Geçen hafta Mısır’daki Firavun cuntasının elleriyle Muhammed Mursi’nin şehadet şerbetini içmesinden ötürü en çok konuşulan kavramlardan biri de şehadet, yani şehitlik kavramı oldu. Bazıları yine şehitlik kavramını saptırdılar ve Muhammed Mursi’ye demokrasi şehidi deme gafletinde bulundular.
Ne yazık ki şehitlik kavramı da diğer birçok İslami kavram gibi saptırılmakta, saptırılmaya çalışılmaktadır.
Empeyalist güçler, onların yerli işbirlikçileri, İslam düşmanı mihraklar, Allah’ın egemenlik hakkına tahammül edemeyen bozguncular İslam’la savaşımlarında bu dinin birçok önemli, hayati kavramını saptırmaya çalışmışlar, farklı, saptırıcı anlamlar yükleyerek etkisiz kılma derdine düşmüşlerdir. Bu önemli kavramlardan biri de şehitlik kavramıdır.
Şehitlik Kur’anî, İslamî bir kavramdır. Bu dine ait, bu dine özgü bir kavramdır. Bu kavram Allah yolunda, O’nun adını yüceltmek için, O’nun hükümranlığını sağlama uğrunda girişilen mücadelede öldürülen kişilere verilen bir unvandır. Kısacası Allah yolunda öldürülen kişilere şehit denilir, şehitlik payesi verilir.
Şehitlik sadece bir unvan, bir övgü veya yüceltme sözü değildir. Şehitlik bir makamdır. Peygamberlik makamından sonraki en yüce makam… Şehitlere özgü o kadar büyük imtiyazlar var ki çoğu defa peygamberler, ilahi kişilikler, veli kullar bile bu makama gıpta etmişler, Allah yolunda şehit olmayı arzulamışlardır.
Allah’ın yüce kelamı Kur’an ve Peygamber-i Ekrem’in hadisleri şehitlere verilen imtiyaz, ayrıcalık ve mükâfatı detaylıca anlatmışlardır. Allah ve O’nun şerefli Peygamberinin bildirdiğine göre şehitler ölümsüzdürler, biz fani kulların idrak edemeyeceği bir diriliğe sahiptirler. İlk damla kanları dökülür dökülmez tüm günahları af olur, yeni doğan bir bebek gibi bir masumiyete kavuşurlar ve hiçbir hesapla, sorgu sualle karşılaşmadan ebedi olarak cennetin en güzel köşelerinde yaşamlarını sürdürürler.
Şehitliğe olan özlem, şehit olma iştiyakı tarih boyunca İslam ümmetinin izzet sahibi olmasını sağlamış, özgürlük ve cesaret bahşetmiştir. Müslümanlar bu makamın sayesinde karşılarındaki düşmandan, istilacı güçlerden hiç çekinmemişler, ölüme gülerek koşmuşlardır. Müslümanlardaki şehitlik aşkından ötürü şeytani güçler ne kadar güçlü ve etkili imkânlara da sahip olsalar Müslümanlara boyun eğdirememişler, İslam topraklarını işgal edip Müslümanları esarete düşürme fırsatı bulamamışlardır. Bu sayede Müslümanlar bağımsızlık, özgürlük, onur, izzet sahibi olmayı sürdürmüşlerdir.
Emperyalist güçler bunu bildikleri için özellikle son asırda şehitlik kavramına yönelik yoğun bir saldırı başlatmışlar, içini boşaltmak için ellerinden geleni yapmışlar ve ne yazık ki büyük ölçüde başarılı da olmuşlardır. Bugün şehitlik kavramı o kadar sıradanlaştırılmıştır ki ömürlerini ahlaksızlık, sapkınlık ve günah içinde tüketen iğrenç mahlûklar bile geberince şehitlik kavramıyla yüceltilmeye çalışılmaktadırlar.
O kadar çok şehitlik çeşidi ortalıkta alıcı buluyor ki insan gülsem mi ağlasam mı diye düşünmeden edemiyor. Allah düşmanı örgüt ve yapıların militanları da öldürülünce şehit oluyor!
Son zamanlarda bir de demokrasi şehidi lafı çıktı. Demokrasi bir din midir ki şehidi olsun. Yoksa yüce Allah bu asırda demokrasi diye bir din vahiy etmiş de bizim mi haberimiz yok? Hele hele inançlı insanların, bazı İslami kesimlerin bu lafı yüceltmeleri, bu tuzağa düşmeleri gerçekten kahredici bir durum…
Demokrasinin diğer beşeri sistemlere göre daha olumlu yönleri bulunabilir. Müslümanlar günaha düşmeden, akide ve ideallerinden taviz vermeden, maslahat gereği bu beşeri sistemden faydalanabilirler. Ama neticede demokrasi de beşeri bir sistem ve Batı kaynaklı. Ve en önemlisi Allah’ın dinini ihya etmek, helal, haram diye bir derdi yok. Allah ile işi olmayan bir sistem. Çoğunluğun dini neyse onu meşru gören bir sistem…
Durum buyken demokrasi şehidi de neyin nesi oluyor? Muhammed Mursi’nin şehadeti sonrası bazı gafillerin tekrar bu söylemi gündeme getirmelerine Sayın Erdoğan’ın tepki gösterip, “Demokrasi şehidi olmaz!” demesi inşallah bu gafilleri bir nebze de olsa kendine getirir.