden geleceğimize inanıyorum." dedi.
"Tehdit, şantaj dilinin fayda sağlamayacağı anlaşılmalı"
Cumhurbaşkanı Erdoğan, Türkiye'nin Suriye'deki harekatlarla sadece DAİŞ ve PKK/YPG'lileri sınırlarından uzaklaştırmakla kalmadığını, aynı zamanda Türkiye'ye sığınan 411 bin Suriyelinin de memleketlerine geri dönüşünü temin ettiğini belirterek, şunları kaydetti:
İdlib'deki mevcudiyetimizle yeni bir insani trajedinin ve büyük bir göç dalgasının önüne geçtik. 4,5 milyon mülteciyi ülkemizde barındırıyoruz. Bir o kadarının da Suriye'de bakımını yapıyoruz. Dünyada bunun benzerini yapan bir başka ülke yok. Sadece Türkiye bunu yapıyor. Dünyada fakir fukara, garip gurebanın yanında olduklarını söyleyenlerin hiçbirisinin attığı böyle bir adım yok. Kapitalist ekonominin temsilcileri olanların, parası pulu çok olanların, bunların hiçbirinin bu tür attığı bir adım yok ama Türkiye, insani ve vicdani olarak bu adımı atmıştır, atmaya da devam ediyor. Sahadaki varlığımıza ilaveten Suriye'nin toprak bütünlüğü ve siyasi birliği temelinde bir siyasi çözüm için ayrıca çabalarımızı sürdürüyoruz.
Türkiye'nin, Irak'ta gerçekleştirdiği operasyonlarla terör örgütünün belini orada da kırdığını ifade eden Cumhurbaşkanı Erdoğan, şöyle devam etti:
Libya'da meşru hükümetin çağrısı üzerine sağladığımız destek hem ülkenin iç savaşa sürüklenmesine hem de Trablus'un düşmesine engel oldu. Bugün Libya'da siyasi çözüm umutları yeniden yeşermişse, bunda Türkiye'nin zamanında yaptığı müdahalenin çok ciddi katkısı bulunuyor. Eğitimden askeri iş birliğine, enerjiden sağlığa, ekonomiden ticarete kadar her alanda Libya halkının yanında olmaya devam edeceğiz. Doğu Akdeniz'deki her türlü gelişmenin yükünü taşıyan ülkemizin, doğal kaynaklar söz konusu olduğunda yok sayılmasına elbette rıza gösteremezdik. Yunanistan ve Güney Kıbrıs Rum yönetiminin provakasyonlarına rağmen Doğu Akdeniz meselesinde daima sabırlı ve soğukkanlı davrandık. Bu meselede haklı olmanın ülkemize sağladığı özgüvenle hareket ediyor, müzakere masasından asla kaçmıyoruz. Avrupa Birliği'nin Türkiye'yi kendisinden uzaklaştıran stratejik körlükten bir an önce kurtulmasını ümit ediyoruz. Tehdit, şantaj dilinin hiçbir fayda sağlamayacağı artık anlaşılmalıdır. Doğu Akdeniz'e kıyıdaş tüm bölge ülkelerinin ve Kıbrıs Türklerinin de yer alacağı konferans önerimiz, sorunu diyalogla çözme irademizin tezahürüdür.
"Doğu Akdeniz'deki araştırma faaliyetlerinden de yakında müjdeli haberler alacağımıza inanıyorum"
Cumhurbaşkanı Erdoğan, Karadeniz'de keşfedilen 405 milyar metreküplük doğal gaz rezervinin bu doğrultudaki iradelerini daha da kuvvetlendirdiğini belirterek, "Doğu Akdeniz'deki araştırma faaliyetlerinden de yakında müjdeli haberler alacağımıza inanıyorum. Türkiye sadece kendi çıkarlarını korumak için değil, dost ve kardeşlerinin hukukunu savunmak için de güçlü olmak zorundadır. Her zaman ifade ettiğim gibi, biz 780 bin kilometrekareden çok daha büyük bir ülkeyiz." dedi.
Topkapı Sarayı'nın Bab-ı Hümayun kapısının yanı başında "Bütün mazlumlar ona sığınır" yazdığına dikkati çeken Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Biz böyle bir devletiz. İspanya'daki Yahudiler'den Sovyetler'deki muhaliflere, Kafkasya ve Balkanlar'daki masumlardan Afrika'daki gariplere kadar herkes başı dara düştüğünde ilk ülkemize sığınmıştır. Biz böyle bir ülkeyiz. Türkiye istese de Balkanlar'dan Türkistan'a, Afrika'dan Orta Doğu'ya uzanan gönül coğrafyasındaki kardeşlerinin sorumluluğundan kaçamaz. Türkiye istese de Filistin'e, Somali'ye, Yemen'e, Bosna'ya, Afganistan'a, Pakistan'a, Arakan'a sırtını dönemez." değerlendirmesinde bulundu.
Azerbaycan topraklarının işgal edilmesine sessiz kalmalarının mümkün olmadığını ve sessiz kalmadıklarını vurgulayan Cumhurbaşkanı Erdoğan, "İşte biz şu anda Afganistan'dayız, şu anda Azerbaycan'dayız. Niye? Bunlar kardeşlerimiz, soydaşlarımız. Ermenistan'ın 28 yıllık zulmü karşısında Minsk Üçlüsü ne yazık ki bizim Azeri kardeşlerimize orada, Azeri Türklerin ifadesi ile 'kaçkın yaşattı'. Toprakları işgal altında olduğu için onlar merkeze gelmek zorunda kaldı. 28 yıl süren bu acımasız işgale Minsk Üçlüsü çözüm üretmedi. Hep oyalamaca, hep oyalamaca. Bunu kendileriyle konuştuğumuzda da bize hiçbir zaman bir çözüm üretmediler. Çünkü çözüm üretmek gibi bir dertleri de yoktu. Şimdi Azeri kardeşlerimiz kendi göbeklerini kendileri kesti." ifadelerini kullandı.
Şuşa'nın işgalden kurtarılmasına ilişkin değerlendirmelerde bulunan Cumhurbaşkanı Erdoğan, Azerbaycan Cumhurbaşkanı İlham Aliyev'in Şuşa'nın düşüşünden sonra yaptığı açıklamaları, ekrandan gözleri yaşlı izlediklerini söyledi.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Tek millet olmanın aşkı budur da onun için. Dün Şuşa'nın işgalden kurtarılmasıyla beraber sevincimiz ve umutlarımız daha da artmıştır. Merhum Mehmet Emin Resulzade'nin dediği gibi 'Bir kere yükselen bayrak bir daha inmez, inmeyecektir'. Dağlık Karabağ'daki işgal bitene kadar da mücadele bayrağı inşallah inmeyecektir. Bu vesileyle bir kez daha İlham Aliyev başta olmak üzere tüm Azerbaycanlı kardeşlerimi tebrik ediyor, şehitlerimizi rahmetle anıyorum." diye konuştu.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, kısa sürede, başta Kelbecer ve Laçın olmak üzere işgal altındaki yerlerin de sahiplerine teslim edileceğini bildirdi.
"İslam düşmanlığı, devlet başkanı seviyesinde teşvik ediliyor"
Aynı şekilde Filistin halkını da tüm baskılara, şiddete ve işgale karşı verdiği onurlu mücadelede yalnız bırakmayacaklarını vurgulayan Cumhurbaşkanı Erdoğan, sözlerine şöyle devam etti:
Öte yandan İslam düşmanlığı ve yabancı karşıtlığının, yurt dışında yaşayan milyonlarca insanımızı hedef alan varoluşsal bir tehdide döndüğünü görüyoruz. Hemen her gün Türklere ve Müslümanlara ait bir camiye, mescide, okula veya iş yerine yapılan tacizin haberini alıyoruz. İslam düşmanlığı, devlet başkanı seviyesinde teşvik ediliyor, destekleniyor. Fikir özgürlüğü bahanesi altında Müslümanların kutsallarına yönelik alçakça saldırılar düzenleniyor. İslam düşmanlığı ile mücadele etmek, hem inancımızın hem de yurt dışındaki vatandaşlarımıza karşı sorumluluğumuzun bir gereğidir.
"Kırk yılda 50 bin vatandaşını teröre kurban vermiş DEAŞ ile göğüs göğse çarpışan tek ülke olarak, elbette masumlara yönelik şiddeti tasvip etmiyoruz. Ancak Türkiye'nin sınır dışı ettiği yabancı terörist savaşçıların, Batılı ülkelerde elini kolunu sallayarak eylem yapmalarını da anlayamıyoruz." diyen Erdoğan, "PKK terörü tarafından şehit edilen onlarca öğretmen için en ufak üzüntü beyan etmeyenlerin, YPG'nin ele başlarını kırmızı halılarda, saraylarda ağırlayanların bizim tavrımızı sorgulamasının hiçbir kıymeti harbiyesi yoktur." değerlendirmesinde bulundu.
Özellikle konsolosluk hizmetlerinde, tarihi nitelikte adımlar attıklarına işaret eden Cumhurbaşkanı Erdoğan, işlem sürelerini önemli ölçüde kısaltarak vatandaşların yükünü hafiflettiklerini ifade etti. Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Hepsinden öte, inşallah önümüzdeki yıl sonu veya 2022 başı gibi New York'taki daimi konsolosluk, başkonsolosluk binamızı bitirmiş olacağız. Oradaki dev hizmet binamızla bu hizmetlerimizi çok daha etkin, çok daha farklı bir şekilde inşallah sürdüreceğiz." şeklinde konuştu.
"Dışişleri Bakanlığının yeni hizmet binasının projesi tamamlandı"
Cumhurbaşkanı Erdoğan, New York Türk Evi'nin inşaatının, bu yaz yüzde 90 seviyesinde tamamlanacağını belirtti.
Dışişleri Bakanlığının yeni hizmet binasının projesinin de tamamlandığını ve inşaata başlamaya hazır hale getirildiğini aktaran Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Bakanlığımızın uygulamalarına uzaktan erişimi, taşınabilir internet altyapısının iyileştirilmesini, vatandaşlarımızın kullanımı için yapay zeka ile çalışan iletişim imkanlarından yararlanılmasını destekliyoruz." diye konuştu.
Siber saldırılara karşı her anlamda teyakkuzda olmanın ve bu konuda önleyici çalışmalar yapmanın önemini vurgulayan Cumhurbaşkanı Erdoğan, sözlerini şöyle sürdürdü:
"TÜBİTAK ile ilk milli Kripto ve Belge Yönetim Sistemi'nin uygulamaya konması, bu bakımdan kritik bir adımdır. Cumhuriyetimizin kuruluşunun 100'üncü yıl dönümü olan 2023'te, aynı zamanda ülkemizin en köklü kurumlarından biri olan Dışişleri Bakanlığının da 500'üncü kuruluş yıl dönümünü kutlayacağız. 2023 hedeflerimiz ile 2053 ve 2071 vizyonumuzun gerçeğe dönüşmesinde mesleki birikimleriniz ile sizlerin yapacağı katkılar büyük önem taşıyor. Ülkemiz artık geçmişin korkuları, eski dönemin alışkanlıklarıyla geleceğini inşa edemez. Siyasetin, ekonominin, iletişimin, insan ilişkilerinin kökten değiştiği bir iklimde devlet bürokrasinin de değişmesi kaçınılmazdır. Siyasette olduğu gibi bürokraside de herkesten iş odaklı, çözüm odaklı, hepsinden önemlisi insan odaklı bir tavır bekliyoruz."