Türkiye Büyük Millet Meclisi 15 Temmuz Darbe Girişimini Araştırma Komisyonu uzun çalışmaların sonunda raporunu yayınladı.
Rapor hiç kimseyi memnun etmedi.
Kimileri komisyon başkanı Reşat Petek'e zaten önyargılıydı. Petek, geçmişte FETÖ'ye yaptığı övgülerden dolayı güvenilir değildi bu görüşte olanlara göre.
Kimileri bu raporun bir şeyi aydınlatmadığını aksine bazı şeylerin üstünü örtme amaçlı olduğunu iddia etti.
Kimileri ise Hulusi Akar ve Hakan Fidan'ın dinlenmemesini büyük bir skandal olarak yorumladı.
Gerçekten de problemli bir rapordu.
Rapor, Kemalizm kokuyordu ve Gülen grubu üzerinden “Cemaatlerin tasfiyesini” isteyen dili problemliydi, çünkü darbeye en fazla direnenler cemaatler ve tarikatlar idi.
Öyle görünüyor ki, gazetelerde, televizyonlarda ve siyaset kulislerinde rapor tartışılmaya devam edilecek. Devam edildikçe de diller keskinleşecek, üslup sertleşecek.
Herkesin durduğu yere göre yorum yaptığı bir ortamda ortada buluşmak oldukça zor.
Bir örnek üzerinden gidersek…
Reşat Petek, geçtiğimiz günlerde Didem Arslan Yılmaz'ın programına konuk olmuş.
Petek, bu programda “Eğer (FETÖ'cüler) o gece darbe yapmasaydılar 2-3 sene sonra darbeye gerek kalmadan devleti ele geçireceklerdi" şeklinde bir ifade kullanmış. Buna tepki gösteren Ertuğrul Özkök, yazısında Didem Arslan Yılmaz'a "Şimdi bu cümleyi işiten gazeteci şu soruyu sormaz mı: Yani darbe girişimi iyi mi oldu?" eleştirisini yöneltti. Karşılıklı cevaplarla bir polemik konusu çıktı ortaya.
Özkök'ün nasıl “ayarlı ve kontrollü” bir gazetecilik yaptığı konusu bir tarafa, bence asıl problem Petek'in olayı yorumlayış tarzında…
Petek'in bu sözlerine bakan biri son üç yılda hiçbir şey yaşanmadığını, dersane krizinin önemsiz olduğunu, darbenin ilk adımının aslında 17-25 Aralık'ta atılmadığını düşünecek ki, bu son derece saçma bir şey.
Yani 25 Aralık'ta FETÖ savcılarının talimatıyla FETÖ polislerinin yaptığı operasyonda, Recep Tayyip Erdoğan tutuklansaydı ve içinde “Dönemin başbakanı” şeklinde ifadelerin olduğu fezlekeler iddianameye dönüştürülseydi zaten bir darbe yapılmış olmayacak mıydı?
Ondan sonra hükümet ağır aksak da olsa bürokraside tasfiyelere gitti, çok sayıda polis amirini hapse attı. Askeri Şura öncesinde dolaşıma sokulan haberlerde tasfiye edilecek birkaç bin askerden söz ediliyordu.
Yani…
Eğer 7 Şubat MİT krizi yaşanmasaydı, ardından “dersane krizi” patlak vermeyecek, iş 17-25 Aralık'a ve hatta 15 Temmuz'a kadar gelmeyecekti. Polis okullarını, askeri liseleri ve harp okullarını tümüyle ele geçirmiş, güvenlik bürokrasinin atama mekanizmasını kontrol altına almış bir yapılanmanın önünde hiçbir engel yoktu.
7 Şubat 2012'yi doğru okumazsanız, 15 Temmuz 2016 değerlendirmeleri hep eksik kalır.
“7 Şubat”ın ilk adımının da aslında 14 Eylül 2011'de atıldığını; ama 14 Eylül 2011'de görünmeyen yüzün, 7 Şubatta belirgin bir şekilde ortaya çıktığını unutmayalım.
Ve evet, 14 Eylül 2011 “Oslo görüşmeleri”nin ses kayıtlarının servis edilmesi…
Şimdi tüm bu ayrıntıları ve Reşat Petek'in “Eğer (FETÖ'cüler) o gece darbe yapmasaydılar 2-3 sene sonra darbeye gerek kalmadan devleti ele geçireceklerdi" şeklindeki açıklamasını yan yana koyun.
Raporu eleştirenler haklı öyle değil mi?