Siyonist terör şebekesi israil'in, işgal ettiği Filistin topraklarında tüm yerleşim faaliyetlerini "derhal ve tamamen" durdurmasını içeren karar, geçen hafta (23 Aralık 2016) 14 oyla Birleşmiş Milletler Güvenlik Kurulunda kabul edilmişti.
Kararın yankıları büyük oldu.
Terör şebekesinin tepkisi bir yana karar hakkında çok sayıda olumlu görüş bildirildi.
Amerika'nın ilk defa israil aleyhtarı bir kararı veto etmemesi en fazla tartışılan konu oldu.
Amerika çekimser kalmıştı; ama herkes bunun israil açısından farklı algılanacağını biliyordu. Hatta israil'de bile Amerikan karşıtı bir dil kullanıldı ve “ihanete uğradık” imasında bulunuldu.
Amerikan Dışişleri bakanı John Kerry, ‘çekimser kalmalarını' destek verme olarak tanımladı ve amaçlarının çözüm olduğunu iddia etti. Kerry, durumu şu sözlerle izah etti: “"Birleşmiş Milletlerdeki oylama, iki devletli çözümün korunmasıyla ilgiliydi ve biz de bundan dolayı destek verdik."
israil Başbakanı Netanyahu, meseleyi Kerry özeline alarak eleştirdi ve Amerika için açık kapı bıraktı.
"Kerry'nin konuşması israil karşıtlığıdır. Kerry, yaptığı konuşmada Yahudi yerleşim birimleri konusunda takıntılı olduğunu ortaya koydu."
Netanyahu haklıydı. Nitekim kısa süre içinde Trump, israil'e çağrıda bulunarak “sabretmelerini” tavsiye etti. Trump, 20 Ocak'ta başkanlık koltuğuna oturacak.
Son bir haftada yaşananlara bakanlar, Obama'nın sekiz yıllık iktidarını ve bu dönemde yaşananları göz ardı ederlerse çok farklı sonuçlara varabilirler.
Oysa yaşananlar tam bir “demokratik şeytanlık” örneğidir.
Obama ile iktidara gelen Demokratlar, sekiz yıllık süre boyunca Siyonist katliamların hiçbirine ciddi bir tepki göstermediler. Aksine 2009 ve 2014'te iki büyük katliam yaşanmasına rağmen her zaman “israil'in güvenliğinin önemi” üzerinde durdular.
Demokratların döneminde Siyonist çete, uluslararası sularda bir korsanlık eylemiyle Mavi Marmara adlı yardım gemisine saldırdı ve 10 Müslümanı şehid etti; ama bu eşkıyalık konusunda Amerikan yönetiminden bir eleştiri gelmedi.
Yine Demokratların döneminde işgal altındaki topraklarda yerleşim yerleri yapılmaya devam edildi; ama bugüne kadar ciddi bir tepki olmadı.
Şimdi Kerry, “çekimser” kalmalarını büyük bir olay gibi pazarlamaya kalkışıyor.
Seçim yapılmış, Demokratlar kaybetmiş, 20 Ocak'ta görevi devredecekler ve şimdi “demokratlıklarını” barışçı olduklarını ispatlamaya çalışıyorlar.
Mısır'da Sisi darbesine ve 15 Temmuz girişimine destek verenler giderayak “barışçı” pozu takınıyorlar.
Bunun adı “Demokratik şeytanlık” başka bir şey değil.