Haklılığın ve meşruiyetin güce endekslendiği şu anki hakim dünya düzeninde ülke yönetimleri, 10 Aralık 1948'de, BM Genel Kurulu'nda kabul ettikleri İnsan Hakları Evrensel Beyannamesinden fersah fersah uzaklaşmış durumdalar.
Yetmiş yıl önce de pragmatist, çıkarcı ve makyavelist idiler.
Ancak o zamanki en zalimane ahval dahi bugünkü ilkesizliğin, kıymetsizliğin ve ötekisizliğin ortaya çıkardığı pespaye durumdan daha seviyeli idi.
Kendilerini merkezde görenlerin başkasının yaşamına dair empati yetenekleri olamaz.
Ama küçük bir köy değil adeta mikro entegre haline gelen dünyada en azından diğerini yok saymanın imkansızlığı üzerinden ortak bir değerler sabitesi olamaz mıydı?
Şimdi “kendini kendine yeterli gördüğünde mutlaka azan/azgınlaşan insan,”(Alak 7) ontolojisine savaş açmış, sermayeden yiyen tüccar gibi öz varlığını kemirirken ahlak, anlam, ayar ve aidiyetleri yok ediyor.
Başarıyı kutsarken daha çok tüketmeyi, daha fazla kazanmayı, daha hızlı yaşamayı ve daha çok bilmeyi tapınma ritüelleri gibi doğal alışkanlığa eviren modern insan, geldiği noktada primat ve homo sapiens saçmalığını üzerine elbise gibi giymiş durumda.
Son ABD başkanının diğer beyanları da “petrolü seviyorum” açıklaması da nevi şahsına münhasır private bir istisna değil.
Artık farklı maskelerle aldatan bir ABD yok. Bağıra bağıra doğrudan kendisini ifşa eden, ilan eden bir süper güç var.
“Ekonominizi mahvederim, petrolümü sağlama aldıktan sonra onlar savaşsın, şu körfezdeki kral bana para vermek zorunda” türünden uzayıp giden harbi ifadeler, bir şeylerin arkasına saklanmaktan yorulan bir liderin değil emperyal hegemonyanın sözleri.
Yakında İslam adına bir araya gelen herkesi kendi menfaatlerine sadık olup olmama kriteriyle ikiye ayırdıklarını da dobra dobra söyleyecekler.
Mesela şöyle diyecekler. “Ey Müslümanlar! Sadece benim ürettiklerimi tüketen yağlı müşteriler olmanız ve benim öğrettiklerimi kullanan mülayim takipçiler olmanız yetmez, beni her işinizde amir bir dost/veli kabul etmediğiniz, bana çalışmadığınız, benim istediğim yöneticileri seçmediğiniz takdirde hepiniz teröristsiniz, açık hedefsiniz, suçlusunuz, yasaklısınız..”
Evet bu meyanda sözleri çok yakında ABD’li başkandan duyacağımızdan hiç kuşkunuz olmasın.
Güçlülük ve haklılık arasında kurulan doğru orantı, her türlü yalanı söyleme, dilediği şekilde öldürme, istediği şekilde gasp etme, işgal edip yerleşme gibi birçok uğursuz salahiyetleri de içerdiğine göre bu menfur kabulü sonuna kadar fırsata çevireceklerinden de zerre kadar tereddüdünüz olmasın.
Peki varlığın sahibi, elan kıyameti takdir etmemişse kulları için, fabrika ayarlarıyla bu kadar açıktan oynanmasına müsaade eder mi? Bunun yakında belli olacağını söyleyebiliriz.
Evet ABD’nin son filmi artık o kadar net ki. Neredeyse yıkılışı gözükecek.
Rabbim yakın eylesin.