Dünyanın en büyük entegrasyon hareketi olarak kurulan D-8'in 9. Zirvesi dün İstanbul'da yapıldı.
"İş Birliğiyle Fırsatları Çoğaltmak" temasıyla düzenlenen "D-8 Ekonomik İşbirliği Örgütü 9. Zirvesi" ile D-8 dönem başkanlığı, ikinci kez Türkiye'ye geçti. Böylece ilk döngüsünü tamamlayan D-8'in tarihinde ikinci dönem başlamış oldu.
Developing Eight (D-8); “Kalkınmakta olan 8 ülke” anlamına geliyor ve kurucu 8 ülkeyi ifade eden bir kuruluştur. Bu sekiz ülke Türkiye, İran, Pakistan, Bangladeş, Malezya, Endonezya, Mısır ve Nijerya'dır. Bu sekiz ülke, 54. Hükümet Başbakanı merhum Erbakan Hoca'nın önderliğinde bir araya gelerek oluşturmuş oldukları bir organizasyondur.
22 Ekim 1996 tarihindeki "Kalkınmada İşbirliği Konferansı"nı izleyen bir dizi hazırlık toplantılarından sonra 15 Haziran 1997 yılında İstanbul'da yapılan Devlet ve Hükümet başkanları zirvesinde D-8'in kuruluşu resmen ilan edilmişti.
Yirmi yılı aşkın bir süredir kurulan D-8 örgütü, kuruluş amaçları doğrultusunda bugüne kadar 9 zirve gerçekleştirdi.
Peki, D-8 ne amaçla kuruldu ve şimdiye kadar İslam âlemi için neler yaptı?
Başta ekonomik alanda olmak üzere Dünya'ya egemen olan emperyalist ve Siyonistlere karşı alternatif bir liman, global sömürü sistemlerinin pençesi altında inleyen İslam âlemine can simidi olma amacıyla kuruldu.
Ayrıca İslam âleminde önemli konum arz eden Ülkelerin tabii kaynaklarını, ekonomik yapılarını, kalabalık nüfuslarını ve potansiyel pazarlarını tek çatı altında toplamayı amaçlıyordu.
Yukarıda sıraladığımız amaçlarla kurulan bu büyük organizasyonun İslam âlemine katkıları konusunda maalesef güzel cümleler yazamıyoruz.
Teoride amaçlananların kahir çoğunluğu pratikte uygulanamadı. Muhtelif zamanlarda kurucu ülkeler, milli çıkarları yüzünden bırakın bir araya gelmeyi neredeyse birbirlerini düşman ilan edeceklerdi. Bu yüzden İslam coğrafyalarında yaşanan zulüm ve katliamlara karşı ne bir yaptırım uygulanabildi ne de bir kınama mesajı yayınlayabildi.
Bütün bu olumsuzluklara rağmen Dünya Müslümanlarının D-8'den beklentileri vardır.
Bilindiği gibi birinci Dünya savaşında Osmanlı İmparatorluğu dâhil Dünyadaki 4 büyük devlet yıkıldı. Bunların yerine; Stalin, Hitler, Mussolini gibi faşist diktatörler geldi. İkinci Dünya savaşında bu diktatörler de tarihe karıştı ve soğuk savaş dönemi başladı, hala devam ediyor.
Soğuk savaş “Güç savaşı”dır, ne kadar güçlü olursan Dünya'da o kadar söz sahibi olursun. Bu güce erişmek içinde aynı hedefe doğru yürüdüğün devletlerle güç birliği yapmak zorundasın.
Soğuk savaşın egemen olduğu bu asırda D-8 artık misyon ve vizyonunu belirleyerek somut adımlar atmalıdır. Kurucu üye ülkelerine baktığımızda büyük bir küresel kuruluş olup sadece mezkur 8 ülkenin nüfusu yaklaşık bir milyardır. Bu potansiyele sahip bir organizasyon “vahdet” anlayışıyla hareket ederse çok şeyi başarabilir.
İkinci dönemi başlayan bu büyük entegrasyon hareketi; mezhep, nesep ve milli çıkarlarını bir kenara bırakarak “Ümmet Bilinci” ortak paydasında konsensüs sağlayabildiği takdirde dünyada söz sahibi olabilir.
O zaman fitne kazanına dönüşen Ortadoğu'da barış ve kardeşliği tesis edebilir.
Bir hançer gibi İslam âleminin kalbine saplanan Siyonist israil'i tarihin çöplüğüne atabilir.
Arakan gibi mustazaf halklara hami olabilir…
Hasılı Ümmetin derdine derman, gerektiğinde müstekbirlerin yüzüne şamar olabilir.