PKK yandaşları tarafından katledilen Mustazaf-Der Yüksekova Şubesi Başkan Yardımcısı Ubeydullah Durna olayında emniyet ve yargı içindeki paralel yapı mensuplarının olayı örtbas ettiğine dair kuşkularının olduğunu hatırlatan Avukat M. Mehdi Oğuz, 15 Temmuz darbe girişimin ardından bu kuşkularının güçlendiğini söyledi.
Konuya ilişkin İLKHA’ya konuşan dava avukatı Oğuz, Ubeydullah Durna dosyasıyla ilgili ilginç detaylarla karşılaştıklarını belirterek önemli açıklamalarda bulundu.
Durna’nın katledilmesini ardından Yüksekova’ya gittiklerini ve burada savcıyla konuştukları anlatan Oğuz, delillerin toplanması noktasında gerekli girişimlerin yapılması ve daha etkin bir soruşturmanın yapılmasını talep ettiklerini belirtti.
Yetkililerin, Durna’ın katledilmesine ilişkin kendilerinde herhangi bir görüntünün bulunmadığını aktaran Oğuz, “Dolayısıyla faillerin tespit edilemediği ve bu konudaki çalışmaların devam ettiği belirtildi. Daha sonra Yüksekova özel yetkili savcılığa bağlı olduğu için yetkili Van Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından söz konusu soruşturma devralındı ve takip edildi.” dedi.
“Dosya tamamen rafa kaldırılmış durumdadır”
Ubeydullah Durna dosyasında yetkililerin vurdumduymazlığına dikkati çeken Oğuz, “Dosya içerisinde yapılan işlemlere ilişkin dosyayı incelediğimizde şehidin vücudunda çıkan merminin Adli Tıp Kurumuna ve yahut Jandarma Kriminal Laboratuvarına gönderilmediğini tespit ettik. Oysaki bu tür durumlarda elde edilen mermi çekirdeklerinin derhal Jandarma Kriminal Laboratuvarına gönderilerek hangi silahtan ateş edildiği, daha önce bir eylemde kullanılıp kullanılmadığı tespit edilmesi gerekiyordu. Fakat her ne hikmet ise savcılık bu konuda hiçbir girişimde bulunmadı. Bizim talebimiz olmasına rağmen üzerinden uzun süre geçmesiyle yeniden bir tespit için Jandarma Kriminal Laboratuvarına gönderildi ve daha sonra raporda; merminin hangi silahtan atıldığı tespit edilmediği şeklinde rapor edildi. Bizler savcıyla yaptığımız görüşmeler neticesinde, savcı; bu dosyanın faili meçhul kalacağını, çünkü elimizde dosyada faillerin yakalanmasına yetecek herhangi bir somut delil olmadığını söylemişti, maalesef öyle de oldu. Daha sonra özel yetkili savcılıkların kaldırılması ile dosya tekrar Yüksekova’ya gönderildi ve halen de dosyada herhangi bir gelişme kaydedilmiş değildir. Bu durumda dosya tamamen rafa kaldırılmış durumdadır.” diye konuştu.
“Faillerin yakalanması için etkin bir soruşturma yürütülmedi”
Faillerin yakalanmasına ilişkin bir iradenin olmadığını aktaran Oğuz, uyarılarına rağmen soruşturmanın faili meçhul olarak rafa kaldırıldığını ve bunun devamında siyasi cinayetlerin yeniden artarak cereyan ettiğinin altını çizdi.
“Yargı içinde siyasi suçları örten bir yapı mı var?”
Oğuz şöyle konuştu: “Bütün bu tablo ile birlikte değerlendirildiğinde emniyet ve yargı içerisinde bu tür suçların üstünü örten, bu tür suçların aydınlanmamasını sağlayan bir yapının olduğunu biz daha o zamandan özellikle vurguladık dile getirdik. Bu konuda hem Adalet Bakanlığına çağrıda bulunduk, hem siyasilere, hem de hükümet yetkililerine bunu defaatle dile getirdik, ama maalesef bu güne kadar bir adım atılmadı.”
İddiaların 15 Temmuz ABD destekli darbe girişiminden sonra doğrulandığına işaret eden Oğuz, “Geldiğimiz süreçte özellikle 15 Temmuz darbe girişimi sürecinden sonra gerek emniyet, gerek ise yargı içerisindeki yapılanmalar dikkate alındığında böyle bir yapılanmanın bu dosyayı sümen altı ettiği ve meçhule bıraktığı kanaati bizde daha fazla güçlendi. Bu konuda bu süreçten sonra geçmişe dönük ciddi bir soruşturmanın yapılanması ve bu konuda Adalet Bakanlığı’nın bu dosya konusunda müfettiş görevlendirmesi belki bu konudaki iddiaların gerçekliğini ortaya koyacaktır.” şeklinde konuştu.
“155 ihbar hattında bulunan polis dernek başkanı ile alay ediyor”
Durna’nın şehadetinden önce PKK’lilerin yeniden Mustazaf-Der’e saldırdığını ve bu sırada dernek başkanının 155 ihbar hattını aradığını anımsatan Oğuz, bu sırada dernek başkanı ile 155 imdat hattının ucundaki polis arasında gerçekleşen ilginç konuşma hakkında bilgi verdi.
Oğuz, “Bu konuya ilişkin olarak o dönemde de ciddi şüphelerimiz vardı. Şehit Übeydullah Durna’nın şehadetinden önce Mustazaflar ile Dayanışma Derneği Yüksekova Şubesi tam 13 kez saldırıya uğramıştır. 13’üncü saldırıda Übeydullah Durna şehadete kavuşmuştur. Durna’nın şehadetinden yaklaşık bir 10 gün önce dernek tekrar saldırıya uğramış ve yakılmak istenmiştir. Bu sırada dernek başkanı olan şahıs 155 ihbarı arıyor ve emniyette derneğinin göstericiler tarafından saldırıldığını, örgüt mensupları tarafından ateşe verilmek istendiğini ve şu an dumanların dernek içine girmeye başladığını söylüyor. Dernek başkanı, dernek üyeleriyle birlikte dernekte mahsur kaldıklarını bildirmelerine rağmen 155 ihbar hattında bulunan görevli şahısların adeta alay edercesine ‘kimsiniz, nerden arıyorsunuz, bir daha söyleyin, anlaşılmadı, ne dediniz’ gibi tamamen polisin müdahale etmesi gerektiği çağrının akamete uğratıldığını gördük.” dedi.
“Dernek üyeleri zehirlenmekten son anda kurtuldu”
Oğuz, sözlerine şu şekilde devam etti:
“Bu olayın sonunda dernek başkanı polisin müdahalesini sağlayamadığı için Van’dan avukat olarak beni aradılar. Şahsıma böyle bir durumlarının olduğunu defalarca emniyeti aramalarına rağmen müdahale etmediklerini emniyetinde kendilerine 200-300 metre uzaklıkta olduğunu ve buna rağmen defalarca aramalarına rağmen, dikkate almadıklarını söyledi. Daha sonra konuşmasının devamında şu an dernekteki ateşin yayıldığını ve içerdeki insanların dumandan zehirlenerek ölme aşamasına geldiğini bildirdiler. Bizler de burada emniyeti arayarak, bunun vahametini anlattık. Olası bir durumda sorumluluğun kendilerine ait olduğunu söyleyince, ondan sonra müdahale edildi ve birçoğu dumandan zehirlenecek şekilde son anda kurtarıldı ve ambulanslarla hastaneye sevk edildi.” şeklinde ifade etti.
“15 Temmuz darbe girişiminden sonra kuşkularımız daha çok güçlendi”
Oğuz son olarak şunları kaydetti:
“Emniyet ve yargı içerisindeki bir paralel yapılanmanın söz konusu dosyayı sümen altı ettiği ve bu dosyayı kapatmaya çalıştığı, dosyada faillerin gizlediğini, faillerin korunduğu gibi bir kanıtın oluşmasında ciddi anlamda bizde kuşku oluşturuyordu. 15 Temmuz darbe girişiminden sonra kuşkularımız daha çok güçlendi, kuvvetlendi. Biz o tarihten bu yana da yetkililere çağrıda bulunduk bu dosyanın aydınlatılması gerektiğini vurguladık.” (Yılmaz Sönmez- İLKHA)