İSTANBUL - Mısır'da halkın iradesine yapılan darbe, Suriye'de yaşanan kaos ve katliamlar ve yine Tunus'ta eski kalıntıların yeni yönetime göz açtırmaması, Arap baharından umutlu olan Müslümanları endişelendiriyor.
İster istemez akla, "Acaba devrimlerden beklenilen başarı elde edilmedi mi?
Sivil halkın ödediği bedel boşa mı gitti?" gibi bir takım sorular gelmektedir. Ayrıca vahdetin önemi ve Arap baharının İslam ümmetine etkisi konusunda görüştüğümüz Dünya Müslüman Âlimler Birliği Genel Sekreteri Dr. Ali Muhyiddin el-Karadaği ile Tevhit ve Islah Hareketi ilk başkan yardımcısı Dr. Molla Ömer bin Hammad önemli açıklamalarda bulundular.
Hocam sizce Arap baharı devrimleri amacına ulaştı mı?
Dr. Ali el-Karadaği: Arap baharı, sivil halkların mübarek intifadalarla, protestolarla ve büyük mitinglerle gerçekleştirdikleri devrimlerdir. Ancak bu devrimlere karşı içerde ve dışarda bulunan İslam ve özgürlük düşmanları, devrimleri işlevsiz hale getirip yönetimi yeniden devirmek için büyük çabalar sarf ediyorlar. Katliamlar yaparak halkı korkutup sindirmek istiyorlar. Arap baharından etkilenen ülkeleri değerlendirirsek Libya, Tunus ve Yemen gibi bazı ülkeler direnişlerini sürdürüyorlar ve Allah'ın izniyle sürdürecekler. Mısır için de olumlu düşünüyoruz. Şu an halkın darbecilere karşı gösterdiği direniş uzun sürse bile sonunda halklar özgürlüğe, adalete ve demokrasiye kavuşacaktır. Bunun için biz çok umutluyuz. Tabi bunun gerçekleşmesi için büyük gayretlere, fedakârlıklara ve Rabia'tul Adeviyye Meydanı'nda olduğu gibi büyük direnişlere ihtiyaç vardır. Darbecileri düşürmek, kolay ve hemen yapılacak bir iş değildir. Oradaki darbeciler halka ve Allah'ın şeriatına muhalif olan kişilerdir. Orada zulümler yapılıyor. Bunun için er geç darbeciler düşürülecektir.
Devrim yapan güllerle karşılanmayacağını bilir
Dr. Hammad: Mısır'da olan ve Suriye'de halen devam edenler, tarihte daha önce de gerçekleşenlerin bir benzeridir. Bu bir gerçektir ki, bir yerde devrim olursa devrime karşı duranlar da olacaktır. Eski kalıntılar veya yeni yönetimi istemeyen bir takım gruplar, kendi çıkarları ve kinlerinden dolayı sürekli yeni yönetime karşı durup onu işlevsiz hale getirmek için ellerinden geleni yapacaklar. Yine devrimi yapanlar da eski yönetimin kendilerini güllerle ve yaseminlerle karşılamayacağını çok iyi bilir. Devrimlere karşı duranlar, Mısır'da olduğu gibi sebepler arayarak halkı yeni yönetimlere karşı kışkırtır, fırsat buldukları gibi de darbeyle düşürürler.
Arap baharı, amacına ulaştı mı sorusuna gelince dinimiz, bize bir şeye baktığımızda olumlu yönlerine bakmayı öğretmiştir. Vakıanın olumlu yönlerine bakarsak bu devrimlerin halen sürdüğünü görüyoruz. İnşallah bazı engeller ve sarsıntıların ardından mecrasını bulacaktır. Ancak bu engeller ve sarsıntılar, başarısızlık değildir. Mısır'da gerçekleşenler bunun en bariz örneğidir. Darbecilere karşı, halkın barışçıl direnişi büyük bir başarıdır. Bu, darbecilerin sarsıntıda olduğunu gösteriyor ve onların bütün hedeflerini gerçekleştirmesine imkân vermeyecektir.
Hocam, vahdet konusuna gelirsek sizce İslam ümmetinin vahdeti nasıl sağlanabilir?
Dr. Ali el-Karadaği: Arap baharıyla gerçekleşen devrimler, açık ve net işaretlerle vahdeti müjdeliyor. Devrimin yapıldığı ülkeler Fas, Tunus, Libya, Mısır, Suriye ve Yemen'de çoğunluk temelde aynı hedeflere sahiptirler. Bu hedefler, İslam'ın bakış açısı ve halka hizmet etmektir. Bunun için devrimler hedeflerine ulaşır ve yönetimler çoğunlukların ellerine geçerse ümmetin vahdeti kaçınılmaz olur. Benim düşünceme göre devrimlerin önünün kesilmesi ve eski yönetimlere iade edilmek istenmesinin sebebi, devrim ülkelerinin birleşmesinden korkulmasıdır. Eğer bu ülkeler birleşirse İsrail, ABD ve Batı için büyük bir felaket olur.
Yaşananlar ümmeti asıl fonksiyonuna sevk ediyor
Dr. Hammad: Şu an İslam âleminde yaşananlar, kesinlikle ümmeti asıl fonksiyonuna sevk etmek içindir diyebiliriz. Örneğin Mısır'a baktığımızda Rabia ve Nahda'da şehidler sadece Mısırlıların şehidleri değil, ümmetin şehidleri haline geldiler. Yine Rabia işareti, dünyada Müslümanların simgesi haline geldi. Allah-u Teâlâ, bu ümmeti gitmesi gereken yere doğru sürüklüyor. Ta ki onları yeniden dini üzerinde toplasın. İnşallah bu işin arkası gelecek ve ümmetin vahdeti bu şekilde gelecektir.
Hammad hocam, sizin hareketinizin isminde tevhit kelimesi geçiyor. Siz hareket olarak şu an vahdet için ne tür çalışmalar yapıyorsunuz?
Tevhit ve Islah Hareketi, isminden de anlaşıldığı gibi çalışmaların büyük bir kısmını tevhid ve vahdet için yapıyor. Hareket, İslam davası için çalışan insanların hepsini asıl kaideler üzerinde toplamak için ciddi çalışmalar sürdürüyor. Öncelikle kendi memleketinde diğer gruplarla yardımlaşma ve koordinasyon sağlıyor. Ondan sonra elinden geldiğince ve ulaşabildiği kadar İslam âleminde bütün teşkilatlarla görüşmeler ve çalışmalar yapıyor. Örneğin şu an aynı günde, hareketin Genel Başkanı İslamabat'ta ben de İstanbul'da programa katıldım. Elimizden geldiğince bütün İslami kongrelere ve toplantılara katılıyoruz. Biz kendimizi bu ümmetin bir parçası olarak görüyoruz. Bunun için değerlendirme ve bakış açımıza göre olumlu olan her durumu, İslam ümmetinin maslahatı için savunuyoruz. Tevhit ve Islah Hareketi, "Ben sadece gücüm yettiğince düzeltmek istiyorum. Başarım ancak Allah'ın yardımı iledir" ayetini şiar edinip ona göre ümmetin vahdeti için elinden geleni yapıyor. Tek başımıza yapamayacağımızı bildiğimiz için de bu konuda diğer gruplarla yardımlaşma ve dayanışma içinde oluyoruz.
Ali hocam siz bir Iraklı olarak Irak'ın son durumu hakkında bize bilgi verir misiniz?
Irak, şu an gerçekten çok sıkıntılı bir dönemden geçiyor. Orada ciddi bir şekilde dışlama, öldürme ve sürgün etme politikası sürdürülüyor. Üzülerek belirtirim ki, ilan edilmemekle beraber orada fiili bir mezhepsel savaş yapılıyor. Bu durum, Irak'ta ne Ehl-i Sünnet'in ne de Şia'nın maslahatınadır. Bunun için bütün Iraklıları İslam'ın ve ülkenin maslahatının gerekliliği olan sabitelere çağırıyoruz. Irak çok tehlikeli bir duruma gelmiş bulunuyor. Orada emniyeti ve güvenliği geri getirmek için çok çaba sarf edilmesi gerekir. (Mücahid Temel - İLKHA)