Mısır’da Ortaçağ Avrupa’sının engizisyon ruhu hortluyor. Avrupa, asırlarca engizisyon mahkemelerinin estirdiği terör karşısında tir tir titremişti. Kilisenin doğmalarına karşı en ufak bir itiraz yükseltenlerin hayati güvencesi tehlikeye düşerdi. Tanrı adına hüküm verme salahiyetini kendinde gören kilise babaları, bilim ve ilerlemenin önünde de en büyük engeli oluşturmuşlardı. Birçok bilim adamı takibata uğramış, bazıları da hayatlarından olmuştu. İspanya’da engizisyon on binlerce Müslüman ve Yahudi’nin kanına girerek tarihin en büyük mezalimlerinden birinin yaşanmasına sebep olmuştu. Katolik kilisesinin engizisyon mahkemeleri, diğer Hıristiyan mezhep mensuplarını da hedefine koymuştu. Bazı bilim adamları engizisyonun bu hışmından kurtulmak için çareyi mezhep değiştirmede buluyorlardı. On altıncı asırda İspanya’da yakılarak ölüme mahkûm edilenlerin sayısı(resmi kayıtlara göre) otuz binden fazladır. İtalya’da da durum pek farklı olmamıştır. İspanya’da iki yüz bine yakın Yahudi dışarıya kaçmaya zorlanmış ve Osmanlı ülkesine sığınmışlardı.
İşte ortaçağ Avrupa’sının bu meşum ruhu şimdi İslam âleminde cirit atıyor. Bizim tenimizden, konuştuğumuz dili konuşan, hatta aynı kıbleye beraber yöneldiğimiz bir güruh, bu zulümleri bizlere reva görüyor. Çağdaşlık, laiklik, milliyetçilik vb Batılı akımlara iman eden bu azınlık Batıcı takımı, yıllardır bizlere kan kusturuyor. İslam’ın değerleriyle, kendi halkıyla savaşmayı varoluşlarının tek sebebi olarak gören Batı’nın bu köhnemiş ideolojilerinin sahipleri, aynı zamanda İslam coğrafyasının yaşadığı geri kalmışlık, parçalanmışlık, cehalet ve fakirlik gibi acıların da baş sorumlusudurlar. Yönetimi gayrı meşru yollarla ele geçiren bu kesim, Batılı idarelerin tam desteği ile bizlere ortaçağ engizisyon zulmünü yaşatmaya devam ediyorlar. Bu zihniyetin sahipleri, her zaman batı ile uyumlu olma ve onların takdirlerini alma adına ülkelerine ve halklarına en büyük ihanetleri yapmaktan geri durmamışlardır.
Arap baharı süreciyle fena sarsılan bu ihanet düzeninin bitme tehlikesi geçirmesi üzerine, yerli işbirlikçiler ile efendileri durumundaki egemen küresel güçler, her koldan harekete geçerek durumu kendi lehlerine geri döndürmek amacıyla güçlerini seferber etmiş bulunmaktalar. Genelde bölge hizaya getirilmesi gereken her hükümet ve yönetimi, özelde ise İhvan’ı yok etmek için büyük bir savaş başlatılmış bulunmaktadır. Bu savaş tedricen, bölgenin bütün boyun eğmek istemeyen hareketlerine karşı devam edecektir. Mısır’daki idam olayları bu büyük savaşın sadece bir parçasından ibarettir. Amaç; asırlardan beri devam eden sömürü ve yağma düzenlerinin devam etmesini ve bunu kendilerine sağlayan kukla yönetimlerin ayakta kalmasını sağlamak, muhalifleri de hizaya getirmek veya devre dışı bırakmaktır.
İsrail, ABD ve AB bu yerli, işbirlikçi cinayet şebekelerinin, kara cübbeli soytarıların bir numaralı hamisi ve destekçileridirler. Bu cellatları ümmetin servetiyle besleyen Suudi ve zengin körfez yönetimlerinin de Mısır’da İhvan kardeşlerimizin maruz kaldığı engizisyonun baş sorumluları olduklarının altını çizmek gerekir. Suudi yönetiminin İhvan’ı terör örgütü olarak ilan etmesiyle yetinmeyip İngiltere hükümetinin de bu yönde bir karar almasını sağlamak için diplomatik girişimlerde bulunduğunu unutmamak gerek.
Mısır’da on aydan beri İhvan’a karşı sürdürülen mezalime dünya seyirci kalıyor. İslam dünyasının meydanlarında güçlü bir ses yankılanmıyor. Batı ise, çıkarları söz konusu olunca hiçbir şeyi görmeyeceğini gösterdi. Ukrayna için dünyayı peşine takıp Rusya’ya yaptırım uygulamaya çalışan büyük şeytan Amerika, İhvan’ı yok etme işini ihale ettiği firavunlara askeri ve ekonomik yardımını sürdürmeye ara vermeden devam ediyor. Batı’nın özgürlük, insan hakları, demokrasi vb söylemlerinin sahte olduğu bir kez daha net olarak ortaya çıktı. Batının kirli ve hain planlarını icra eden işbirlikçilerin ihanet maskeleri de düştü. Anlamak ve görmek isteyenler için her şey gökteki güneş kadar açık ve net… Böyle olmakla beraber bazılarının bunu görmek istemeyecekleri, gerçekleri görmeye karşı kör ve sağır kesilecekleri, kendi bencil çıkarları için dilsiz şeytan rolünü tercih edeceklerini de biliyoruz.
Mısır’da on aydan beri, geçmiş firavunların zulmü ayarında bir zulmü Müslümanlara reva gören bu çağdaş firavunların kesinlikle hezimete uğrayacaklarından şüphe etmiyoruz. Çok kısa bir zaman sonra kullanılan bu aşağılık maşaların tarihin çöplüğüne zelil olarak atılacaklarından imanımız gibi eminiz. ‘Küfür devam eder, zulüm devam etmez’ hakikatinin tecellisini -selefleri hakkında gördüğümüz gibi- cellat Sisi ve benzerleri için de göreceğimizden kuşku duymuyoruz.
Ey Asay-i Musa mucizesi ile müminlere yardımını göstermiş olan Allah’ım! Mısır’daki mazlum kardeşlerimize yardımını gönder ve zalimleri helak et.