Diğergamlık Organ Bağışlatıyor

Üsküdar Üniversitesi 3 - 9 Kasım tarihlerinde düzenlenen "Organ Bağışı ve Nakli Haftası"nda organ nakli ve bağışının psikolojik boyutuna dikkat çekerek bu sürecin her aşamasında psikolojik desteğin önemine değindi.

İSTANBUL - Organ bağışında, Türkiye'yi hedeflenen düzeye getirme gayretleri sürüyor. Ülkemizde 20 binden fazla kişi hayatlarını devam ettirmek için organ nakline ihtiyaç duymakta.


Aralarında kalp ve karaciğer nakli bekleyenler uygun ve yeterli verici olmaması nedeniyle hayatlarını kaybediyor. Şeker, hipertansiyon gibi kronik hastalıkların sonucunda oluşan böbrek yetmezliği vakaları ise günden güne artıyor. Yetkililer organ bağışının hayat bağışı olduğunun altını çizerken, çok basit yolla binlerce kişinin hayatını kurtarmanın mümkün olduğunu ifade ediyor.


3 - 9 Kasım tarihlerinde düzenlenen "Organ Bağışı ve Nakli Haftası"nda halkın organ bağışı konusunda hassasiyetini artırmaya yönelik çalışmaların yanı sıra, bu süreçte tüm taraflara (hastaya, ailesine ve donöre) psikolojik destek verilmesinin önemine işaret ediliyor.


Üsküdar Üniversitesi Nöropsikiyatri Sağlık, Uygulama ve Araştırma Merkezi Klinik Psikoloğu Bihter İyidir, psikolojik boyutlarıyla organ nakli ve bağışını değerlendirdi. Organ naklinin hem alıcı hem de donör (organ bağışlayan kişi) açısından oldukça önemli psikolojik boyutları olduğunu ifade eden Klinik Psikolog Bihter İyidir, nakil gereken hastada organ kaybına bağlı olarak işlevselliğin bozulması ve yaşam kalitesinde bir düşüşün yaşanabileceğini belirtti.

Bu hastalarda depresyon, yas tepkileri, inkar, kızgınlık, husumet, anksiyete duygularının görülebileceğini vurgulayan İyidir, nakil sürecini beklemek, operasyona hazırlanmak ve operasyon sonrası nekahat döneminin kişinin psikolojisini farklı yönlerde etkilediğini söyledi. Klinik Psikolog Bihter İyidir, en yoğun yaşanan duygunun kaygı olduğunu vurgulayarak, "Hastalığın teşhisinden itibaren en yoğun yaşanan duygu anksiyetedir.


Anksiyetenin boyutu hastanın tedavi uyumuna hizmet edebileceği gibi zaman zaman uyumu bozucu düzeyde de olabilmektedir. Kişinin kaygısı çok arttığında inkâra başvurabilmekte bu da tedavisini aksatmasına sebep olmaktadır. Umutsuzluk, karamsarlık gibi depresif duygulanımın öne çıkması durumu da tedaviye uyumu bozucu faktörler arasında gösterilmektedir. Bu nedenlerle sürecin her aşamasında psikolojik desteğin sağlanması çok önemlidir" dedi.


Nakilde İç Çatışmalar ve Suçluluk Yaşanabiliyor
Donörün kim olduğu konusunun da alıcının psikolojisini farklı şekillerde etkilendiğini belirten Klinik Psikolog Bihter İyidir, Kadavradan organ nakli veya aile üyelerinden yapılan organ naklinin farklı düşünce ve duygulanımları ortaya çıkarabildiğini, kadavradan nakil durumunda alıcının donörü merak etmesi ve minnet duyguları sıklıkla ortaya çıktığını belirtti.


Aile üyesinden nakilde ise donörle alıcının ilişki dinamiklerine bağlı olarak minnettarlığın yanı sıra içsel çatışmalar, suçluluk duyguları, zarar vermiş olma kaygısı, borçlu kalma hissi ve sorumluluk duygularının öne çıkabildiğini vurguladı.


Klinik Psikolog Bihter İyidir, sosyal ve psikolojik desteğin önemini vurgulayarak, "Hayati bir organın kaybı ve organ nakli süreci kişinin ölüm anksiyetesini artırmaktadır. Bu süreç, yaşamın yeniden gözden geçirilişi ve sorgulanışı kişinin kendisini, ilişkilerini ve dünyaya bakışını değerlendirme dönemi olarak düşünülebilir. Kriz olarak değerlendirilebilecek bu durum iyi yönetilebilirse yani kişi psikolojik ve sosyal olarak ihtiyacı olan desteği alabilirse dünyaya bakışında yeni kazanımlara ulaşabilmektedir. Aksi takdirde kişinin uyumda zorlandığı, çatışmalarının üstesinden gelemediği ve yeterli desteği alamadığı durumlarda agresyon, husumet, depresyon ve içe çekilme durumları sergileyebilir. Burada söz konusu olan organ naklinin kişilik değişimine yol açması değil, yaşanan hastalık ve tedavi süreçlerinde edinilen yaşam deneyimlerinin kişinin psikolojisi üzerindeki etkileridir" dedi.


Diğergamlık Bağışlatıyor
Canlı verici olmanın kişinin hem kendi bedeni hem de diğerinin hayatı ile ilgili karar vermesini gerektiren bir durum olduğunu ve bu kişilerin kaygısal artış yaşadığını belirten Klinik Psikolog Bihter İyidir, "Ülkemizde canlı organ bağışının özellikle birinci dereceden aile üyeleri arasında gerçekleştiği görülmektedir. Bu olgunun kültürel, dini, toplumsal pek çok boyutu olmakla birlikte en temelde diğergamlık temelinde ortaya çıkan bireysel bir karardır. Organ bağışı donörün sağlığı açısından herhangi bir risk olmayan durumlarda uygulandığından kişinin kaygısı bilgilendirme sonucu kolaylıkla yatışabilmekte ve bireyler sıklıkla tatmin duygusu bildirmektedirler" dedi. (İLKHA)

İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.

Yaşam Sağlık Haberleri

Uzman Diyetisyen Demirci: Kışın mevsiminde bağışıklık sistemi için beslenmeye dikkat edin
Teknoloji bağımlılığı çocuk ve gençlerin sağlığını tehdit ediyor!
Obezite çocuklarda hipertansiyon riskini artırıyor!
Kuruyemişler kalp ve damar sağlığını koruyor
Kasıktan dize doğru yayılan ağrıya dikkat!