“15 Temmuz darbe girişimi başarılı olsaydı elde ettiğimiz tüm kazanımlarımız boşa gidecekti.” diyen Dicle Üniversitesi Felsefe ve Din Bilimleri Bölüm Başkan Yardımcısı Doç. Dr. Davut Işıkdoğan, “Dışarda hazırlanan senaryolar uygulamaya konulabilseydi çok kolay bir şekilde bir Libya bir Suriye’ye dönüşecektik. Belki bu ülkelerden daha kötü bir konuma düşecektik.” dedi.
Türkiye’nin son 15-16 yılda eski alışkanlıklarından kurtulup bağımsız hareket etmeye başladığını, bunun üzerine hem bölgede hem Ortadoğu’da hem de dünyada kısmen de olsa dengelerin değiştiğini ve yeni bazı gelişmelerin yaşandığını belirten Işıkdoğan, “Ülkede özellikle İslami anlamda bazı kolaylıkların olması da birilerini rahatsız etti. Türkiye’yi geçmişten bugüne idare etmeye alışan egemen güçler bunu hazmedemediler. Türkiye’nin 2002’den sonra ekonomik anlamda güçlenmesi, bunun yanı sıra başta ABD olmak üzere diğer bazı ülkelerden bağımsız hareket etmesi, darbeye teşebbüsün yolunu hazırladı.” ifadelerini kullandı.
“Başımıza gelen musibetler konusunda biz de kendimizi sorgulamalıyız”
“Başımıza gelen musibetler konusunda biz de kendimizi sorgulamalıyız” diyen Işıkdoğan, “Tabi darbeye sadece onların neden olduğunu söylemek yanlış olur. Müslümanlar olarak bizlerin de başımıza gelen bela ve musibetler karşısında, yerimizi ve durumumuzu sorgulamamız gerekir. Allah’u Teâlâ’nın bu tür şeylere niye müsaade ettiğine Müslümanlar olarak dikkat etmek zorundayız. Daha muhafazakâr, dine daha duyarlı, dini yaşantıya müsamaha gösteren ve imkânlar sunan bir anlayış ile karşılaştığımızda, her şeyin tamamlandığını zannediyoruz, kenara çekiliyoruz ve hiçbir şey yapmıyoruz. Başımıza gelenler konusunda her ne kadar dış destekli bazı etkenler söz konusu ise de bizim de kendi durumumuzu sorgulamamız ve başımıza gelen bu bela ve musibetlerin nedenlerine bakmamız gerekir.” diye konuştu.
“Avrupa ve ABD, üzerinde egemenlik sürdürebileceği insan modelini esas almıştır”
Avrupa ve ABD’nin, üzerinde egemenliğini sürdürebileceği insan modelini istediğini, bunun aksi durumunda ise “darbe” gibi yollara yönlendirdiğini belirten Işıkdoğan şu değerlendirmede bulundu:
“Avrupa eskiden beri kendisi için rahatça güdebileceği insan tipini ön görmüştür. ABD, üzerinde egemenliğini sürdürebileceği insan modelini esas almıştır. Müslümanlar arasında demokrasiden, hürriyetten, özgürlüklerden bahsederken, kendilerinin verdiği dozu ölçü alarak, ‘Bu kadar özgürlük size yeter.’ demişlerdir. Müslümanlara sundukları demokrasi ya da özgürlük, Müslümanların terakki etmesine sebep olmuşsa bu özgürlüğün Müslümanlara fazla geldiğini düşünüyorlar ve hemen müdahaleyi ön görüyorlar. Çünkü şöyle bir düşünceleri var; eğer Müslümanları hem söylem hem de eylem bazında serbest bırakırsak yarın bizim egemenliğimiz bozulur ve bunlar dünyada söz sahibi olmaya başlarlar.”
“İslami hassasiyeti olan insanların başa gelmesi hoş görülmedi”
ABD ve bazı Avrupa ülkelerinin başta Mısır ve Türkiye olmak üzere İslam ülkelerindeki darbe ve iç karışıklıkları destekledikleri konusunda ise Işıkdoğan, “Muhammed Mursi’yi düşünelim. Hala zindanda. O dönemde Mısır’da gerçekleşen bir seçim var. Bu seçim, yine Avrupalıların ön gördüğü demokrasi çerçevesinde yapıldı. Sonuçta İslami anlayışta olan insanlar başa geldiler. İslami hassasiyeti olan insanların başa gelmesi bunlar tarafından hoş görülmedi. Bu nedenle Mısır’da çok sert tedbirlerle, birçok insanın hayatını kaybetmesine neden olan bir ihtilal yaşandı. Mursi hala içerde. Türkiye’deki darbe girişiminin Mısır’da yaşananlarla birebir benzerlik göstermemesinin nedeni Türkiye’nin liderlik pozisyonu ve bu liderlik pozisyonunun Müslümanlar tarafından kabul edilmesiydi. Halkın iman gücü ve geçmişte yaşadığı tecrübeler darbe girişiminin akim kalmasına neden oldu. Avrupalılar bize demokrasilerini, onların yeterli gördüğü miktarda veriyorlar. Sınırlarını ihlal etmememizi istiyorlar. Onlar bize ‘Sizi istediğimiz zaman Avrupa Birliğine alırız.’ diyorlar. Avrupa Birliğine girdiğimiz zaman terakki edebileceğimizi söylüyorlar. Kendi insanları için hak olarak gördüklerini bizim insanlarımız için hak olarak görmüyorlar. FETÖ eliyle insanlarımızın kazanmış olduğu hakları darma duman ettiler. Darbe, vesile olanlar açısından çok büyük veballer içerdi.” dedi.
“Darbenin asıl hedefi Türkiye’yi sekteye uğratmaktı”
“Darbenin asıl hedefi dünyada liderlik pozisyonunda olan Türkiye’yi sekteye uğratmaktı.” diyen Işıkdoğan sözlerini şöyle noktaladı:
“Çevremizdeki bütün İslam ülkelerinde karışıklık çıkardılar. Sadece Türkiye kalmıştı. Türkiye’yi de karıştırmaya çalıştılar. Ama Cenab-ı Allah buna izin vermedi. İnsanlar darbe girişimini önlese de aslında Allah’u Teâlâ yapılan hesapları boşa çıkardı. Darbe başarılı olsaydı elde ettiğimiz tüm kazanımlarımız boşa gidecekti. Dışarda hazırlanan senaryolar uygulamaya konulabilseydi çok kolay bir şekilde bir Libya bir Suriye’ye dönüşecektik. Belki bu ülkelerden daha kötü bir konuma düşecektik. Çünkü Libya ya da Mısır’a duyulan hınç ile Türkiye’ye duyulan hınç arasında çok ciddi farklar var. Liderlik pozisyonu nedeniyle Türkiye’de belki 10 kat daha fazla tahribata neden olacaklardı. Müslümanlar elde ettikleri birçok avantaj ve kazanımlardan mahrum kalacaklardı. Dolayısıyla darbenin başarıya ulaşmamasını bir hamd vesilesi olarak görmek gerekiyor.”
İLKHA