Annesinin bazen gelip kendi evlerinde bir süre kaldığını ancak bundan kocasının çok rahatsız olduğunu belirten hanımefendi okuyucumuz şöyle diyor:
“Babam erken yaşta vefat etti. Annem dul haliyle iki kızını evlendirdi. Bir erkek kardeşim var. Onu da inşaallah yakında evlendirecek. Annem senede bir ay gelip bizde kalıyor. Ev işine yardım ediyor, torununu seviyor.
Ama kocam da sanki acayip bir kaynana takıntısı var. Geleceğini duyduğu zaman evde sürekli kavga ediyoruz. Annene çok meraklıysan sen onun yanına git diyor. Annem geldikten sonra da yakınımızda iki abisi var gidip çoğu günler onlarda kalıyor. Annem de bunu biliyor ama umursamıyor.
Tamam hiç susmuyor, şundan bundan sürekli şikayet ediyor, aynı meseleleri tekrar tekrar anlatıyor ve çok aşırı konuşuyor ama sonuçta benim annem ve çocuğumun da anneannesi. Kızını, torununu görmeye hakkı var. Hem bize gelip içini dökmüş oluyor, yalnızlığın sıkıntısını bir nebze atmış oluyor. Bunları eşime o kadar anlatıyorum, hiç umursamıyor. Ne yapacağımı şaşırdım.”
Maalesef, İslam düşmanı klikler fıkra, film ve diziler yoluyla kaynana rolünü alay konusu haline getirmeye çalıştılar. Bununla ailenin kudsiyetine zarar vermek istediler.
Annesine gösterdiği hürmeti, kaynanasına çok gören bir damat profili işte bu projelerin acı meyvesidir. Kendi annesi söz konusu olduğunda fedakarlık abidesi kesilirken, kaynanası için burun kıvıran bir kocanın eşine olan muhabbetini sorgulamayız fakat dürüstlük ve adaletinden biraz şüphe duyarız.
Evlilikle beraber sıla-yı rahim ikiye katlanmış olduğuna göre bu konudaki mesuliyet de iki kat artmış demektir. Haliyle kadının bu konudaki ihmali sorun etmesi de doğaldır.
Burada okuyucumuzun annesinin gelip bir ay kalması madem ki kocası tarafından problem edilmektedir o zaman yılda bir defa gelip bir ay kalmak yerine yılda iki üç defa gelip bir kaç gün kalması veya okuyucumuzun bizzat çocuğu ile bir kaç kez gidip annesinin yanında kalması daha yapıcı bir çözüm olabilir.
Okuyucumuzun annesinden bahsederken çok konuştuğunu belirtmesi ise kocasının tutumunu besleyen bir hatadır. Öyle anlaşılıyor ki annesinin kendisinin de kafasını şişirdiğini kocasının biliyor olması onun o yanlış ve keyfi tutumunda daha da cesaretli ve ısrarcı olmasına yol açmaktadır.
Her ne yaparsa yapsın, ciddi bir takım yanlışları olmadığı sürece erkeğin kaynanasına, kendi annesine nasıl davranması gerekiyorsa aynısıyla muamelede bulunup saygıda kusur etmemesi gerekir.
Kaldı ki kaynananın konuşmalarında gıybet ve dedikodu gibi kusurlar varsa onu bu ayıbı nedeniyle kınamak yerine o sözleri düzeltmek, bu konuda hikmetle ve tatlı dille uyarmak da evlad üzerine düşen bir sorumluluktur.
Bir süre onun abartılı konuşmalarına tahammül etmekle sadece eşine değil kendi çocuğuna da iyilik yapmış olacaktır. Çünkü çocuğun büyükannesi ile geçireceği vakitler, onun için bulunmaz bir nimettir.
Şu husus asla unutulmamalıdır ki; evliliğin her yönü, her aşaması, her sürprizi ancak ve ancak diğergamlıkla, iyiniyetle, Allah ve ahiret korkusu ile değerlidir, devamlıdır ve başarılıdır. O yüzden bu tür tutumlar için de okuyucumuzun geniş davranıp vaziyeti idare etmesi elzemdir.
Dua bekleriz.