İnsanoğlu yaratılışı icabı her zaman kemale doğru yol almaya meyilli olduğu gibi, insanların yönetiminde rol alan sistemlerin de en iyisini sunmak için kemale doğru hareket halinde olmaları aklın gereğidir. Her zaman olgu olarak ileri sürdüğümüz Hz. Resul-i Ekrem (sav)’in tesis ettiği, Raşid Halifelerin ise devam ettirdiği sistemde hürmet ve saygı gören insanlara en iyisinin sunulmaya çalışıldığını bilmeyenimiz yoktur. Örneğin herkes evinde dinlenirken gece karanlığında şehri sokak sokak dolaşan halife Hz. Ömer (ra)’in, aç bir ailenin ihtiyacını karşılamak için bizzat sırtında un taşıması gibi misaller insanlara verilen değeri göstermektedir.
Her özgür ve medeni insan devletin vatandaşlarına en iyisini sunmakla görevli olduğuna ve devlet erkinin varlık sebebinin insanlara hizmete dayandığına inanır. Halkın din, inanç ve kültürünü hiçe sayan, baskı yoluyla inancından alıkoymaya çalışan ve başkalarının kanunlarını dayatan sistemler onlarca yıldır yaşadığımız gibi iyileşmesi mümkün olmayan yaralara yol açarlar.
Etrafımızda bolca rastladığımız, halklarına yıllarca acı çektiren diktatör rejimlerden hepimiz nefret ederiz. Aslında Müslüman halklara dayatmada bulunan baskıcı rejimler incelendiğinde, bunların tesisinde emperyalist güçlerin mutlaka bir rolünün olduğu görülür. Müslüman halkların özgürce yaşamalarını ve kemale doğru hareketlerini engellemek amacıyla bu ülkeler koca zindanlara çevrilirken, halkları baskı altında tutup tehlikeli gördükleri İslam’ı etkisiz hale getirmeye çalışırlar.
Başını İngiltere’nin çektiği Batılı güçler aynı şeyleri bizim ülkemize de dayattılar. İslami kanunlar esas alınarak ilan edilen Cumhuriyet, kısa süre sonra İslam dışı cepheye doğru sürüklenip İslam’ı toplum hayatından çıkarmaya çalışan baskıcı bir rejime dönüştürüldü. “Devrimler” adı altında yapılanlara bakıldığında, bütün değişikliklerin İslam’ı toplum hayatından çıkarmaya yönelik olduğu görülür.
Sömürgeci devletlerin İslam dünyasına tahakkümü için tezler hazırlayan ünlü tarihçi Arnold Joseph Toynbee’nin şu ifadeleri, İslam’ı etkisiz hale getirmek için yapılanlar hakkında yeterli bilgiyi vermektedir: “İslam’ın önünde iki alternatif bulunmaktadır. Bunlardan biri, kimsenin bir daha görmeyeceği şekilde Müslümanların başlarını toprağa gömüp örtme, ikincisi ise Müslümanların Atatürk ve Mehmet Ali Paşa’nın yolundan gitmeleri…”
Cumhuriyetin ilanından sonra İslam’a açılan savaşla birlikte bugün çoğu uygulamanın devam ettiği “Devrimler” adı altında yapılan değişiklikler, Müslüman halkın İslam’dan koparılması, İslam’ın bir daha asıl kimliğiyle bu coğrafyada varlık gösterememesini amaçlıyordu. Kimsenin halka danışmadığı, zorla ve baskıyla yapılan değişiklikler incelendiğinde atılan her adımın İslam’ı hayattan çıkarmaya yönelik olduğu görülür. “Devrimler”e kısaca bakıldığında bunlarla amacın ne olduğu rahatlıkla anlaşılacaktır:
1-Tesettürün yasaklanması
2-Ezan ve Kur’an’ın Türkçeleştirilmesi
3-Ramazan ve Kurban Bayramlarının yasaklanması
4-Cuma günkü tatilin Pazar gününe alınması
5-Haccın ve hacla ilgili merasimlerin yasaklanması.
6-Hilafetin kaldırılması
7-Ayasofya camiinin müzeye çevrilmesi, Fatih camiinin kapatılması
8-İslami kütüphanelerin kapatılması, kitaplarının müsadere edilmesi
9-Türkçlüğün öne çıkarılması, kavmiyetçiliğin dayatılması ve diğer milletlerin yok sayılması
10-İslami ilimlerin tahsil edildiği, İslam medeniyetinin çağa yansıması olan medreselerin kapatılması
11-İslam dünyasıyla ilişkilerin kesilmesi, Türkiye’nin bütünüyle Batıya yönelmesi
12-Arap alfabesinin yasaklanması, bunun yerine Latin alfabesinin kabul edilmesi
13-Hicri takvimin kaldırılması, yerine Miladi takvimin getirilmesi
14-Yüksekokulların temel dersi olan Arapçanın kaldırılması
15-İslam âlimleri ve dini şahsiyetlere karşı mücadelenin başlaması. Bu şahısların töhmet altında bırakılıp karalanması, yıpratılması, gereksiz yere yargılanıp idam dahil ağır cezalara çarptırılması
16-Ahlaksızlık, başıboşluk, fuhuş ve içkinin yaygınlaştırılması, gençlerin bunlara yönlendirilmesi.
17-İslami gelenek, görenek ve sembollerin yasaklanması.
18-Cumhuriyetin kurulmasıyla anayasaya yerleştirilen “Devletin dini İslam’dır” tabirinin sonraki yıllarda anayasadan çıkarılması… Anayasada yer alan İslami hükümlerin yerine İsviçre medeni kanunu ve İtalya ceza kanunlarının yerleştirilmesi.
19-Caminin fonksiyonundan uzaklaştırılması. Kimi camiler ahıra çevrilirken, kimileri yıktırıldı, kimileri de kışlaya çevrildi.
20-Devletin standartlarına uygun dinin yerleşmesi ve kontrol altında tutulması amacıyla Diyanet İşleri Başkanlığının kurulması.
Görüldüğü gibi “Devrimler” adı altında yapılan değişikliklerin hemen hemen tümü İslam’ı hedef almaktaydı. Halka bu acıyı tattıranların kemikleri toprak olurken, yıllarca devam eden bitirme çabalarına rağmen İslam, canlı ve diri olarak varlığını sürdürmektedir. Baskı ve dayatmalarla bir milleti inanç ve kültüründen uzaklaştırmanın mümkün olmadığı tecrübeyle ortaya çıktı. Bütün dayatmalara rağmen Müslüman halk İslam’dan başkasını tercih etmedi. Halka dayatılan ve büyük acılar çektiren bu anlamsız değişikliklerin ortadan kaldırılması, kanunların halkın inanç ve kültürüne uygun hale getirilmesi halka saygının, aklın, mantığın ve sağduyunun gereğidir. Kemale ancak bu şekilde ulaşılabilir…