Diyarbakır Eğitimi İzleme ve Reform Girişimi, ticari mekân ya da konut oluşturmak ya da bir mekânda sergilenmek amacıyla dünyanın en büyük ve yaşayan kalesi olan Diyarbakır surlarının taşlarının taşındığı ve satıldığı iddialarına yönelik açıklama yaptı.
Tarihi eserlere zarar vermenin, yağmalanmasına ve ticari meta haline getirilmesini görmezden gelmenin suç olduğunu belirten DİERG, "Diyarbakır surlarının taşlarının alınarak başka mekanların oluşturulması ya da başka mekanlarda aksesuar olarak kullanılması tarihi eser kaçakçılığıdır. Sadece taş almak, taşımak ve kullanmak değil, taşları sur dışında bir yerde gördüğü halde yetkililere bildirmemek de ayrı bir suçtur. Suçlar, Kültür ve Tarihi Eserleri Koruma Kanunu'nun 9. maddesinde İzinsiz Kullanma ve Müdahale Yasağı başlığı altında tanımlanmaktadır. Tarihi eserlere zarar verenler iki yıldan beş yıla kadar hapis ve beş bin güne kadar adli para cezasıyla cezalandırılmaktadır. Kanun'un 4. maddesi Haber Verme Zorunluğu getirmektedir ve buna uymayanlar altı aydan üç yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılmaktadır. Kanun'un 65. maddesi ise verilecek cezalarla ilgilidir. Tarihi eserlerin herhangi bir parçasının bile ticari mekanlarda, konutlarda kullanıldığını fark edenler üç gün içinde en yakın müze müdürlüğünü haberdar etmek zorundadır. Fark ettikleri halde bildirmeyenler de suça ortak olmaktadır. Tarihi eser kaçakçılığı tespit edildiğinde, gördükleri halde yetkililere bildirmeyenler de cezalandırmayla karşı karşıya kalacaklardır." ifadelerine yer verdi.
Açıklamada, şu ifadeler kullanıldı:
"Diyarbakır’daki ilgili tüm kurumlar kent genelinde tarihi mekanları işletme olarak kullananların eserlere zarar vermesinin de önüne geçmelidir. Onlarca örnek arasından birine dikkat çekmek gerekirse; Vakıflar Bölge Müdürlüğünün mülkiyetinde olan Hasan Paşa Hanının dokusuna uygun olmayan değişiklikler gözler önündedir ve tüm değişiklikler, eklemeler ve değişiklikler Vakıflar Bölge müdürlüğünün izni ve kontrolüyle yapılmaktadır. Kültür Bakanlığı kendi denetimlerini de yapabilmelidir. Bu nedenle; müze müdürlüğü de dahil, tarihi eserlerimizi birinci dereceden korumakla yükümlü olan her bir kurum tarihi eserlerimize gereken önemi vermeli, tahribata karşı kararlı ve ortak bir tutum sergilemelidir. Dahası, ilgili kurumların ticari mekanları denetleyerek acilen tarihi eser tahribatı, tarihi eser kaçakçılığı tespiti yapması gerekmektedir. Ayrıca, ticari mekanları düzenli olarak da denetleyerek kaçak tarihi eser varlığını ortaya konması gerekmektedir. Diyarbakır kalesi dünya mirasıdır. Tarihi eserlerin korunması eğitimle sağlanabilir. Tarihi eserleri koruma bilinci ve tutumu, çevreyi kirletmeme ve kirletilmesine izin vermeme benzeri bilinç ve tutumdan bağımsız değildir. Tarihi eserleri etkili koruma sadece cezalandırmalarla ve etkili koruma önlemleriyle değil, aynı zamanda koruma sorumluluğu duygusu kazandırılarak da önlenebilir. Özellikle her kademedeki öğrencilerin kaleyi ve içindeki mekanları görmeleri ve eserlerin tarihçesini öğrenmeleri okullar tarafından sağlanabilir, öğrencilerin koruma bilinci edinmeleri için çaba sarf edilebilir. Okullarda sınıf içinde bilgilendirici çalışmalar yapılabilir. İlgili kurumlar tarihi eserlerin tahribine, taşınmasına ve ticarileştirilmesine, gerçekleşebilecek arz talep ilişkisinin cezai yaptırımlarla engellenmesine dair toplumun hassasiyetlerini, endişelerini ve açıklığa kavuşturulması beklentilerini dikkate almalı, spekülasyonların hızla önüne geçebilmelidir. Diyarbakır Eğitimi İzleme ve Reform Girişimi; toplumu, sorumlu ve yetkili kurumları, Milli Eğitim Müdürlüğünü, sur içindeki ve dışındaki esnafı, mesleki kuruluşları, basını ve sivil kuruluşları; yakın zamanda tahribat ve yıkım gören Diyarbakır kalesinin daha fazla zarar görmemesi için, harekete geçmeye davet etmektedir."
İLKHA