Şair “ Ayinesi iştir, kişinin lafa bakılmaz.” derken ne isabetli söylemiş. Hak- hukuk noktasında alan keyfe-ma yeşa’ya göre daraltılırsa uygulamaların adalet olduğu ne kadar inandırıcı olur?
Birkaç yıl önce Müslümanların zorluklarını görme ve onlara sahip çıkma noktasında daha bir duyarlı olunması için birkaç duyarlı Müslüman’ın kendisiyle görüştüğü bir vekil şu minval üzere konuşmuştu:
“ … Vallahi haklısınız! Müslümanların sorunlarını çözme noktasında daha duyarlı olmalıyız. Mesaimizi bu uğurda sarf etmeliyiz; ama gel gör ki Ankara’daki gerçek, buradan bakıldığı gibi değildir. İktidarımız maalesef ‘Kürt’ kelimesini işitince bir kez, ‘Müslüman Kürt’ü işitince iki kez düşünüyor…”
Peşin hükümlülük kadar insanî ilişkileri zedeleyen ve onuru hiçe sayan ikinci bir şey yoktur, sanırım. Amerika ve emperyalist baronlar İslamî her uyanışı, imanî her aksiyonu toptancı bir reddiye ile ‘terörist’ kefesine oturttu ya… Artık bizim bir türlü muktedir olamayan iktidarımız da onların ağzına bakar oldu. Onlar, daha ‘t’ demeden bizimkiler, terörizmin tüm siğalarını çekiyorlar.
Bunun en yakın örneğini bir müddet önce yardım faaliyetleriyle öne çıkan STK’lar hakkında hazırlanan ‘terörü finanse’ çabukluğunda görmedik mi?
Niye? Çünkü ABD ve NATO efendiler, böyle istemişler!
Unutmamak lazım ki, şirkin temelinde Allah dışında yeni kutsallar icat etme yatar.
TC. de kurulduğu günden beri ‘devlet’i sürekli bir dokunulmazlık zırhına bürüdü, ilişilmeyen bir kutsal seviyesine çıkardı. Kabul etsek de etmesek de, üslubu sert de bulsak bugün şu coğrafyada hepimiz gözümüzle görüyoruz ki ‘devlet’ adına ahkâm kesenler şunu demeye getiriyor:
“ Mal çalabilirsin, cana kıyabilirsin, gasp edebilirsin, namusa göz dikebilirsin, faiz-tefe ile paraları cuka edebilirsin, bilumum darbe planları hazırlayıp insanları canından bezdirebilirsin, fikir özgürlüğüne sığınarak İslam’ı/değerleri/şahsiyetleri ağzına dolayabilir, onlara hakaret edebilirsin…
Her ne kadar seni ‘dostlar alış verişte görsün!’ türünden derdest edip hapsetsem de cezaevine koysam da merak etme! Yakın bir zamanda senin gibi değerli(!)leri ‘afv, ceza indirimi, denetimli serbestlik’lerle topluma tekrar musallat eder/pardon/ kazandırırım.
Fakat şu ‘devlet-i âliye(!)’nin kutsallığına kast edenleri, hüküm icrasına göz dikenleri var ya…
Yasaların öngördüğü ölçüde tutuklu/hükümlü kalsalar da infaz sürelerini doldursalar da iyi hallerine dair belge bulgu olsa da hastalıklarına dair adli tıp raporları bulunsa da salıverilmeleri için on binler imza toplansa da- yani ağızlarıyla kuş tutsalar da- asla hesaba katmam!
Devletin kutsiyetine(!) karşı çıkmak, devlet aleyhinde suç işlemek neymiş anlasınlar! Ama anlamıyorlar? Oysa bunu iyice bellemeleri için onlara birçok işaret(!) göstermiştim. Örneğin,
- M, D, F, H… alfabenin harfleri bile yetmeyen cezaevlerini kimin için yaptırdığımı sanıyorlar?
- Fol yok, yumurta yokken onları ne için İç Anadolu, Karadeniz cezaevlerine sürdüm, dersiniz?
- En derin tehlikelere bulaşmış Ergenekonları dahi yakınlarının cenazelerine ‘kahkahalar’la katılmalarını sağlarken onları anne-babalarının cenazelerine niçin göndermedim?
Elhasıl, benim kutsallarım en kutsaldır. Göz dikenin, ters bakanın vay haline! Ne Mutlu Türküm Diyene… Var mı ötesi?...”
A, benim Müslüman Kardeşlerim! Siz hala denetim-siz-li serbestlik mi istiyorsunuz?
Adaletin tecellisi umuduyla Allah’a emanetsiniz!