HABER MRK- Başbakan Ahmet Davutoğlu'nun Hacı Bektaş'taki konuşmasında 1938'de Dersim'de yaşananlar için 'katliam' ve 'Dersim modern Kerbela'ydı ifadelerini kullanmasının ardından MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli Davutoğlu'na tepki göstererek, Seyyid Rıza'ya hakarete varan açıklamalarda bulundu.
Başbakan Davutoğlu'nun Dersim'i Kerbela'ya benzetmesine, MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli'nin "Dersim isyanı bir Kerbela vakası değil, bir 'kin belası', bir 'kan deryası' olup hedefinde Türkiye'nin huzuru, büyük milletimizin beka ve birliği vardır. Dersimdeki isyan elebaşları terörist olup, bu Yezid takipçilerinin Kerbela'da kanı dökülen mazlumlarla uzaktan yakından ilgisi olamayacaktır." Açıklamasıyla Dersim ve Seyyit Rıza tekrar gündeme geldi.
Peki Dersim ayaklanması nasıl oldu Seyyid Rıza kimdir?
Dersim'de 14 bin kişi katledildi
Başbakan Ahmet Davutoğlu'nun Dersim'i Kerbela'ya benzetmesinin ardından MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli'nin ise tepki göstererek Seyit Rıza için terörist Rıza ifadesini kullandığı Dersim katliamı, Tunceli'de 1937 yılında Seyit Rıza önderliğindeki ayaklanmayı bastırmak için rejim tarafından düzenlenen ve 14 binden fazla insanın katledilmesiyle sonuçlanan katliamın adıdır.
"Dersim, Cumhuriyet hükümeti için çıbandır"
Günümüze kadar tartışılan ve katliamların yaşandığı Dersim'de 1937 ve1938 yıllarında neler yaşandı. Tanzimat'a kadar Özerk bir yapıyla yönetilen Dersim'de Tanzimat'tan sonra merkezi otoritenin sağlanmaya çalışmasının ardından birçok ayaklanma yaşandı. Cumhuriyetin kurulmasının ardından özerkliği elinden alınan Dersim'de yeniden huzursuzluk yaşanmaya başlandı.
Hamdi Bey'in 2 Şubat 1926 tarihli raporundaki, "Dersim, Cumhuriyet hükümeti için bir çıbandır. Bu çıban üzerinde kesin bir ameliye yapmak ve elim ihtimalleri önlemek, memleket selameti bakımından mutlaka lazımdır
Okul açmak, yol yapmak, refah sebeplerini sağlayacak fabrikalar kurmak, kendilerini meşgul etmeye yarayan çeşitli sanayi işleri sağlamak, özet olarak yurt sahibi yapmak veya uygarlaştırmak suretiyle ıslaha çalışmak hayalden başka bir şey değildir." şeklindeki sözler merkezi hükümetin Dersim'deki durumu nasıl gördüğünü en açık şekliyle gösteriyor.
25 Aralık 1935 tarihinde çıkarılan ve Dersim'e askeri vali atanmasını öngören 2884 sayılı Tunceli Vilayeti'nin İdaresi Hakkında Kanun ve 4 Ocak 1936 tarihinde Dersim'in adının Tunceli olarak değiştirilmesi ardından askeri valinin uygulamaları ayaklanmayı tetikledi.1937 başlarında başlayan olayların ardından merkezi hükümet otoritesini kaybetmeye başladı.
Yaşanan baskı dil ve kültür asimilasyonunu kabul etmeyen Dersimliler bir kez daha ayaklandı. Şeyh Hasan aşiretine mensup olan Abasan Aşireti reisi Seyit Rıza önderliğindeki ayaklanmaya diğer aşiretler de destek verdi.
Cumhuriyet dönemi asimilasyon dönemi oldu
Cumhuriyet dönemi Müslüman Kürt halkı için; inkârın, asimilasyonun, baskının, sindirmenin esaretin ve göçe zorlamanın en ceberut şekliyle dayatıldığı bir dönem adı olmuştur artık.
Bu cendereye sıkıştırılmak istenen Müslüman Kürt halkı, gayri insani uygulamaya karşı tüm benliğiyle direnmeye çalıştı.
Cumhuriyetin dayattığı bu esarete karşı bağımsızlık, köleliğe karşı özgürlük mücadelesi, günümüze kadar Müslüman Kürt Âlimlerinin omuzlarında taşınmıştır. Özgürlüğün timsali olan bu kıyam bayrağı elden ele dolaşarak günümüze kadar geldi.
Dersim Ayaklanması Seyyid Rıza öncülüğünde oldu
1937 Dersim direnişi, bu özgürlük bayrağını Kürdistan topraklarında dikme mücadelesi veren o kahraman Müslüman Kürt alimlerden biri olan Seyyid Rıza önderliğinde oldu. Tıpkı Şeyh Said'i Palevi'nin Amed'te yaktığı kıyam meşalesi gibi.
Seyyit Rıza, Dersim'in en önemli aşiretlerinden biri olan Şeyh Hasanan aşiretinin Abbasan kabilesi reislerinden Seyyid İbrahim'in dördüncü ve en küçük oğludur. Seyyid Rıza, eğitimini Mehmet Ali Efendi adlı bir ulemanın yanında gördü. Mehmet Ali Efendi, İslami bir önderdi
Seyyid Rıza, onurlu ve cesaretli bir Müslüman Kürt şahsiyetiydi. Dersim halkı, Seyyid Rıza'ya karşı olan saygı ve sevgilerinin bir göstergesi olarak, "Rızo, Rêber, Lacê Baboyî" diye kendisinden bahsederler.
Merhameti, bilge sözleri, halkın sorunlarıyla ilgilenmesi, olaylara hikmetli bir şekilde çözüm getirmesi, onun Rayber (yol gösterici), Bava (hikmet sahibi) kariyerini yükseltmiştir.
Dersim başkaldırısı denilince akla ilk gelen isim kuşkusuz Seyyid Rıza olmuştur. Bundan dolayı rejim, Seyyid Rıza'ya yönelik birçok suikast girişiminde bulunur. Seyyid Rıza aynı zamanda Şeyh Said Kıyamı'ndan sonra, binlerce mültecinin yardımına koşarak Müslüman olmanın gereğini yerine getirdi.
Mustafa Kemal 1936'da, meclis açılış konuşmasında; "Dâhili işlerimizden en mühim bir safha varsa, o da Dersim merhalesidir" diyerek emrini verir.
Mustafa Kemal'in bu sözlerle işaret edilen Dersim'e, büyük bir askeri baskın ve imha başlatılır. Dersim'in imhası için bütün imkânlarını seferber eden rejim, ayrıca kandırma, hile ve algı operasyonlarını devreye sokmuştu.
Seyyid Rıza hileyle yakalanır
General Abdullah Alpdoğan'ın düzenlediği ilk harekâtın başarısızlıkla sonuçlanması sonucu bölgeye sevk edilen 50 bin asker de dağları aşarak Dersim'e giremedi. Havadan yapılan bombardımanın ardından da 3. Kolordudan oluşan birlikler yine Dersim'e giremedi. Bunun üzerine Seyit Rıza'yla irtibata geçen yetkililer, Seyyid Rıza, görüşme yapmak ve anlaşmak için Erzincan'a çağrılır ve burada tuzağa düşürülerek yakalanır.
Seyyid Rıza 11 arkadaşıyla idam edilir
13 Eylül 1937'de anlaşmak için görüşmeye gelen Seyit Rıza tutuklanır ve harekattan sonra yapılan yargılama sonucu 11 arkadaşıyla beraber 15 Kasım 1937'de idama mahkum edildi. Bunlardan dördünün cezaları yaşları büyük olduğu için 30 sene ağır hapse çevrildi. Seyit Rıza, Seyit Rıza'nın 16 yaşındaki oğlu Resik Hüseyin Kureyşan-Seyhan aşiret reisi Seyit Hüseyin, Fındık Ağa, Demenan aşiret reisi Cebrail Ağa'nın oğlu Hasan Ağa, Kureyşanlardan Ulkiye'nin oğlu Hasan, Mirza Ali'nin oğlu Ali Ağa.
Erzincan'a yeni genel Müfettiş İzzettin Paşa, Seyyid Rıza'ya: "Seyyid Rıza olup olmadığını sorunca: "Ben Dersim'li Rızoyum. Dersim'de her meşe altında ve her dağ başında binlerce Rıza vardır. Şu halde siz hangi Seyyid Rıza'yı soruyorsunuz" diyerek Dersim ve Kürdistan'da binlerce Rızo'nun savaştığı mesajını verir.
Seyyid Rıza'nın yaşı küçültülerek idam edilir
Seyyid Rıza'nın yaşı yasalara göre idam edilmesine engel olmasına rağmen, çeşitli desise ve hilelerle yaşı küçültülerek infaz gerçekleştirilir.
Seyyid Rıza, oğlu Hüseyin ve diğerleri sabaha doğru idam edilirler. Seyyid Rıza, duruşmalar sürecinde de infazın yapıldığı anda da en küçük bir yılgınlık ve pişmanlık göstermemişti. Onun bu tutumu rejim yanlılarını bile hayretler içerisinde bırakır.
İhsan Sabri Çağlayangil, kendi anılarında infaz anını şöyle anlatır:
"Son sözünü sorduk: "Kırk liram ve saatim var, oğluma verirsiniz" dedi
Seyyid Rıza'yı meydana çıkardık. Hava soğuktu Etrafta kimseler yoktu. Ama Seyyid Rıza, meydan insan doluymuş gibi sessizliğe ve boşluğa hitap etti "Ewladi Kervelayme, be gunayime, ayvo, zulumo, cinayeto" (Evlad-ı Kerbelayız, günahsızız, ayıptır, zulümdür, cinayettir) dedi. Benim tüylerim diken diken oldu. Bu yaşlı adam rap rap yürüdü. İpi boynuna geçirdi. Sandalyeye ayağı ile tekme vurdu, infazını yaptı. Oğlu yaşında bir subayı öldürecek kadar katı yürekli olan bir insanının bu mukadder akıbetine acımak zor. Ama ihtiyarın bu cesaretini takdir etmekten kendimi alamadım. Asabım çok bozuldu. Emniyet müdürüne; 'Ben üşüdüm otele gidiyorum' dedim."
"Sizin önünüzde diz çökmedim, bu da size dert olsun"
İdamdan sonra cenazeleri darağaçlarından indirilerek Harput sokaklarında teşhir edildikten sonra yakılır. Cesedin Müslüman Kürt halkı tarafından türbe edilmesini önlemek amacıyla, cesedin küllerini bilinmeyen bir yere gömer. Hayatıyla, kişiliğiyle ve ölümüyle kendi halkına büyük bir miras bırakan Seyyid Rıza'yı en çok üzen şey, rejimin algı operasyonları olmuştur. Kendisini üzen bu durum karşısında: "Ben sizin yalan ve hilelerinizle baş edemedim bu bana dert oldu. Ama ben de sizin önünüzde diz çökmedim, bu da size dert olsun." Tarihi sözü söyleyerek rejimin asılsız propagandasına ışık tutmuştur.
Geçtiğimiz yıllarda Dersim Katliam'ından dolayı özür dileyen dönemin Başbakanı Recep Tayyip Erdoğan, resmi belgelere dayanarak, "havadan, karadan, toplarla, hatta gaz bombalarıyla" kadınlar ve çocuklar dâhil 14 binden fazla kişinin öldürüldüğünü, 12 bin dolayında kişinin yurtlarından sürüldüğünü, 2 bin kişinin daha sürülmesi kararı alındığını açıklamıştı. (Osman İçli-İLKHA)