MAZLUMDER tarafından her hafta “Bu Son 28 Şubat Olsun” temasıyla düzenlenen basın açıklaması bu hafta da İstanbul’un Fatih ilçesinde Saraçhane Parkı’nda yapıldı. Basın açıklamasına çok sayıda STK temsilcisi katıldı.
Programda ilk olarak MAZLUMDER Genel Başkanı Ramazan Beyhan bir konuşma yaptı. Beyhan yaptığı konuşmada “MAZLUMDER olarak önümüzdeki 28 Şubat’a varmadan her ayın 28’inde şubelerimiz ile birlikte yetkililere hatırlatmaya devam edeceğiz ve halkımızdan şimdiye kadar olduğu gibi desteğinizin devamını bekliyoruz.” dedi.
“28 Şubat mağdurlarına meşru yargılama muamelesi açık bir zulümdür”
Daha sonra MAZLUMDER adına basın açıklamasını Av. Kaya Kartal okudu. Kartal, “Ocak ayından bu yana STK’larla beraber tüm şubelerimiz 28 Şubat son bulsun diye meydanlardayız. 28 Şubat’ın hemen her çevrede darbe olarak adlandırıldığı, bir kısım 28 Şubatçının müebbet ile yargılandığı, brifingli ya da paralel yargının elemanları olup kritik mahkemelerde görev yapan hâkim ve savcıların ihraç ve tutuklanmalara muhatap olduğu, örgütçülerin başka kişileri örgütçü diyerek soruşturulduğu ve cezalandırıldığının ortaya çıktığı bu günlerde dönem yargılamalarına meşru yargılama muamelesi açık bir zulümdür.” dedi.
“Çocukları babasız, anneleri evlatsız bırakan bu sorunun hemen şimdi çözülmesi gerekir.” diyen Kartal, “Unutulmamalıdır ki mazlumların ahı bütün siyasi ve matematiksel hesapları alt üst edecek güce sahiptir. Bahse konu olan meselenin başta hükümet ve TBMM olmak üzere herkesin üstüne düşen önemli bir sorumluluktur. Binlerce kişinin hayatını karartan 28 Şubat sürecinin bütün aktörleri açığa çıkartılarak bunlardan hesap sorulmasını, siyasi kararların iptal edilerek brifingli kararların yok sayılmasını, mahpusların hiçbir bahaneye dayandırılmadan derhal serbest bırakılmasını talep ediyoruz.” ifadelerini kullandı.
“Hükümet mazeret değil çözüm üretmeli”
İstanbul Platformundan Şemsettin Özdemir “21 yıl önce bu saatlerde halkın seçtiği iktidara dur demek için bütün yolları denediler. O zaman bin yıl sürecek denildiğinde, ben arkadaşlarıma bu darbeyi yapanlar pişman olacaklar dedim. Hamdolsun doğru çıktı ama dünyaya kafa tutan Sn. Cumhurbaşkanının şahsında hükümetin artık hukuki yol bularak bu işe mutlaka çözüm üretmeli, hükümet mazeret üretme değildir. Bunun mutlaka bir yolu olmalı” şeklinde konuştu.
Evlerdeki Kur’an-ı Kerimleri suç olarak sayıldığı zamanı iyi hatırladıklarını belirten İHAK Başkanı Av. Cihat Gökdemir, “Aradan yıllar geçti, mevsimler değişti. Birçoğu evlenip çoluk çocuğa karıştı ama onlar hâlâ içerde! Bunun bir hukuki yolu yok mu? Türkiye’de darbe süreçlerini 12 Eylül’de, 28 Şubat’ta yaşadık, muhtıralar gördük ve bunların birçoğu iade edildi. Ama cezaevlerindekiler bırakılmadı. Bu insanları içeri atanlar 28 Şubat’ta askerden brifing alan hakim ve savcıların peşinden onların mirasını FETÖ devraldı. FETÖ yargısı o mirası en kötü şekilde devralıp Müslümanlara en acı şekilde uyguladı.” ifadelerini kullandı.
“12 Eylül ile yüzleşmedik 28 Şubat başımıza geldi, 28 Şubat ile yüzleşmediğimiz için 15 Temmuz’u yaşadık”
Ahmet Şat’ın Ablası ve Abdüsselam Durmaz’ın Yengesi Zeynep Durmaz da şöyle konuştu:
“Adalet bu insanlar tutuklandığı günden bu yana onlar için işlemedi. Hakimler onları adil bir şekilde yargılamadı. Çünkü onlar karşılarına çıktıklarında kin, öfke ve nefretleriyle, ‘size az işkence yapılmış! Eğer yeterince işkence yapılsaydı bülbül gibi öterdiniz.’ Düşünün ki karşınızda bir hakim ve ‘size az işkence yapılmış’ diyor, nasıl bir adalet beklersiniz burada. Darbelerle yüzleşmedikçe bir darbe diğer bir darbeyi doğuracaktır. Nitekim 12 Eylül ile yüzleşmedik 28 Şubat başımıza geldi. 28 Şubat ile yüzleşmediğimiz için 15 Temmuz’u yaşadık. İnanın 15 Temmuz’un mihenk taşları yine bu mahkumların yakınları, ablaları, ağabeyleri, anne ve babalarıydı. Biz üzerimize düşen sorumluluğumuzu yaptık, peki sayın Cumhurbaşkanı sizin sorumluluğunuz nerede! Sizler bundan sorumlu değil misiniz? Adalet merciinde bunu halletmekle yükümlü değil misiniz? Sizlere babamın mesajını bildirmek istiyorum. Annem acısından, kahrından vefat etti. Babam 80 yaşının üstünde ve dedi ki! Bu mesajımı Sn. Cumhurbaşkanına iletin; ‘Eğer adalet tecelli edip oğlum dışarı çıkmazsa öbür dünyada iki elim yakasında olur.’ Bu ah’ları almak son bulsun! Gözü yaşlı annelerin, babaların yüreği yanık kardeşlerin acısı dinsin. Onların duası bedduaya dönüşmesin.”
“28 Şubat konusu bu yıl kadar başka hiçbir zaman konu olmadı”
Köklü Değişim Dergisi yetkililerinden Mahmut Kar ise “Bize diyorlar ki; ‘Sizin sesiniz çıkmadığı için, sesinizi yukarıya duyurmadığınız için mağduriyetleriniz giderilmiyor.’ 28 Şubat konusu bu yıl kadar başka hiçbir zaman konu olmadı. Biz görevimizi yerine getirdik, STK’lar görevlerini yerine getirdi. Artık hiç kimse herhangi bir bahane ortaya koyarak kendi mağduriyetini bizim mağduriyetimizin üstüne çıkaramaz. Artık yetki onlarındır. İçerdeki Müslüman mahkumları dışarı çıkartacak iradeyi gösterecek olanlar onlardır. Burada sorumluluk hükümetindir.” şeklinde konuştu.
“Biz 28 Şubatlar bitecek derken yeni 28 Şubatlar ortaya çıkarıldı” diyen Kar, “Son dönemde özellikle medya üzerinden Müslüman alimlere, STK’lara, vakıf ve derneklere operasyonlar, kara propagandalar yapılıyor.” dedi.
“Ciddi hasta olan mahkûmlarda cezaevinde tutuluyor”
18 yıldır ciddi hastalıkları olmasına rağmen serbest bırakılmayan ve doktor raporlarıyla tekrar cezaevine gönderilen hasta mahkûmlarda Yasin Demir’in eşi Semiha Demir “Yıllarca cezaevi yollarında gezdik. Çocuklarımız o yollarda büyüdü. Çoğu mahkûm dede oldu. Onlara müebbet verilirken bize ağırlaştırılmış müebbet verildi. 80 yaşında ve ciddi hasta olan mahkûmlarda cezaevinde tutuluyor. Biz diyoruz ki en azından onları serbest bırakın. En azından 28 Şubat’ın enkazı altında kalanlara bir kapı açın, artık bu zulme son verin. Evlatlarına hasret birçok anne vefat etti. Eğer bu zulme son vermezlerse onları intikam sahibi olana havale ediyoruz ve onlarda şikâyetçi olacağız. Zaten şikâyete gidenler de oldu. Yeter artık birileri elini taşın altına koysun.” dedi.
28 Şubat post-modern darbesinde yaşananları anımsatan Akıncılar Derneği Onursal Başkanı Mehmet Şahin “Bundan 21 yıl önce kız kardeşlerimiz okulların önlerinde başörtülerinde tutularak yerlerde sürüklendiler. İş adamları, siyasiler, entelektüel, gazeteci ve İslami camiaların önde gelen isimleri karanlık mahfillerde tehdit edildi ve sorgulandı.” diye konuştu.
İLKHA