Dünyada artan sosyal medya kullanımı ile ilgili İLKHA muhabirine konuşan Uluslararası Sosyal Medya Derneği (USMED) Başkanı Said Ercan, dijital dönüşüm, kişisel veri güvenliği ve yakın gelecekte kullanılacak olan 5G teknolojisi gibi birçok konuda önemli değerlendirmelerde bulundu.
Pandemi ile birlikte dijital kullanımın da arttığını söyleyen Ercan, "Türkiye'de ortalama 24 saatlik günün 16 saati dijital ortamda geçmektedir. Eve kapanma dönemi dijital kullanımı arttırdı. Dijital televizyon platformları rekor seviyede aboneler almaya başladı. Dijital göçler başladı ve bu süreci atlatma adına hayatımızdan bir saat daha almaya başladı. Dijital medya kullanımı ve bağımlılıkta kötüye kullanım çok daha arttı." dedi.
"Erkeklerde oyun, kızlarda ise müzik bağımlılığı arttı"
2021 güncel verilerinde Türkiye'de sosyal medya kullanımlarının 60 milyona kadar tırmandığını belirten Ercan, "Geçtiğimiz yıllarda 50 milyon bandındaydı ancak bu sene 60 milyona kadar çıktı. İnternet aboneliği ise 65 milyonu geçmiş durumda. Oranlar her sene katlanarak artıyor. Dünya genelinde 4,5 milyar internet kullanıcısı var. Bu sayı 5 milyara doğru tırmanıyor. Dünya nüfusu 8 milyar olarak ele alındığında internet kullanımının çok fazla olduğu görülür. Artık sosyal medya hayatın ayrılmaz bir parçası yerine hayat sosyal medyanın ayrılmaz bir parçası haline geldi. Gerçek hayattaki oranımız azaldı, dijital hayattaki oranımız arttı. Bunun sonucunda erkeklerde oyun bağımlılığı, kızlarda ise müzik ve online müzik bağımlılığı arttı. Herkese ve her zevke göre bir seçenek olduğu için Kaliforniya Sendromu dediğimiz zevke düşkünlük ve dijital bağımlılıktan kurtulamama gibi sorunlar nedeniyle tüm dünyada istenmeyen sonuçlar oluşuyor." diye konuştu.
"Çocuklar insanlarla iletişim kuramıyor"
Sosyal medyada kullanıcıların gerçek hayatta yapmadıklarını sosyal medyada rahatlıkla yaptığını, bu durumun ahlaki bir sorun olduğunu vurgulayan Ercan, "Eskiden mahalle kültürümüz, değerlerimiz vardı. Büyüklerimiz bu değerleri bizlere yazılım gibi yüklerdi. İnsanoğlunu bir cihaza benzetirsek bu cihaza yazılımlar yükleniyordu. Örnek olarak doğu toplumlarında doğan çocuğa medeniyetle karıştırılmış bir yazılım yükleniyordu. Bu yazılım İslam medeniyeti oluyor. Doğu toplumunun da kendi içerisinde barındırdığı insani değerleri de beraberinde getiriyor. Düşünün artık çekirdek ailede yaşlılar yok. Yaşlılar aynı zamanda bir yazılım yükleyici. Boş zamanlarında evde çocuklara yazılım yüklüyor. Söylediği sözlerle ona yol açıyor, ışık saçıyor. Yazılım yükleyici yaşlılar evde yok. Anne ve baba işten dolayı evde yok. Çocukların kuzenleri de yok. Alt komşularını tanıyamıyorlar ve insanlarla iletişim kuramıyorlar. Düşünün markete alışverişe gidiyor ama kasada bulunan kişinin insan ya da robot olması onun için önemli değil. Çünkü onunla muhabbet etmiyor. Gün içerisinde herkes görevini yapıyor ama çocuklarımıza yazılımı yükleyecek yaşlılarımız yok. Evde kimse yazılım yüklemeyince yazılımı sosyal medya yüklüyor. Sosyal medya ahlakı yani 'sosyal medya ahlaksızlığı' dediğimiz olay her şeyin normalleşmesini sağlıyor. Günün sonuna baktığınızda, sosyal medyada yaptığı çalışma onun sosyal medya hayatını öğrenmesine neden oluyor. Gerçek hayattaki binlerce yıllık kadim değerlerini insanlığa, sağlığa, merhamete ve vicdana dair değerleri öğrenmeden sosyal medyada sunulanları öğreniyor. "şeklinde konuştu.
"Gerçek hayatta farklı sosyal medyada farklı kişilik sergileniyor"
Ercan, "Z nesli dediğimiz nesil yetişiyor. Sıfırlanmış bir nesil yetişiyor. Sıfırlandığında dijital televizyon platformlarında sosyal medyada oradan ve buradan öğrendiği şeyleri değer olarak algılamaya başlıyor, kendi bünyesine ekliyor. Mahalle kültüründe büyüyen abi, kardeş, akraba ve birilerinin yanlış diyerek uyardığı uyarıları anlayan bir nesil yok. Sosyal medya ne verirse onu alan bir nesil var. Sosyal medyada istenmedik bir kişiliği alıyor. Bunu gizleyerek yaşıyor. Değerler yüklemesini maalesef alamıyor. Alamadığı için ise gerçek hayattan soyutlanıyor ve dijital hayatta farklı bir karakter oluyor. Sonunda ise kişilik bozulmaları meydana geliyor diyebiliriz." dedi.
"Verilerimiz toplumsal mühendislik alanında kullanılıyor"
WhatsApp'ın kullanıcı sözleşmesi ile kullanıcılarda bir uyanışın gerçekleştiğini kaydeden Ercan, konuşmasını şu şekilde sürdürdü:
WhatsApp, devleti aradan çıkararak direk vatandaş ile iletişime geçip istediği her şeyi yapabilme rızasını vatandaştan almak istiyor. Aslında WhatsApp daha önce bize 'uçtan uca şifreleme' diye bir uyarı yapmıştı. Keşke o uyarısını alabilseydik. 'Uçtan uca şifreleme güvenli' dedi. Buraya kadar bunu kabul edebiliriz. Mesela şekersiz kola daha sağlıklı diye reklam yapıyorlar. Bize şekersiz olanı içmemizi öneriyorlar. Böylelikle şekerli olanın sağlıksız olduğunu da kabul ediyorlar. İnsanların bunu anlamaması tuhaf. WhatsApp'ın Türkiye'de günlük kullanım ortalaması 3 saati geçiyor. Büyük bir kullanıma sahip olan WhatsApp, 'Ben büyüğüm, insanlar benden vazgeçemez. Ne istesem verirler' diye düşündü. Oysa Türkiye'de bir furya oluştu. Özellikle Kişisel Verileri Koruma Kanunu (KVKK) kapsamında Avrupa'daki şartlarına devam edecek, Türkiye'de kapatacaktı. İnsanlar çok kızdılar. Siyasetçiler, sanatçılar ve yazarlar çok hızlı bir şekilde tepki gösterince milyonlarca insan WhatsApp'ını kapattı ve başka sosyal mesajlaşma servislerine geçti. Ben de o zamanlar WhatsApp geri adım atacak demiştim. Nitekim yapılan açıklamada WhatsApp'ın yeni sözleşmesini 15 Mayıs'a kadar ertelediği söylendi. Aslında yumuşak bir geçiş istiyorlar. İnsanla yaşananları unutsun istiyorlar. Onaylamayan çok insan var. Kişiler verilerinin önemli olmadığını düşünüyorlardı. WhatsApp aslında burada insanların 'Benim verilerimi toplu bir şekilde kullandığında sıkıntı çıkabilir' uyanışına sebep oldu. Bu bilinç oluştu çok şükür. Bizler yıllardır 'verilerinizi koruyun' diyorduk. Çünkü toplumsal mühendislik alanında da kullanılıyor. Yapay zekâ çağında sesiniz, göz renginiz ve parmak izleriniz kullanıldığı için sürekli olarak veri veriyoruz. Bu verileri en aza indirmek insani bir haktır. Gizlilik ve mahremiyettir. WhatsApp'ın kararı bu anlamda dünyada ve Türkiye'de bir uyanış oldu diyebiliriz.
"Yerli arama motoru ve yerli uygulamalara ihtiyaç var"
Tüm dünyanın şu anda aynı interneti kullandığını ancak gelecekte her ülkenin kendi internetinin olacağını ve başka bir ülkenin bunu kullanamayacağını hatırlatan Ercan, "Ülkelerin kendi interneti, kendi sosyal ağları olacak ve buna kimse giremeyecek. Türkiye bu anlamda BİP'i yaptı. Eskiden olmayan bir şeydi. En azından data (veri) Türkiye'de kalıyor. Devletin öncülüğünde kurulan uygulamalarla kısa sürede milyonlarca kişiye ulaşıldı. Bu uygulamalar en azından bir alternatif olarak görülüyor. Şunu da unutmamak gerekiyor, bu uygulamalar şu anda bir uygulama marketinde bulunuyor. O markette uluslararası bir sorun olsa oradan da kaldırılabilir. Bunun için de kendi işletim sistemimizin yapılması ve kendi arama motorumuzun kurulması gerekiyor. Yerel işletim sisteminin ve arama motorunun hayata geçirilmesi gerekiyor." diye konuştu.
"5G ve 6G ile dünyayı ne bekliyor?"
Yakın gelecekte kullanılması planlanan 5G, nesnelerin interneti ve 6G gibi uygulamalar hakkında da bilgi veren Ercan, son olarak şu ifadeleri kullandı:
5G mevzusu apayrı bir mevzu ve dünyada internet hızı ve anlık önemli. Şu anki internet 300 milisaniyede ulaşacak ve bu neredeyse anında demek. Yapay zekâ çalışmalarında, uzaktan ameliyatlarda veya uzaktan kontrol edilecek cihazlarda çok önemli. 5G'nin insan sağlığına verdiği zarar ve tüm canlılara verilen zarar üremeyi bitiriyor. 5G radyasyonunun darbeli bir şekilde ilerlemesi insan sağlığı açısından tüm organlara zarar veriyor. Bununla ilgili çalışmalar yapılıyor. Zararlı olmadığı söyleniyor ama biz buna pirim vermemeliyiz. Zararlı olmadığına dair bilimsel açıklamalar istiyoruz. Türkiye baz istasyonu üretmeye çalışıyor. En azından zararını görebilir, engelleyebilirsiniz. 150 metrede bir baz istasyonu olsun istiyorlar. Hatta benim şöyle bir sözüm var; '6G ile birlikte insanın kendi baz istasyonu olacak.' İnternet insandan insana atlayarak geçecek. Milyonlarca ve milyarlarca verinin üzerinizden geçtiğini düşünün. İnsan vücudunun kaldırabileceği bir durum değil. Bununla ilgili bağımsız bilim insanları çalışmalar yapıyor. 200 bilim insanı bir araya gelerek 5G'nin insan sağlığına zararlı olduğunu söyledi. Bu dediğimiz teknoloji karşıtı değildir ve sadece insan sağlığına faydasının, zararlarının ortaya konulmasını ve insanların buna göre tercih yapmasını öneriyoruz. Bu insani hakkımız. Şu anda 4,5G'yi tam hızında kullanamıyoruz. 5G'yi kullandığımızda neler olacak, sağlığımızı nasıl etkileyecek? Çocukları ve hamileleri nasıl etkileyecek? Hamileler MR'dan geçirilmiyor veya basit bir AVM cihazından hamileler geçirilmiyor. Etkilerinin nasıl olacağının kamuoyunda tartışılmaya açılmasını doğru buluyorum. Devlet aynı zamanda vatandaşın dijital ürünlerini de korumak zorunda. Bu anlamda çalışmalar bekliyoruz. Cumhurbaşkanının dijital faşizm çıkışı bu anlamda önemli.
Said Ercan Kimdir?
Asıl adı Said Ercan Karahasan olmasına rağmen basında Said Ercan olarak tanınıyor. 1981 yılından Giresun'un Bulancak ilçesinde dünyaya gelen Ercan, İstanbul Üniversitesi Siyaset Bilimi ve Uluslararası İlişkiler bölümünde lisans eğitimini tamamladı. Çevre ve Şehircilik Bakanlığında uzman olarak başladığı bürokratik kariyerinde, Muğla başta olmak üzere Türkiye’nin çeşitli illerinde çalıştı.
2005 Yılında Otuzuncu Harf edebiyat ve düşünce dergisini çıkardı, 2007 yılında Zemheri Edebiyat e-dergisini yayımladı. 2008 yılında kamudan istifa ederek 2009 yılında Türkiye’nin ilk dini temelli interaktif sözlüğü İHL sözlüğü kurdu. 2010 Yılında Marmara FM’de Türkiye’nin ilk sosyal medya radyo programı olan 'Radyo Sözlüğü'nü hazırlayıp sundu. 2011 yılında Türkiye’nin ilk sosyal medya haber bloğu sosyalmedyahaber.com ’u kurdu.
2012 Yılında dünyanın İlk Sosyal Medya Sivil Toplum Kuruluşu olan Uluslararası Sosyal Medya Derneği (USMED) kurucu yönetim kurulu başkanı oldu. USMED Akademi kapsamında Türkiye’de 70 ilde ve dünyanın birçok ülkesinde binden fazla konferans ve eğitim verdi. Ercan'ın sosyal medya ile ilgili kaleme aldığı "Dijitalizm" adlı kitabı 2019 yılında yayınlandı.