Diyarbakır'da kanser tedavisi gördüğü hastanede 9 Ağustos 2019'da hayatını kaybeden, bir dönem partisinin genel başkanlığını yapmış olan HÜDA PAR Genel Başkan Yardımcısı Mehmet Yavuz, vefatının birinci yıldönümünde rahmet ve minnetle yad ediliyor.
Şahsiyetiyle siyaset sahnesine yeni bir soluk getiren merhum Yavuz, İslami ilimlerle mücehhez, siyasi bilgi ve diplomatik dil hususunda da örnek biriydi.
7'den 70'e, her düşünceden insanın teveccühünü kazanan merhum Yavuz'un vefatının yıldönümünde İLKHA'ya konuşan dava arkadaşları, böyle bir şahsiyetin artık aralarında olmayışının hüznünü halen yaşadıklarını ifade ettiler.
HÜDA PAR Genel Başkan Vekili Yapıcıoğlu: "Bir yerlere yetişmeye çalışıyormuş gibi sürekli bir acelesi vardı"
HÜDA PAR Genel Başkan Vekili Zekeriya Yapıcıoğlu, "Mehmet hoca aramızdan ayrılalı bir yıl oldu. Rabbim, rahmeti ile muamele eylesin. Özlüyoruz… Alışmıştık onun öyle net köşeli cümleleri ile tariflerine. Berrak sesiyle parti sözcülüğüne. Bizi iyi alıştırmıştı ama çok acele etti. Evet, her ölüm erkendir derler ama gerçekten Mehmet hoca çok genç yaşta ve verimli olabileceği bir yaşta gitti. Bizi Mehmet hocasız bıraktı. Bir yerlere yetişmeye çalışıyormuş gibi sürekli bir acelesi vardı. Kendisine malum olmuştu bu dünyanın çok kısa olduğu. Yine hocalığını yaptı ve kendisini sevenlere, arkasındaki gençlere şunu söyledi: 'Zamanınız çok az acele edin her ne yapacaksanız iyilik ve güzellik adına acele edin."
HÜDA PAR Genel Başkan Yardımcısı Avukat Mehmet Hüseyin Yılmaz: "İslami hassasiyeti olan Müslüman bir siyasetçiydi"
Rahmetli Mehmet Yavuz ile parti kurma çalışmaları sırasında tanıştıklarını söyleyen HÜDA PAR Genel Başkan Yardımcısı Avukat Mehmet Hüseyin Yılmaz, "Ama o süreçte ve çok kısa bir sürede uyumlu, çalışma noktasında çok güzel ve çok başarılı bir arkadaştı. Kendisinin de siyaset deneyimi yoktu. Ama kısa süre içerisinde iyi bir siyasetçi, ahlaklı, ilkeli, İslami esasları öne çıkaran ve ilkeli bir siyaset nasıl yapılır bunu HÜDA PAR’ın sözcüsü olarak da gösterdi. Türkiye siyasetine önemli bir mesaj verdi ve bunu kendi pratiği ile de gösterdi. HÜDA PAR’ın iyi bir temsilcisi, iyi bir sözcüsü ve iyi bir tanıtıcısı oldu. İstişareyi önemseyen bir arkadaşımızdı. Gençlerin siyaset noktasında örnek alması ve taklit etmesi gereken bir siyasetçiydi. İslami hassasiyeti olan Müslüman bir siyasetçiydi."
Şeyhmus Tanrıkulu: "İslam ümmetinin ve bölgemizdeki Müslümanların içerisinde olduğu sıkıntılardan kurtulabilmesi için de çok yoğun çabalar gösteriyordu"
HÜDA PAR Genel İdare Kurul Üyesi Şeyhmus Tanrıkulu, merhum Yavuz'un hem partileri açısından hem de İslam ümmeti açısından büyük bir kayıp olduğunu söyledi.
Tanrıkulu, "Kendisi partimizin siyasi alanda görünür olabilmesi ve etkili olabilmesi için gece gündüz durmadan büyük bir fedakârlıkla çalışan bir kardeşimizdi. Özellikle kadın kollarımızın, gençlik kollarımızın ve üyelerimizin siyasi bir şuura erişebilmeleri için çok yoğun bir şekilde seminerler, paneller gibi toplantılara eşlik ediyordu. Kendisi partimizin başarılı olması, İslam ümmetinin ve bölgemizdeki Müslümanların içerisinde olduğu sıkıntılardan kurtulabilmesi için de çok yoğun çabalar gösteriyordu. Bildiğiniz gibi bölgemizde 30 yıla yakındır FETÖ ve 28 Şubat yargısı tarafından zulmen cezaevinde bulunan Yusufi kardeşlerimiz vardı. Onların özgürlüğüne kavuşabilmelerini çok arzu ediyordu. Bunun için de özellikle yetkililer ve yetkili kurumlarla iletişime geçerek girişimlerde bulunuyordu. Şunu ifade ediyordu: 'Yusufi kardeşlerimizin özgürlüğünü görmem benim için çok büyük bir öneme sahiptir ve benim için yeterlidir.' Bu kardeşlerimizin özgürlüklerine kavuşması ve vefatı aynı yıla denk geldi diyebiliriz. Rabbim kendisine rahmet eylesin. Ailesine ve sevdiklerine tekrar başsağlığı diliyorum." diye konuştu.
Yalçın: "Hayatını davasına adamış bir kahramandı"
HÜDA PAR Genel Merkez İstişare Kurulu Üyesi Lokman Yalçın, Yavuz’un vefatının sene-i devriyesi münasebetiyle kendisine Allah’tan rahmet diledi.
Merhum Yavuz’un en önemli özelliğinin tanıştığı, görüştüğü ve konuştuğu her insanın gönlüne taht kurması olduğunu söyleyen Yalçın, "Benim gördüğüm kadarıyla bu özelliğinin iki sebebi vardı. Birincisi ve en önemlisi; müntesibi olduğu davanın şerefli ve izzetli bir dava olmasıydı. İkinci sebebi ise Allah’ın kendisine vermiş olduğu güzel ve yüce bir ahlaka sahip olmasıydı. Bu vesileyle özellikle gençlerle genç, çocuklarla çocuk, ihtiyarlarla ihtiyar olabiliyordu. Bu ahlakıyla gerek Türkiye’de gerekse de yurt dışında kendisini tanıyan herkesin gönlünde taht kurmuş ve hayatını davasına adamış bir kahramandı." dedi.
Polat: "Sabah Kur’an’ı okuduktan sonra hayata başlaması söylemlerine ve eylemlerine bereket olarak yansıyordu"
HÜDA PAR Karaköprü İlçe Başkanı Faruk Polat, merhum Yavuz'un çok renkli ve zengin bir dünya görüşüne sahip olduğunu ifade etti.
Polat, "Bu renkli ve zengin dünyası, gençlerle olan irtibatını çok güzel kılıyordu. Mehmet Hocamızın istişareye önem vermesi, istişare noktasında gençlerin gönül dünyasına inmesi, çok güzel bir diyalog halinde oluyordu. Mehmet Yavuz hocamızla bir gün sabah namazını kıldıktan sonra ona, Başkanım, sabah kahvaltısını ne zaman yapalım, demiştim. O da bana sabah namazından sonra Kur’an’ın kahvaltısından faydalanmamız gerektiğini söylemişti. Mehmet Yavuz, sabah namazından sonra güne başlamadan Kur’an’ı Kerimden bir bölüm okuması, Kur’an’ı Kerim’den bilgi edinmesi ve ondan sonra hayata başlaması onun bütün söylemlerine ve eylemlerine hayır ve bereket olarak yansıyordu. Rabbim Ona gani gani rahmet eylesin, merhameti ile muamele etsin, mekânı cennet olsun inşallah." diye konuştu.
Yurdan: "Kendisi edep bir insandı"
27’nci dönem milletvekili seçimlerinde HÜDA PAR'ın İstanbul'dan adayı olan Recai Yurdan ise, merhum Yavuz'la tanışıklıklarının yıllar öncesine dayandığını söyledi.
Yurdan, Yavuz'la yaşadığını bir anısını şöyle anlattı:
Kendisiyle bir gün Darülacezeye yaşlıların hatırlarını sormak, ellerini öpmek için ziyaret ettik. Mehmet ağabey ile arka koltukta beraber oturuyorduk. Aylardan ramazandı. Araç hareket ederken bana ‘Recai ağabey rica etsem arkanı döner misin? Benim bir yudum su içmem lazım’ dedi. Kendisi böbrek hastasıydı. Ben, Mehmet ağabey ben İstanbul’da büyüdüm, bu tür şeylere alışkınım dedim. Yok asla! Sen dönmezsen ben bu suyu içmem, dedi. Ben soluma döndüm ama kendisi yine mutmain olmamış olacak ki, ceketini kaldırarak sadece bir yudum su içtiğini hissettim. Ben, ondan çok etkilendim. Kendisi edep bir insandı. Onun ne kadar edep sahibi bir insan olduğunu da görmüş oldum. O akşam 40 yıllık arkadaşlarımızla iftar için bir araya gelecektik. Bunlardan birkaçı rahatsızdı. İftardan önce geldim. Arkadaşlar, hasta oldukları için gayri ihtiyari bir şeyler yiyorlardı. Ben Mehmet Yavuz ile yaşadığım olay sonrasında gördüğüm bu manzaraya çok hiddetlenmiştim. Allah rızası için edepli olmalarını, gizli yemelerini, sokakta insanların yanında yememelerini söyledim.
Aydın: "Verilen görevi eksiksiz yapmak için ceht eden bir kardeşimizdi"
HÜDA PAR Merkez İstişare Kurulu Başkanı İsa Aydın, Mehmet Yavuz'un birikimli, saygıdeğer, dava aşkı ile yanan bir şahsiyet olduğunu söyledi.
Aydın, "Partide görev aldıktan sonra her verilen görevi eksiksiz yapmak için ceht eden bir kardeşimizdi. Gittiği her ortamda saygısını, sevgisini karşısındaki insanı cezbeden bir kişiliğe sahip biriydi. Arapça, Kürtçe ve Türkçeye vukufiyeti ve yaptığı konuşmalar da herkesin malumu. Rabbim merhum Mehmet Yavuz gibi binlerce gencimizi bu davaya kazandırsın inşallah. Yeri az doldurulacak bir kardeşimizdi. Allah Teâlâ gani gani rahmet eylesin." diye konuştu.
Şahin: "Yavuz hocanın kaybı sadece HÜDA PAR camiasının kaybı değildir, belki bir milletin kaybıdır"
HÜDA PAR Batman İl Başkanı Davut Şahin, Merhum Yavuz'un, bu asırda İslam davası için yetişmiş ender şahsiyetlerden olduğunu vurguladı.
Şahin, "Elbette Allah hiç kimseyi yeteneksiz yaratmıyor ancak önemli olan insanların Allah tarafından kendilerine verilen bu yeteneği, kabiliyete dönüştürüp yine Allah'ın davası uğrunda değerlendirebilmeleridir. Mehmet Yavuz hocamız da tam da bu şekilde Rabbimizin ona verdiği bu istidatları yeteneklere çevirmiş ve onun davası uğrunda değerlendiren bir hocamızdı, bir dava arkadaşımızdı. Mehmet Yavuz hocanın kaybı sadece HÜDA PAR camiasının kaybı değildir, belki bir milletin kaybıdır. Dolayısıyla bu milletin daha nice Mehmet Yavuzları yetiştirmesi lazım. Özellikle genç yeteneklerin Mehmet Yavuz hocayı örnek alarak onun çizgisinde yürümek suretiyle onun seviyesini yakalamaları lazım. Allah'ın izniyle bu dava, partimiz Mehmet Yavuzları yetiştirecektir. Çünkü Mehmet Yavuz'un yetiştirilmesi bunun bir örneğidir. Tekrar hocamıza Allah'tan rahmet diliyor, mekanı cennet olsun diyoruz. Mehmet Yavuz gibilerine bu davanın, milletin ihtiyacı vardır." diye konuştu.
Demir: "Mahkûm kardeşlerimizi, arkadaşlarımızı unutmaz, hep onları sorardı"
HÜDA PAR Genel Başkan Danışmanı ve Akdeniz Bölge Koordinatörü Salih Demir, Mehmet Yavuz'u anlatırken kelimelerin yetersiz kaldığını söyledi.
Demir, "O, gerçekten dost canlısı ve muhabbet ehli bir insandı. Aynı zamanda çok espritüel kişiliğe sahipti. Büyükle büyük, çocukla da çocuk olur ve çok farklı bir yapısı vardı. Doğudan batıya ya da batıdan doğuya giderken mutlaka o bölgelerde ki dostlarını arar, hâl hatır sorardı. Genel anlamda ise mutlaka yanımıza uğrar, gününü bizimle geçirirdi. Mahkûm kardeşlerimizi, arkadaşlarımızı unutmaz, hep onları sorardı. Onların çocuklarıyla oturmak, en önemli özelliği ve muhabbetiydi. Mehmet Yavuz Hoca geldiğinde, kendilerini o muhabbet ortamında bulamayan yani çağrılmamış arkadaşlarımız Mehmet Yavuz’la görüşemediğinden sitem ederlerdi." ifadelerini kullandı.
Demir, merhum Yavuz'la olan bir anısını şöyle anlattı: "Arabada bir gün beraber yolculuk yapıyorduk. Kız çocuğu da yeni doğmuştu. Kızını kucağına alıp severken, kürtçe ‘güzelim’ anlamına gelen ‘rındikê’ diye severdi. Ben, Kürtçe anlamıyordum, sonrasında çocuğu ben de sevmeye başladım. Ben de Mehmet Hoca’nın tabiriyle ‘fındikê’ diye sevmeye devam edince, bana doğru tabirin ‘rındikê’ olduğunu söyledi. Ben de ikisinin de aynı kapıya çıktığını söyleyince beraber gülüştük."
Mehmet Yavuz'un, kısacık ömrüne bir çok şeyi sığdırdığına vurgulayan Demir, "Vefat etmeden önce Çamlıyayla’nın zirvesi olan Baştepe’ye çıkmıştık. Zirve’de derin bir şekilde ufka bakıyordu. O bakışlarını unutamıyorum. Rabbim ona gani gani rahmet eylesin. Onun muhabbetli ve dost canlısı oluşunu bütün kardeşlerimize Rabbimiz nasip eylesin." diye belirtti.
İslami tebliğde bulunduğu akrabası bir hafta sonra vefat etti
Mehmet Yavuz'un 28 Şubat sürecinin mağdurlarından olduğunu hatırlatan HÜDA PAR Adana İl Başkanı Veysel Yavuz, Yavuz'la cezaevi yıllarından tanıştığını ifade etti.
Yavuz, "Cezaevi ortamında koğuş arkadaşlarına Risale-i Nur dersleri veriyordu. Arkadaşlarının sabırlarının artmasına vesile oluyordu. Bunu hayatının her alanına yansıtırdı. Bir anısından şöyle bahsetmişti: Bir gün akrabam ve yaşıtım olan bir şahsı İstanbul’da ziyaret etmiştim. Kendisini İslami bir yaşam biçiminde görmeyince, İslam’ı tebliğ etme ihtiyacı hissettim. Güzel bir şekilde iman ve İslam hakikatlerini ayrıca gereklerini yerine getirmekle alakalı nasihatte bulundum. Anlatmam neticesinde akrabam bana cevaben, ‘Keke biz daha genciz, hele biraz hayatımızı yaşayalım, o dediklerin de olur.’ dedi. Böyle söyleyince ben başka bir şey diyemedim. Aradan bir hafta sonra o akrabam kalp krizi geçirerek vefat etti. Vefat haberini alınca, sanki Cenabı Allah’ın beni son kez İman hakikatlerini hatırlatmak üzere oraya gönderdiğini hissettim. İşte aynı bu şekilde tebliği yerine getirmeye çalışan bir ağabeydi. Lisan ve ifadelerinin düzgünlüğünden dolayı da tebliği en güzel bir şekilde yapmaya gayret eden bir ağabeyimizdi."
Şahin: "Umre ziyaretimiz onun sayesinde çok bereketli geçti"
Mehmet Yavuz'la 2018 yılında umrede tanıştığını söyleyen sağlık personeli Arif Şahin, kendisini tanımaktan büyük bir gurur duyduğunu belirtti.
Şahin, "Kişiliği ve şahsiyeti hayatımızda örnek almamız açısından büyük bir ölçü oldu. Hem umrenin tadını hem ruhunu yaşatma adına hem çok kişiliğini ortaya koyma noktasında kendisinden çok faydalandık ve umre ziyaretimiz onun sayesinde çok bereketli geçti. Mehmet Yavuz hocam ümmetin en büyük değerlerinden biriydi. Vahdetin, ferasetin ve basiretin vücut bulmuş haliydi. Özellikle Kabe’de ve Peygamber efendimizin (Sallallahu Aleyhi Vesellem) evinin önünde bizlere yaptığı sohbetlerde samimiyeti, edebi dili, hitabeti ve ihlası bizi gerçekten çok etkiliyordu. Rahatsızlığına rağmen bir sükûnet ve sabır halindeydi. Bu haliyle de bizlere örneklik teşkil ediyordu. Allah-u Teala (Celle Celaluhu) inşallah bu ümmete nice Mehmet Yavuzlar bahşeylesin. Mekânını cennet ve onu Peygamber Efendimiz Hazreti Muhammed’e komşu eylesin." şeklinde konuştu.
Dönmez: "Onunla tanışmanın sevinci de büyüktü, onu kaybetmenin acısı da büyük oldu"
Erkan Dönmez de Mehmet Yavuz'la 2000’li yıllarda cezaevinde tanıştıklarını belirterek, "Cezaevinin ilk günlerinden itibaren koğuşu mescide çevirmesi, günün büyük bir bölümünde Kur’an-ı Kerim ve zikirle meşgul olması bizde büyük bir örneklik teşkil etti. Onun sayesinde o zamandan beri kendimize virdler edindik, Allah’ı daha çok zikretmeye ve şükretmeye devam ettik. Mehmet Yavuz Hocamızın görevden atılması, cezaevinde yatması ve malum hastalığın pençesinde uzun yıllar acı çekmesine rağmen bizlere hep sabrı, teslimiyeti ve karşılıksız iyilik yapmayı tavsiye etmesi bize örnek oldu. Rabbim Mehmet Yavuz hocamızdan razı olsun. Onunla tanışmanın sevinci de büyüktü, onu kaybetmenin acısı da gerçekten büyük oldu. Allah, cennette bizi ona, hepimizi de Hazreti Muhammed’e (Sallallahu Aleyhi Vesellem) komşu eylesin." diye konuştu.
Yetkin: "Mehmet Yavuz'da Allah'a bir samimiyet, teslimiyet ve davasına sadakatten başka bir şey görmedim"
HÜDA PAR Gaziantep İl Başkan Yardımcısı Nihat Yetkin de merhum Yavuz'la partilerinin kuruluş sürecinden tanıştıklarını belirterek, "O günden sonra çok çeşitli mesailerimiz oldu. Özellikle Gaziantep'e geldiği zaman kendisi ile beraber toplantılara katılırdık, teşkilatlarımıza yönelik toplantılar yapardı. Daha sonra insanları, kanaat önderleri ziyaret ederdi ve halkın arasına karışır, halkı ziyaret ederdi. İnsanlarla konuştuğu zaman kendine has üslubuyla nazik ve naif bir dille onlara ulaşmaya çalışır ve onların sözlerin en güzeli ile davasına çağırırdı. Böyle bir özelliği vardı. Çocuklarla çocuk, büyüklerle büyük, yaşlılarla yaşlı olmayı becerebilen bir insandı. Bununla beraber gerçekten azimliydi, yorulmak nedir bilmezdi. Yorgunluk ve uykusuzluk gibi şeyler kendisinde yoktu. Geceleri bile insanların çekildikten sonra gece geç saatlere kadar bir şeylerle uğraşan, bir şeyler yazar çizer diğer günlerin programını çıkarttırdı. Sabahları namazdan sonra uyumaz, yine o gün yapacağı şeyler üzerine partinin programları üzerine sürekli çalışırdı. Rahmetlide, Allah'a bir samimiyet, teslimiyet ve davasına sadakatten başka bir şey görmedim. Mehmet Yavuz, insanlar ile olan ilişkilerimizde asgari müşterekler de dahi olsa buluşmamızı ve insanları kucaklamamız gerektiğini hep söylerdi. İnsanlarla olan düşmanlıkların, taassupların İslam ümmetine büyük zararlar vereceği, bunun aksine insanları kardeşçe kucaklamanın, onlara fedakârca yaklaşımların ve onları HÜDA PAR programında birleştirmenin tek yolunun da bu olduğunu söyleyerek insanlarla güzel bir birliktelik kurulmasını sürekli tavsiye ederdi. Mehmet Yavuz başkanımdan biz razıydık inşallah Allah-u Teala da ondan razıdır. İnsanlar genel manada ondan razıydı. Onun güzel sohbeti, sürekli konuşurken tebessüm eden yüzünden insanlar razılardı. Öyle zannediyoruz ki alemlerin Rabbi de ondan razıdır. Mehmet Yavuz başkanım, İslam ümmeti için gerçekten bir değerdi. Biz bu değeri kaybetmenin acısını yaşıyoruz. Ama Allah'tan dileğimiz odur ki biz inşallah cennette tekrar buluşacağız." diye konuştu.
Mert: "Mehmet bey kardeşimiz, muazzam bir şekilde davasına inanmış ve kendini davasına adamıştı"
Uluslararası Müslüman Âlimler Derneği (UMAD) üyesi Ömer Mert, merhum Yavuz'la ilk defa bir televizyon programında karşılaştıkların anlattı.
Mert, "Hani bazı insanlara yaklaşırsınız gözünüzde küçülür, bazı insanlara yaklaşırsınız gözünüze devleşir. Mehmet Yavuz bey kardeşimiz böyle bir insandı. Yaklaştıkça, onu tanıdıkça gerçekten gözümde büyümüştü. Kendisiyle televizyon programında bir araya geldiğimizde kendisinde bazı üstün özellikler gördüm. Bunlardan en önemlisi inanmışlık ve adanmışlıktı. Belki siyasi bir ikbal gözükmemesine rağmen Mehmet bey kardeşimiz, muazzam bir şekilde davasına inanmış ve kendini davasına adamıştı. Anadolu coğrafyasının büyük çoğunluğunu karış karış dolaşarak inandığı davasını tebliğ ettiğini gördüm. Yine samimi olduğunu gördüm. Yani inandığı davada, gösterişten, menfaatçilikten uzak, kendisini inanmış bir mümin ve davasına revan olmuş bir anlayış ile yola çıktığını gördüm. Sabır sıfatını çok iyi kuşandığını gördüm. Sabırlı bir Müslüman’dı. Sabır ve sebatla inandığı davayı yüklenmeye çalışan bir mümin olarak gördüm. Mehmet Yavuz beyin bir zindan hayatı da var. Medrese-i Yusufiye de bir miktar kalmışlığı da var. Medrese-i Yusufiye’nin onu daha çok sabırlı ve mütevazi olmaya yittiğini gördüm. Son derece mütevazi, insanı kucaklayan, hangi görüşten, fikirden, mezhep ve meşrepten olursa olsun mümin ve Müslüman olduğu sürece kucaklayan, onunla görüş alışverişinde bulunan ve samimi diyaloglar kuran bir kardeşimiz olarak tanıdım. Cenab-ı Allah kendisine rahmet eylesin. Peygamber efendimize komşu eylesin. Onu salihlerle ve şühedalarla birlikte haşreylesin." ifadelerini kullandı.
Mehmet Yavuz'un kardeşi Âdem Yavuz: "İnsanların kalbinde bir sevgi bırakmıştı"
Merhum Mehmet Yavuz'un kardeşi Âdem Yavuz, ağabeyi memleketi Kahta'ya her gelişinde ziyaretlerde ona eşlik ettiğini söyledi.
Ziyaretlerin ardından, kendisini görenlerin mutlaka Mehmet Yavuz'u sorduğunu belirten Yavuz, "Onu çok sevdiklerini, sohbetinden çok etkilendiklerini söylerlerdi. Ve ne zaman geleceklerini, geldiği zaman muhakkak kendilerini bir daha ziyaret etmelerini isterlerdi. Merhum bu şekilde insanların kalbinde bir sevgi bırakmıştı. Vefatıyla da bu sevgi daha da artarak devam etti. Biz bunu kardeşleri ve ailesi olarak bizatihi müşahede ettik. Merhum umreye gitmeden önce beni davet etmişti, rahatsızlığı nüksetmişi ve biraz ağır da seyrediyordu. Beni davet etti, Diyarbakır'a gittim. Orada bana hastalığın ciddiyetini, aramızdan ayrılacağının sinyallerini verdi. Orada bana 'Keke, 46 yıllık ömründe her şeyi yaşadım. Dünyalık anlamda gözüm hiç arkada kalmayacak. Ancak benim şu an bir çabam, bir mücahedem, bir uğraşım, bir projem var. Bu proje mi bırakamıyorum, bırakmak istemiyorum. Bu programım yarım kalacak buna çok üzülüyorum.' diye söylemişti. Projesini maalesef devam ettiremedi, yürütülemedi. Proje, onun davasıydı, kendisi gibi Mehmet Yavuzlar yetiştirmek için adamıştı kendisini. Davasına adamıştı kendisini ama bunu göremedi."
Mehmet Yavuz'un oğlu İbrahim Yavuz: "Bize mutlaka Kur'an-ı Kerim'den yol gösterip o şekilde kararlarımızı vermemizi isterdi"
Merhum Mehmet Yavuz'un oğlu İbrahim Yavuz, yoğun mesaisinden dolayı babasını çok fazla göremediğini belirterek, "Özellikle partide bazı görevler aldıktan sonra sürekli dışarıdaydı, bize çok fazla vakit ayıramıyordu belki ama evde olduğu zaman mutlaka namazlarımızı cemaatle kılardık ve namazlardan sonra mutlaka bir ders olurdu. Tefsir dersimiz, Kur'an-ı Kerim'in mealini okurduk. Meal üzerinde tefekkür ederdik. Bir gün okuldan sonra çalışırken ufak bir problem yaşamıştım. Eve geldiğin zaman çok sinirliydim. Hatta kavga etmek istediğimi söylemiştim babama. Babam da haliyle biraz üzüldü. Sonra Kur'an-ı Kerim'i açarak bize öfke ayetlerini okudu. Asıl müminlerin öfkelerini yenenler olduğu ayetini okuttu. Oradan biraz ders işledik ve sonra kararımı vermemi istedi. Yani biz hayatımıza her zaman ona danıştığımız zaman bize mutlaka Kur'an-ı Kerim'den yol gösterip o şekilde kararlarımızı vermemizi isterdi.
Aktan: "Allah, bazı insanların ömürlerine, zamanlarına bereket katar"
Yazar Ayhan Aktan, merhum Mehmet Yavuz'un çok değerli ve saygıdeğer bir kişiliğe sahip olduğuna dikkat çekerek, onunla yaşadığı bir anı şöyle anlattı: "İtikafta Kıyılan Nikah kitabımın basımından belki bir, iki hafta sonraydı. Bizim eve gelmişti. Aslında biz ne kadar çağırsak da yoğun olduğundan gelemiyordu. Babam yaşlı, o çağırınca yaşlılara gösterdiği olağan dışı saygı ve hürmet nedeniyle gelmişti. Oturduk, kahve içtikten sonra ben de âcizane kitabı ona hediye ettim. Dedim, ağabey çok yoğunsunuz farkındayım. Belki okuyamazsınız ama hediyemi kabul edersiniz. O da kitabı aldı, evirdi çevirdi, kitaba baktı. Sonra tebessümle, 'Ayhan kardeş ben senin kitabını zaten okumuşum. Hatta okumakla da kalmamış eleştiri ve katkıları mı da bir nota yazıp size göndereceğim, demişti. O an gerçekten çok şok oldum. Yani daha kitap bir aylık, kimse bilmiyor, kimse tanımıyor ama o yoğunlukta onu okumuştu. Maşallahınız var, nasıl ulaştınız, nasıl okudunuz kitabımı deyince o da 'Bir arkadaş hediye vermişti. Ben de evrak çantama koydum. Uçakta seyahat esnasında günde bazen 2-3 il değiştirmek zorunda kalıyorum. Uçakta yolculuk esnasında okudum.' dedi. Allah, bazı insanların ömürlerine, zamanlarına bereket katar."
Güzel: "Onu anlatmak kolay gibi gözükse de eksik olacağı endişesiyle oldukça zor"
Mehmet Yavuz'un çocukluk arkadaşı Nevzat Güzel, "Aynı mahallede büyüdük. İlkokulu, ortaokulu, liseyi, hatta üniversiteyi beraber okuduk. O benden bir dönem önceydi yani ağabeyimdi. Onu anlatmak kolay gibi gözükse de eksik olacağı endişesiyle oldukça zor. Bakışları, gözlerinin çakmak çakmak parlayışı, insanlara inanmak isteyişi, hitabeti, ince nüktedanlığı, ciddiyeti ve vakarı, duygusallığı her kesimden insan ile görüşme çabası, ilmi, zikri, ailesi, dostları, tüm bu parçaları bir araya getirdiğim de sapasağlam bir Müslüman duruyor karşımda. Ben sendikacıyım. Memlekete her gelişinde mutlaka bizleri ziyaret eder gündemi değerlendirdi. Müslümanca dünyaya bakışın rahatlığını bizlere yaşatırdı. Onunla konuşunca yalnız olmadığımızı hissederdik. Bazen 50-60 kişiyi bulan dinleyici kitlesine Mehmet hoca gittikten sonra değerlendirme alırdım. Herkes hayranlık dolu ifadelerini dile getirirdi. Aslında Mehmet hocayı anlatacak en özlü ifade onun ihlası ve samimiyetiydi." dedi.
İLKHA