Dünkü grup konuşmasında, Selahattin Demirtaş`tan en küçük bir özeleştiri cümlesi bekleyenler yine hayalkırıklığına uğramıştı. Kendisi pişkinliğin doruklarından bildirmeye, dezenformasyon yapmaya devam etti zira.
Örneğin olaylar boyunca, PKK medya organlarının ve bazı çalışanlarının duyurduğu, RT ettiği, onayladığı `PKK Junior` olan YDG-H`nın şehirlerde estirdiği terörden hiç bahsetmedi. İlk cinayetlerin YDG-H tarafından işlendiği ilan edilmiş olmasına rağmen, topu taca attı.
İlk linç saldırıları, başta Diyarbekir ve Mardin olmak üzere Hüda-Par üyelerinin evlerine, araçlarına ve işyerlerine yapılmışken, yani önceden ev adresleri de araç plakaları da tesbit edilip, 7 Ekim günü eşzamanlı olarak YDG-H tarafından düğmeye basılmışken, Demirtaş ya devleti suçladı ya da `derin odaklar` gibi gizemli deyimlere başvurdu. Hakikat, bir tivit ötesinde bekliyordu hâlbuki.
Ayrıca Demirtaş, Ak Parti`yi IŞİD`e eşitleyen manipülasyonları, `her alanda hükümetle işbirliğine hazırız` diye bitimek zorunda kaldıktan sonra, şimdi de sınırdan geçişlerde zorluk yaşandığını iddia etti. Bu sefer de hakikat bir youtube videosu ötesindeydi. Çünkü internetten kolayca ulaşılabilen kaynaklar da bile Kürt gençlerinin dikenli teller üzerinden beşer onar atlayarak, gündüz vakti Kobanê`ye geçtiği görülüyordu. Gerçi Kandil, eğitimli militanlarını Türkiye`ye göndermek yerine Kobanê`ye gönderip, YPG`ye destek olsaydı veya PYD, tek silahlı güç olmak hırsıyla geçtiğimiz sene peşmergeleri kapıdan geri çevirmemiş olsaydı, muhtemelen eline hiç silah almamış o gençlerin de hayatlarını tehlikeye atmasına gerek kalmamış olacaktı.
Beni en çok acı acı gülümsetense Demirtaş`ın `Başbakan diyor ya, sessiz kaldılar. Yahu sen bilmiyor olabilirsin, dünya kadar danışmanınız var maaş alıyor. BDP, HDP ne demiş, Suriye`deki hangi katliama sessiz kalmış?` sorusu oldu.
Evet, BDP/HDP başından beri Esed`in katliamlarına yüksek sesle karşılık vermedi. Çünkü bölgede PYD, adını `üçüncü yol` koyduğu ama istikameti Esed`le kesişen bir yol izliyordu. Hatta Esed`in Guta Katliamı sonrası, kimyasal kullanmadığını ilk iddia eden kişi de Salih Müslim olmuştu. Her yıl Halepçe acısını anan HDP de sesini çıkarmamıştı.
Suriye Kürdistanı`ndaki PYD bölgeleri, yüzbinlerce şehit veren Suriye halkının naaşları üzerinde yükselen otorite boşluğundan faydalanarak, Esed`in PYD`ye verdiği şartlı bir varlık hakkından fazlası değildi. O yüzden HDP de bu şartları hiç zorlamadı. IŞİD`in daha önce ele geçirdiği iki sınır kapımızın ötesinde yaşayan Araplar veya Türkmenler için ne söyledi mesela HDP?
Yahu her şey bir yana, daha geçen ay Suriye`deki diğer katliamları çok önemseyen Demirtaş, Türkiye`nin Esed rejimi uçaklarının günlük en az 100 sivili öldüren saldırılarını durdurmak için önerdiği `uçuşa yasak bölge` önerisiyle, `IŞİD`in elinde uçak mı varmış ki?` diye dalga geçmedi mi?!
Demirtaş`ın konuşmasında siyasî olarak kaale alınması gereken cümleler, Öcalan`a ait olanlardı. Öcalan, `Son Kobani IŞİD kuşatmasından kaynaklanan şehir olaylarının önünü almak için hükümetle temasa geçmeniz hayatiyet arz etmektedir. Aksi halde önü katliama açık provokasyona yol açmış olacağız` dediği mesajında, olayların öznesinin `yol açmış olacağız` diyerek HDP olduğuna işaret etmiş. İşte Demirtaş`ın bir haftadır yapamadığı özeleştiri budur ve sanırım boncuk boncuk terlerken, Öcalan`ın mesajının tamamını okuyamamış olması da bundandır.