Davetçiye Notlar

İslam davetçisi davası, daveti ve davetçiliği konusunda örneğini davetçilerin Seyyidi Allah Resulünden alır, dedik.

İslam davetçisi davası, daveti ve davetçiliği konusunda örneğini davetçilerin Seyyidi Allah Resulünden alır, dedik. Bu çerçevede yaptığımız tariften sonra davetçinin dikkatini bazı noktalara çekmek sadedinde birkaç tespite yer vereceğiz inşallah

Aklın Acziyeti/İhtiyaç

İnsanlık âlemi göklerin kapısının kapandığı bir dönemi, ilahi davaya davet edenlerin görünmediği bir fetreti yaşıyordu. O zamanlar bunun insanlık için, çok zor bir süreç olduğunu kavrayabilmemiz için Kur’an’sız, Rehbersiz, Sünnetsiz bir dünyayı, bir insanlık âlemini tasavvur etmemiz lazım. İslam gelmeden önce yeryüzünde yaşayan insan topluluklarının hayatını okuyanlar, o döneme ait insanlığın halet-i ruhiyesine zihnen bile olsa vakıf olanlar aklın bir başına her şey olmadığını hatta hiçbir şey olmadığını, bu nedenle de kendini idare edebilecek bir örneklik oluşturamadığını tespit edeceklerdir. Akıl, ancak vahiy sayesinde bir şeydir. Ve ancak vahyin yol göstermesi ile kendi yörüngesini bulabilir; doğruyu, istikameti görebilir. Mesela: Allah’ın kitabı Kur’an-ı Kerim ve bu kitabın pratik yorumu olan Allah Resulünün sünnet-i seniyyesi (örnekliği)ne hakkıyla uyan Müslüman toplumlar ile bu nizama bağlı olmayıp heva heves ve nefislerine dayalı aklın yaz-boz tahtasına çevirdiği düşüncelerin tesiri altında bulunan insanların hali…

Fıtratın Duası

Örneğini verdiğimiz iki kesimin hayat tarzları, düşünceleri, bakış açıları, amaç ve hedeflerine bakarak İslam’dan önceki dönemin insanlık açısından zor ve ziyan dolu bir dönem olduğunu görmemiz mümkün olabilir. Bundan olacak ki fıtratının sesine kulak veren insanlık, beklenilen ve de özlenilen davetçinin (Allah Resulü) bir an önce gelmesini gözetler vaziyette idi. Kurtuluşun ve ebedi huzurun ancak onunla olacağını umuyor ve inanıyordu. Fıtratın sesi doğruyu dua ediyordu. Sonuçta beklenilen örnek Resul geldi ve getirdiği nur ile ümitsiz durumda bulunan şaşkın insanlığın önünü aydınlattı. Ve (bir hadis-i şerifinde) şöyle dedi: “Benimle insanların misali bir ateş yakan kimse gibidir ki, ateş çevresini aydınlattığı zaman ateşin etrafında bulunan hayvanlar ve küçük kelebekler ateşe düşmeye başlarlar. O kimse bu hayvanları ateşe düşmekten sakındırmaya çalışır; fakat hayvanlar o kimseye galip gelerek düşüncesizce süratle ateşe düşerler. (İşte ben bu misalde olduğu gibi) Siz düşüncesiz ve tedbirsiz olarak ateşe düşerken bellerinizden yakalayıp ateşe düşmekten sizi kurtarmaya çalışıyorum.” (Buhari, Müslim)

 

İhtiyacı Tespit Etmek

O halde davetçi içinde doğup, büyüyüp, yaşadığı toplumunun ihtiyaç ve beklentilerini zamanında ve yerinde tespit edebilmeli. Çünkü ihtiyaçların zamanında karşılanması mağduriyetin, beklentilerin zamanında ve yerinde tespiti ve buna örnek çözüm geliştirmesi de büyük bir tehlikenin ortadan kaldırılmasıdır. İhtiyaçtan kasıt manevi boşluk, beklentiden kasıt ise toplumu, içinde bulunduğu halden çekip çıkarmaktır. Onu bu gayr-i fıtri durumdan alarak İslam’ın yüce adaletine, hayır ve örnek ‘silmine’ teslim etmektir. Hiç şüphesiz, bu toplumun İslam’ın nurlu davetçilerine büyük bir ihtiyacı vardır. Ve yine hiç şüphesiz, bu mazlum toplumu bulunduğu derin, kuytu ve karanlık ortamdan, selametin ve adaletin yüksek yamaçlarına çıkarmak, o örnek zirveye taşımak da da’vetçilerin en başta gelen vazifelerindendir.

“Hem öyle bir fitneden sakının ki (geldiği zaman) içinizden sadece zulmedenlere dokunmaz (umumi olur.) Ve bilin ki şüphesiz Allah, azabı pek şiddetli olandır.” (9 / 25)

Mükemmelliği Arzu Edilen İş Sabır İster

Davetçi kardeşim bilir ki, mükemmelliği arzu edilen bir iş hemen mükemmel olmuyor. Evvela zamana, sonra tahammülü çetin bir sabra ihtiyaç vardır. Eşyanın ve işlerin başlangıcı, gelişmesi ve en nihayet rüştünü alması bilinen bir gerçektir. Başlangıcı olmayan bir gelişimden bahsetmemiz mahlûkat için mümkün değildir. Bunu her birimiz kendi yaşadıklarımızdan, kendi yaptıklarımız veya yapmak istediklerimizden zorlanmadan anlayabiliyoruz. Bir canlının doğumu, gelişimi ve rüştünü alması, aynı şekilde bitki vb. âlemlerden de verilecek örnekler bunun en bariz örnekleri olacaktır. Bildiğimiz gibi Allah’ın en sevgili kulu ve bizzat vazife için hazırlanmış bir zat ( a.s)’ın şahsından bu örnekliğin tamamlanması ve rüştünü alması yirmi üç sene gibi bir zamanı buluyor. Bu durum bir peygamber için böyle ise o zaman aziz İslam davetçisinin hiç acele etmemesi lazım. Yoğunlaşması, koşuşturması ve gayret göstermesi lazım ama hiç acele etmemesi gerekir. Peygamber (as)’ın örnek hayat anlayışını kendi toplumuna ile tanıştırmak için toplumun yabancı olmayacağı, anlamakta zorlanmayacağı kendi özgün örnekliğinin olgunlaşması için gayret ve ama engin ve geniş bir sabır göstermesi lazım.

Örneklikte Siyeri Yaşamak

Tabi davetçi, bir yandan bu mücadelesi için tespit edip koyduğu hedefe kilitlenip ona doğru aşk ve heyecan ile ilerlerken öte yandan verdiği bu mücadelenin kendine örnek aldığı mücadele ruhu ile uyumlu olup olmadığına bakar. Örnek aldığı mücadele ahlakı Allah Resulünün mücadele ahlakı olduğuna göre o zaman kendi yaşantı ve mücadele şeklini o mübarek zat (as)’ın yaşantısının yani ‘siyer’ diye okuduğumuz olayın tam karşısına koyar. Böylece Onun yaşantısına bakarak kendi yaşantısının artı-eksilerini rütuş etmeye çalışır. Bundan bir an olsun bile gafil olmaması lazım. Ta ki o vahiy iklimi siyer-i şerif ile hilaf bir tarafı, çelişir bir yanı kalmasın. Kendini, kendisine İslam’ı anlatması için Resulullah(as)’a giden Ebu Zerr(ra)’in Ammar(ra)’ın yerine koysun mesela. Siyeri hayatına tatbik edip yaşadığı oranda örnekliği tekâmül yolunda yürümesine devam edecektir. Yaşantı ve mücadelesini siyerin inceliklerine göre ayarlama hadisesine biz muhasebe de diyebiliriz. Öyle ki bu muhasebede davetçi en haris çiftçiden daha haris olmalıdır! Çünkü çalışmasının meyvelerini, hâsılatını alması, yapacağı bu doğru muhasebeye bağlıdır.

Hayır dualarınız temennisiyle Allah’a emanet olunuz.

İnzar Dergisi

İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.

İslam Ve Kuran Haberleri

2025 hac kayıtları 15 Kasım'a kadar yapılabilecek
"Gıdada haram ve helale dikkat edilmemesi toplumsal çöküntüye neden olur"
Kazasının olup olmadığıyla ilgili şüphesi bulunan kimsenin durumu
Kurban edilen hayvan kanının alna sürülmesi doğru mudur?
Namazda gözleri kapatmak mekruh mudur?